Seyyid Taha, büyük dedesi Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin manevî emri ve izni üzerine, Mevlâna’nın huzuruna geldi. Bu öyle bir gelişti ki, pek az kimselere nasip olmuş, nasıl ve neler elde ederek gideceği, bu başlangıç ve gelişten belli oluyordu. Mevlâna, Seyyid Taha’nın yetişmesine, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, kalplerin düşünemediği makamlara erişmesine himmet gösterip yardım etti. İleride zamanın en büyük âlim ve velisi olacak tarzda, ihtimam ve ciddiyetle onu terbiye etti. Riyazet ve mücâhedesin de hiç eksiklik etmedi. Nefsin istediklerini yaptırmayıp, istemediklerini yaptırdı.
Mevlâna Hâlid hazretleri, yetiştirme ve terbiye esnasında, Seyyid Taha’ya dağdan taş getirtirdi. Bu hâl, talebeleri arasında, taaccüple karşılanır; "Hocamız Mevlânâ, Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem Ehl-i beytine çok fazla bağlı olduğu hâlde, Seyyid hazretlerini dağa göndermesindeki hikmet nedir?" derlerdi. Hazret-i Mevlâna ise, bu husus da konuşmaz sükût ederdi.
Seyyid Taha hazretleri, Mevlâna Hâlid-i Bağdadî’nin yanında seksen gün kaldıktan sonra, velilikte pek yüksek derecelere kavuştu. Keşf ve keramet sahibi olarak hilâfet-i mutlaka ile şereflendi.
“EMİR EDEPTEN ÜSTÜNDÜR”
Her mevsim ayrı güzelliğe bürünen Nehri, Seyyid Taha gibi nice nice Allah dostlarını, Hak âşıklarını ağırlamış, misafir etmiştir.
HZ. SEYYİD TAHA’NIN NESLİ OĞULLARIYLA DEVAM ETMİŞTİR
“EFENDİM BU SU VE BALIK NEREDEN GELDİ”
Bu fısk meclisinin bitişinden sonra, yatak odasına girip yatağına uzanırken, midesine bir ağrı girerek. "Karnım!.. karnım!.." diye bağırarak can vermiş. Vaziyeti anlayan dokuz oğlu hemen Nehrî'ye gelip, katırları yükleri ile birlikte teslim ederek Seyyid Taha’ya sığındılar. "Lütfen, merhameten babamızın defin merasiminde bulunup, dua buyurunuz." dediler. Onlara cevaben; "Benim bulunmam, ona bir menfaat sağlamaz." buyurdu. Çocukları çok ısrar ettiler. Hazret-i Seyyid nihayet kalkıp, cenazeye gitti. Cenazenin kapkara kömür gibi olduğu görüldü. Definden sonra, Seyyid Taha; "Benim gelişimden zerre kadar menfaatlenmedi." buyurdu. Cenâb-ı Hak, bir seyyide hakaret etmenin onu üzmenin cezasını verdi. Bunu herkes açıkça gördü.
BU SUDA BÜYK BALIKLAR BİLE YAŞAR
BİR ERMENİ
Seyyid Taha hazretleri bir gece rüyasında, dağdan bol bir suyun aktığını ve herkesin ondan içmeğe koştuğunu gördü. Kendisi ise o gün, suyu kaynağından içmek için dağın tepesine tırmanıyordu. Bir de gördü ki, suyun kaynağında Allah'ın Resulü var. Ve bütün sahrayı kol kol dolaşan sular, O'nun mukaddes parmaklarından akmaktadır. Seyyid Taha, suyu o mübarek parmaklardan ve fışkırış noktasından içmek saadetine erişmek için yaklaştı ve içti.
cok sukur bana nasip olmus..onlar istemese bu olmazdi..insallah o topraklarda buyuk zatlarin ogretilerini yasayan gencler yetisir..