Kışanak: Seçimden sonra Amed daha özgür olacak

Yerel seçimlerin belediye başkan adaylarının şu sıralar nefes alacak vakitleri yok. Mahalle mahalle, köy köy geziyor, kentleri kazanmak için çabalıyorlar.

Kışanak: Seçimden sonra Amed daha özgür olacak
Yerel seçimlerin belediye başkan adaylarının şu sıralar nefes alacak vakitleri yok. Mahalle mahalle, köy köy geziyor, kentleri kazanmak için çabalıyorlar. Seçmenin kimi gönülden bağlılık hissi veriyor, kimi ise proje soruyor. Seçimler heyecanlı bir o kadar da mücadeleye bağlı bir aksta cereyan ediyor.


ANF olarak seçimlerde kazanma ihtimali yüksek olan eşbaşkan adaylarından biri BDP Diyarbakır Eşbaşkan Adayı Gültan Kışanak ile bir araya geldik. Fırat Anlı ile başkanlığı paylaşan deneyimli politikacı, "Genç, Yeşil ve Kadın Amed" politikasını, projelerinden ip uçlarını ilk kez anlattı...

-Kürt halkının özgürlük mücadelesinin her kademesinde yer almış bir politikacısınız. Yerel yönetimlerde siyaset yapmaya karar verirken neler hissettiniz?

Tabi doğruları konuşmak gerekir. Benim böyle bir öngörüm söz konusu değildi. Gelecekle ilgili düşüncelerim içerisinde mücadele edebileceğim çok farklı seçenekler vardı aklımda. Ancak halkımızın, kadın hareketinin önerileri ve teşvikleri ile ortaya çıkmış bir durum. Bundan ötürü de çok mutluyum. Amed, tarihsel ve siyasi misyonu çok büyük olan bir kent. Böyle bir kentte, yerel siyasette yer almak ayrıca önemli. Son birkaç aydır kendimi “Bu işi daha iyi nasıl yapabilirim?” diye konumlandırmaya çabalıyorum.

-Siyasi birikiminiz sayesinde daha farklı bir belediye başkanlığı görecek Amed halkı diye düşünüyorum…

Bir de içine girdiğimiz süreç itibariyle Kürt halkının yerelde kendi öz yönetimini kurma iddiası var. Bu nedenle çok çok önemli. Bu üçü bir araya geldiğinde olağanüstü bir sorumluluk ile karşı karşıyayız. Ben de elimden gelenin daha fazlasıyla bu görevin üstesinden gelmek için büyük bir gayret içerisinde olacağım.

-Değişen Büyükşehir Yasası'yla, yerel yönetimlerin artık daha fazla karar inisiyatifi var. Eğer siz başkan seçilirseniz, uygulamada bunu nasıl görebiliriz?

Bu yasal düzenlemeyle, büyükşehir belediyelerinin görev ve sorumlulukları; hem coğrafi alan itibariyle, hem çalışma alanı itibariyle genişledi. Artık Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi merkezde değil, bütün il sınırlarında aynı görev ve sorumlulukla çalışmalarını yürütmek zorunda. Bu da Diyarbakır’da Mevlana Halid Mahallesi’nde büyükşehir belediyesi hangi işi yapıyorsa, Lice’nin Halhal Köyü’nde de aynı görevi yapma zorunluluğu getiriyor. Şimdiye kadar büyükşehir belesiyesinin sınırları içerisinde 4 tane merkez ilçemiz vardı ve onlara bağlı 100 kadar köy vardı. Ama şuanda 17 ilçenin tamamında eşit görev ve sorumluluklar ile karşı karşıyayız. 17 ilçemize bağlı bütün köylerde 1000’den fazla köy -ki bu mezralarla birlikte 2000’i geçen bir rakam- Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin görev ve sorumlulukları altında. Üstelik artık mezralara kadın oy hakkı var. Bu da şunu gösteriyor, artık siyasi sorumluluğu da çok yüksek. Tabi bu işin yasal boyutudur. Bir de Kürt halkının özgürlük mücadelesinin geldiği aşama var.

KÜRTLER STATÜ İÇİN HÜKÜMETİN ADIMINI BEKLEMEK ZORUNDA DEĞİL! 

-Yasaları zorlayacak, sistemi zorlayacak çalışmalardan mı bahsediyorsunuz?

Elbette. Kürt halkı uzun süredir, diyalog ve müzakere ile statüsünün kabul edilmesi için ortaya çözüm politikaları koydu. Sayın Öcalan’ın bu konuda yol haritaları var, çözüm önerileri var, protokoller var. Buna rağmen hukuksal olarak, merkezi hükümet Kürtlerin statüsünü kabul eden bir noktaya gelmedi. Evet, Kürtler siyasi olarak meşru bir statüdeler. Bugün bunu kimse inkar edemez. Ancak bunun hukuksal bir zemini yok. Bu nedenle Kürt halkı geldiğimiz aşamada artık statü talebi konusunda devletin adımlarını bekleyebilecek durumda değildir. Beklemek zorunda da değildir. Kürtler bu meşru ve haklı, kendi iradesine dayalı çözüme kavuşmak arzusundadır. Bu nedenle biz bu seçimin sloganını “Öz Yönetimle Özgür Kimliğe” diye belirledik. Yerel yönetimleri, belediyelerimizi halkımızın öz yönetimi olarak tanımlıyoruz. Bu öz yönetimlerle özgür kimliğin inşa sürecine gireceğimizi düşünüyoruz. Bunun da adı, Kürt halkının statüsüdür. Yani biz artık Kürt halkının statü talebine Ankara’nın ne yanıt vereceği ile meşgul olamayız. Daha çok halkın kendi gücüyle inşa edeceği yerel yönetimlerde bunu hayata geçirmenin imkanlarını yaratmalıyız. Seçimlerden sonra daha özgür bir kent olacağız!

-Seçim çalışmaları başladığı vakit önce 22 il ve ilçede kadın kotası şartı koyuldu. Ardından eşbaşkanlık sistemine geçildi. Eşbaşkanlığa parti olarak zaten alışıksınız. Peki yerel yönetimlerde bu ne anlama geliyor?

1 yıl önce Tatvan'da yaptığımız kongrede eşit temsiliyet kararı almıştık zaten. Fakat bu seçimler zamanında hayata geçirmek için biraz tereddüt etmiştik. Biz bu tereddütleri yaşarken Kürt halk önderi sayın Öcalan BDP heyeti ile yaptığı görüşmelerde "Kürt kadın hareketinin geldiği düzeyi izliyorum ve kendilerini takdir ediyorum. Artık eşit temsiliyete geçilmeli. Eşbaşkanlık sistemini uygulamalılar bu seçimde" diye önerdi. Biz de bu tereddütlü halimizi bir kenara bıraktık ve eşit temsili esas alan eşbaşkanlık sistemi üzerine yoğunlaştık. Ve çok kısa sürede halkımızın da desteğiyle hayata geçirdik.

ÜRETİM TAMAM ŞİMDİ SIRA TÜKETİM KOOPERATİFLERİNDE

-Peki, adaylık sloganlarınızdan biri Kadın Amed… Sizin başkanlığınızda kadın istihdamı, kadının ekonomik özgürlüğü adına ne tür projeler gerçekleştirilecek?

Ağırlıklı olarak yoksullukla mücadele, toplum ekonomisinin imkanlarını yaratma ve halkı yeniden üretimle buluşturma konularında hedeflerimiz var. Elbette kentsel hizmetler üreteceğiz; su kanalizasyon, temizlik, yol… Fakat bununla sınırlı kalmamız mümkün değil. Kadınların ekonomik hayatta görünür olması, katılması, emeğine sahip çıkması konusunda çalışmalarımız olacak. Kadın kooperatifleriyle, bu zamana kadar bir çok deneyim kazanıldı ancak bunlar daha çok kadının sosyal olarak güçlenmesini esas alan kooperatiflerdi. Önümüzdeki dönem doğrudan üretim faaliyeti yapan kooperatifler kurmayı, kurmak isteyenleri teşvik etmeyi öngörüyoruz. Böylece var edilen üretimlerin de ekonomiye katkı verecek hale dönüşmesini sağlayacağız. Bunun için de tüketim kooperatifleri kuracağız. Böyle bir halkayı esas alacağız.

“İLK ADIM İSTASYONLARI AÇILACAK”

-Tabi kadına yönelik politikalar bir tek ekonomik özgürlük ile sınırlı değil. Aile içi şiddet ve sığınmaevi politikalarınız nasıl görünür olacak?

Biz sığınmaevi yerine Özgür Yaşam Alanı demeyi tercih ediyoruz. Şuan mevcutta 2 tane Özgür Yaşam Alanı’mız var. Kadın örgütleri yaptığımız görüşmeler sonucu Özgür Yaşam Alanları’nı artırmak değil, İlk Adım İstasyonu açmanın daha acil olduğu fikrine ulaştık. Şiddete uğrayan, ekonomik sıkıntı çeken, toplumsal baskı gören, sosyal yardıma ihtiyacı olan, meslek edinme ihtiyacında olan kadınları sorunlarına göre danışmanlara ulaştırabilecek bir ‘ilk adım’ projesi olacak bu. Bu istasyonlar sayesinde sığınmaevleri de daha sağlıklı işleyecek.Tabi ihtiyaç halinde Özgür Yaşam Alanı dediğimiz sığınmaevlerini de açacağız. Bunun dışında Alo Destek hattı kurmayı planlıyoruz. Böylece baskı gören kadına, belki evinden dahi çıkamayan kadına direk biz ulaşacağız. Biliyorsunuz Türkiye’de polise başvuran kadın, polis eliyle evine geri götürülüyor. Böyle bir emniyet anlayışının hüküm sürdüğü yerde, bizim de farklı anlayışlarla hizmet etmemiz şart.

TOKİ'YE DEĞİL SAĞLIKLI KONUTA İHTİYACIMIZ VAR

-Yeşil Amed gibi de bir iddianız var. Kürt özgürlük hareketinin kapitalist moderniteye bakış açısı malumunuz. Ancak Diyarbakır son yıllarda inanılmaz ölçüde değişti. Bu hem bir ihtiyaç, hem de önlenemez bir betonlaşmayı da beraberinde getiriyor. Ne tür planlamalarınız var?

Mevcut hükümetin kentsel rehabilitasyon anlayışında yoksullar mülksüzleştiriliyor, tarih yok ediliyor, TOKİ eliyle yapılan kentsel dönüşümler kentleri bir uçuruma sürüklüyor. Biz bu kentsel dönüşüm tabirini de bu nedenle kirli buluyoruz. Amed, eski Amed yaşamsal risk oluşturacak kadar kötü konutlarla dolu. Hiçbir mühendislik hizmeti görmeden yapılmış konutlar bunlar. Yığma binalar, çarpık kentleşmenin problemleri oldukça fazla. Bu tür mahallelerimizde özde dönüşüm, yani sağlıklı bir rehabilitasyon, güvenli bir dönüşümle yaşanabilir koşulların artırılmasını hedefleyeceğimiz projelerimiz olacak. Bu projeleri, direk mahalle sakinleriyle konuşarak, tartışarak geliştirmeyi hedeflediğimiz için şimdilik a’dan z’ye içeriğini anlatmamız mümkün değil. Onların da katkılarıyla, yerinde dönüşümü esas alacağız. Tabi şehrimizde yine bu durumdan ötürü sosyal konut ihtiyacı var. Evet, Diyarbakır çok hızla büyüdü. Yeni belediyeler oluştu. Kayapınar, alt yapısıyla, yoluyla, parkıyla, konutlarıyla planlanarak yapılmış çok yeni bir belediye.

-Bu hem eleştirilen bir durum, hem de bir ihtiyaç var. Nasıl dengelenebilecek peki?

En nihayetinde 400 bin nüfusu barındıran Kayapınar, son 10 yılda kuruldu ve şuanda o binalar dolu. İhtiyaç vardı yani! Bu yapılmasaydı, böyle bir hızlı kentleşme alanı imara açılmasaydı ve oralarda sağlıklı konutlar yapılmasaydı kesinlikle çok hızlı bir şekilde sağlıksız yapılar mantar gibi üreyecekti. Bu hayatın olağan akışıdır, kentin nüfusu 1,5 milyonun üzerinde. Hızla göç aldı. Aileler giderek küçüldü. Konut ihtiyacı metrekarenin büyüklüğü ile birlikte sayı olarak da çok arttı. Böyle bir planlama yapılmasaydı, daha ağır sonuçlarla karşı karşıyaydık. Belki burada şu bir eleştiri olabilir. Hani acaba daha farklı bir mimari olabilir miydi? Ama en nihayetinde yeni bir kentleşme alanı bu kentin en acil ihtiyacıydı ve iyi ki de bu yapıldı. Bu yapılmasaydı şuanda tartıştığımız kentleşme problemlerinin daha fazlasını tartışıyor olacaktık.

-Eleştiriler kent içinden olduğu kadar kent dışından da var. TOKİ örneği belki de endişeleri artıyor olabilir…

Buradan şunun altını önemle çizmek istiyorum; Biz TOKİ’nin mahallelerimize girmesine, bu mahalleleri rant alanına çevirmesine ve insanlarımızı mülksüzleştirmesine asla müsaade etmeyiz. TOKİ anlayışıyla da konut inşa etmeyiz. Buna izin vermeyiz. Biz tamamen halkımızla ve öz gücümüzle, halkın yaşadığı binaları daha sağlıklı ve yaşanabilir ölçülere taşımayı hedefliyoruz.

AMED GENÇLERİ UMUDUMUZU ÇOĞALTIYOR

-Genç Amed de sloganlarınızdan biri. Şehrin her yanında AVM’ler çoğalıyor. Gençlerin bu tür alanlara boğulması da batının modernite dayatmasının bir adımı değil mi? Öte yanda madde bağımlısı gençler var, suça itilen çocuklar var. Her ikisiyle de nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz?

Geçen hafta Genç Amed toplantısını yaptık. Güzel projeler gördük, dinledik. Şunu bir kez daha gördük ki, Amed’in çok genç, dinamik, kentini sahiplenen, geleceği için fikir üreten, mizah duygusu kuvvetli bir potansiyeli var. Doğrusu bu potansiyel bizi umutlandırıyor. Bu toplantıda Genç Amed Forumu kurma kararı alındı. Biz belediye olarak bu forumla birlikte çalışacağız. İkincisi, kentte gençlerin spor yapma imkanı var. Ama daha çok yeni kentleşme alanlarında. Bu ve benzeri alanların her yerde artırılmasına yönelik çalışmalar gerekiyor. Planlarımız arasında elbette. Acil bir yurt sorunumuz var öte yandan. Yurt sayısını artırmayı düşünüyoruz. Madde bağımlılığı kentte teşvik ediliyor. Gençlerimizle birlikte bu tehlikenin üzerine gitmemiz şart. Bizim öncelikli politikamızdır. Bu kentte madde bağımlılığına karşı büyük bir savaş açacağız.

GÖÇENLER DE KENTİNE GÖNÜLDEN BAĞLI

-Son sorum göçle ilgili. Hem çevre illerden çok göç almış hem de Avrupa’ya ve Türkiye’nin batı şehirlerine çok göç vermiş bir kent Amed. Tabi o gidenlerin büyük bir çoğunluğu da zorunlu göç mağduru. Dönmek en tabi hakları. Amed, onların da geri dönüşüne hazır mı?

Bugün bir istatistik açıklanmış. Türkiye’de insanların nüfusa kayıtlı olduğu iller esas alınarak bir sıralama yapılmış. Biz, 2 milyon kütük kaydıyla 4’ncü sıradayız. Bu da demek oluyor ki, insanların Diyarbakır ile olan bağları çok güçlü. Herhangi bir nedenle buradan gitseler bile, nüfus kayıtlarını aldırmıyorlar. Bu da bize şu umudu veriyor. Bu kadar güçlü bağ varsa insanlar demek ki bir gün Amed’e dönmeyi düşünüyorlar. Biz bu bilgiyle de, onların kentlerine sahip çıkarak, döndükleri gün güzel bir Amed görmeleri için çabalayacağız. / anf

Güncelleme Tarihi: 16 Şubat 2014, 17:16
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER