Yaklaşık 1 aydır AKP Hükümeti'nin Kuzey Kürdistan ve Türkiye metropollerinde gerçekleştirilen Kobanê eylemlerini gerekçe göstererek HDP'ye karşı yürüttüğü siyasal linç kampanyası ve Kürtlere, demokrasi güçlerine, HDP'li siyasetçilere yönelik saldırılar devam ediyor. Son olarak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan'ın "Aklıma getirmek istemediğim şeyler olabilir' sözlerinin ardından 5 Kasım günü Halkların Demokrasi Partisi(HDP) Parti Meclisi üyesi Ahmet Karataş, HDP Genel Merkez Binası'nda Büyük Birlik Partisi üyesi olduğu açığa çıkan bir kişi tarafından bıçakla boğazı kesilerek katledilmek istendi.
PKK Merkez Komite üyesi Harun Koçgiri son dönemde HDP'ye karşı geliştirilen siyasal linç kampanyası ve Ahmet Karataş'ın boğazı kesilerek öldürülmeye çalışılmasına kadar varan fiziki saldırıların amaçlarını ajansımız ANF'ye değerlendirdi.
HDP’NİN TÜRKİYELİLEŞEN BİR GÜÇ OLMASINI İSTEMİYORLAR
Harun Koçgiri HDP'ye yönelik gerçekleştirilen saldırıların AKP Hükümeti'nin yürüttüğü özel savaş politikalarına uygun olarak planlı bir biçimde gerçekleştirildiğini ifade ederek "O nedenle HDP'ye yönelik saldırıları sadece belli bir kesimin yaşanan sorunlardan dolayı gerçekleştirdiği saldırılar olarak değerlendirmek yanlıştır ve bir çarpıtmadır" dedi. Koçgiri özellikle de kamuoyunda bu durum HDP ile HüdaPar arasında yaşanan bir sorunmuş gibi çarpık bir algı yaratma çabasının olduğuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: "HDP'ye yönelik saldırılar tamamen bir özel savaş politikası olarak devreye girmiştir. Bu dönemde HDP'ye yönelik saldırıların geliştirilmesi içinde bulunduğumuz siyasal süreçle doğrudan ilintilidir. AKP'nin 2023 vizyonu diye bir programı var. Aslında bu program AKP diktatörlüğünün dört başı mağmur bir şekilde kendini gerçekleştirmesini ifade ediyor. Bu anlamda AKP böylesi bir program uygulamak içinde önünde en büyük engellerden biri olarak HDP'yi görüyor. HDP'nin Türkiyelileşen bir parti haline gelmesini istemiyorlar. O nedenle HDP'nin yıpratılması, hedef gösterilmesi vb. elinden gelen her şeyi yapıyorlar."
AKP HDP’Yİ TEK ALTERNATİF GÜÇ OLDUĞU İÇİN HEDEFLİYOR
Harun Koçgiri AKP'nin HDP'yi böyle direk bir hedef olarak belirlemesinin nedeninin HDP'nin AKP önündeki tek engel ve sistem dışı parti olarak öne çıkmış belirgin bir güç haline gelmesi olduğunu söyleyerek bu konuda şöyle konuştu: "Özellikle de bu 30 mart yerel seçimlerinde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok net bir şekilde açığa çıktı. HDP'nin trendi giderek yükseliyor. Bunun karşısında AKP, CHP ve MHP'nin trendi de giderek düşüyor. Böylesi bir gerçeklik var. Artık toplum sistem içi partilerden sorunlarına bir çözüm beklemez hale gelmiş bulunuyor. CHP'yi destekleyen aleviler ve sosyal demokrat taban giderek ondan uzaklaşıyor. MHP'nin çeşitli demagojik söylemlerle Anadolu insanı içerisinde yaptığı propaganda giderek etkisini yitiriyor. AKP sorunların çözümsüzlüğü ortamında demagojilerle belirli bir taban yaratmaya çalışmıştı ama bu tabanın oranı da giderek düşüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın yüzde 50'nin üzerinde oy alması da bu gerçeği değiştirmiyor. Erdoğan'ın yüzde 50 oranında oy alması Türkiye'nin toplumsal ve siyasal konjektürünü de ifade etmiyor. Çünkü yüzde 28 oranında bir kesim seçimlerde oy kullanmadı. Seçimlerde yüzde 72'lik oy kullanan bir kesim içerisinde bu oy oranını aldı. Bu da yüzde 50'nin çok çok altlarında, yüzde 40'lara hatta daha da altına varan bir oya tekabül ediyor. İşte bu gerçek içinde HDP'nin oyu hızla yükseliyor. HDP'nin almış olduğu oylar sadece Kürdistan ve Türkiye metropollerindeki Kürtlerin oyları değil, HDP Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan 81 ilde de oy almış durumda. Bazı illerde yüzde 1, 2'dir hatta yüzde 1'in altında da olsa devlet sınırları içerisinde oy alması HDP'nin bir Türkiye partisi haline geldiği ve bu anlamda Kürdistan ve Türkiye toplumları açısından da sorunlarının çözümünde kabul gören bir parti haline dönüşme gerçekliğini ifade ediyor. İşte AKP bundan korktu."
DÖNEMSEL POLİTİKALAR DEĞİL; UZUN VADELİ VE STRATEJİK
AKP'nin önümüzdeki seçimlerde HDP'yi devre dışı bırakma yönünde çaba içerisinde olduğunu dile getiren Harun Koçgiri, AKP'nin HDP'yi seçim dışında bırakamasa bile HDP'yi eskiden BDP'nin aldığı oy sınırları içerisinde tutarak ağırlıklı olarak Kürdistan'da oy alan bir parti şeklinde sınırlandırmak istediğini söyledi. AKP'nin asıl sağlamak istediğinin bu olduğunu vurgulayan Harun Koçgiri "Bunu sağlarsa seçimde istediği sonuçları elde eder. Bunu sağlayamazsa AKP'nin 2023 vizyonu, yani kendi diktatöryasını oluşturma projesi de son bulur. Bu açıdan AKP'nin bu politikasını herhangi bir dönemsel yaklaşım olarak değil uzun vadeli bir stratejinin bir parçası olarak görmek en doğru yaklaşım olur."
ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU İŞARET VERDİ
Harun Koçgiri çeşitli siyaset çevrelerinin ve gazete köşe yazarlarının bu saldırıların yaratıcısı AKP politikalarını AKP'nin üslup sertleştirdiği ve bu konuda kendi içinde bir görev dağılıma gittiği şeklindeki değerlendirmelerine dikkat çekerek bunların bu saldırıları kamufleye dönük bir demagoji olduğunu belirtti. Koçgiri bu konuda şöyle değerlendirmelerde bulundu: "O yorumlarda AKP kendi içinde görev dağılımı yaptığı, Erdoğan ve Davutoğlu'nun karşıt temelde propaganda yaparak söylemini sertleştireceği Beşir Atalay ve Efkan Ala gibi kişilerin ise sanki süreç varmış gibi bir hava yaratacakları söyleniyor. Böylelikle AKP kendini hem Kürtlerden hem de Türkiye'deki milliyetçi çevrelerden destek alma konumunda tutacak. Bu yorumlar doğru yorumlar değil. Saptırmaya ve AKP'nin gerçek politikasının ne olduğunu kamufle etmeye dönük yorumlar. Özünde şunu görmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti devleti dört başı mağmur bir özel savaş devletidir. Bu özel savaş devleti 2000'lere doğru geldiği zaman artık çözüldü ve kendini restore etme ihtiyacını duydu. AKP'de böylesi bir restorasyonla görevlendirildi. Yani AKP'nin özel savaş rejimini restore etmek gibi bir görevi var. AKP bu görevini yerine getirirken özel savaşı da tüm boyutlarıyla uyguluyor. Bunların başında da gelen şudur ve daha önce de Türkiye tarihinde vardır. 1970'li yıllarda Adalet Partisi ile MHP solu ve demokrasi güçlerini hedef olarak gösteriyordu. Onların bazı sivil uzantıları kontrgerilla mensupları da, parayla satın aldığı paramiliter güçlerde gösterilen hedeflere karşı harekete geçiriliyordu. 1990'lı yıllarda da bunu Tansu Çiller yönetimi uyguladı. Söylemini sertleştirerek Kürt Özgürlük güçlerini hedef olarak gösterdi. Hatta Tansu Çiller cebinde kaç kişilik isim listesi olduğunu söyledi. Ondan sonra Jitem ve Jitem'in güdümünde olan Hizbi kontra harekete geçti ve 17 bin faili meçhule imzasını attı. Şimdi "AKP üslubunu sertleştirdi" deniliyor. İşte üslubunu sertleştirirken yapmaya çalıştığı budur, manevra yapıyor değil. Kürtleri ve HDP'yi hedef gösteriyor, bu açıklamalar bir nevi işaret fişeği rolü oynuyor."
KATLİAM FETVASINI AKP VERDİ
Saldırıların bu işaret fişeği ateşlendikten sonra başladığını ve Türk özel savaş tarihinde benzeri saldırıların çokça görüldüğünü söyleyen Harun Koçgiri "Azadiya Welat Gazetesi'nin dağıtımcısı Kadri Bağdu'yu katlettiler. Rêber TV'de yayın yönetmenleri çıktı ve Selahattin Demirtaş'ı ölümle tehdit ettiler. Bu adamın daha sonra elinde kendi eliyle imal ettiği bomba patladı. Bu bombayı kimin için hazırlıyordu. Daha sonra yine Selahattin Demirtaş'a uçak yolculuğunda sataşmalar oldu ve bir provokasyon yaratılmaya çalışıldı. En son da HDP'nin Genel Merkez binası içinde Ahmet Karataş boğazı kesilerek öldürülmek istendi. İşte tüm bunlar içerisinde Özgür, Alternatif basın yayın organlarında İstanbul'da yapılan bir toplantı gündem oldu. DAİŞ, El-Kaide, Hürdapar, MHP ve Büyük Birlik Partisi'nin yer aldığı bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantıda HDP, özgürlük ve demokrasi güçleri, demokratik siyaset güçlerine karşı bir saldırı kararı aldılar. Bu saldırı kararıyla beraber bu saldırılar gerçekleşti. İşte buna çanak tutan da, bu saldırıları gerçekleştirme fişeğini ateşleyen de AKP'ydi. Yani bu katliam fetvalarını veren AKP, uygulayanlarda paramiliter güçlerdir. Türk özel savaş tarihinde bunlar defalarca ortaya çıkmıştır. AKP'nin de yapmış olduğu bundan başka bir şey değildir" dedi.
Ahmet Karataş'ın boğazı kesilerek öldürülmek istenmesine dikkat çeken Koçgiri Türk özel savaş sisteminin bununla DAİŞ çetelerinin yaptığı gibi bir korku psikolojisi yaratmak istediğini dile getirdi. Koçgiri "Bu saldırı faşist DAİŞ çetelerinin yaptıklarından farklı değil. Faşist DAİŞ çeteleri de korkuya dayalı olarak kendi etkinlik alanlarını geliştirmek istiyor. Onun içinde bir yere gittiği zaman güçlü örgütlenmesi olmayanlar arkasına bakmadan kaçtılar. Musul, Şengal, Rakka ve çeşitli Arap şehirlerinde böyle oldu. Bunlar Kontrgerilla taktikleridir. DAİŞ'in arkasında da Türk Özel Savaş Güçlerinin olduğu kesindir. Şimdi HDP'ye yönelik başlatılan saldırılarda böyledir. Ahmet Karataş tam DAİŞ türü bir saldırıya uğradı. Bağdu'da Hizbikontra'nın 1990'lardaki saldırıyla katledildi. Bunlar Türk Özel Hareket dairesinin gerçekleştirdiği planlı cinayetlerdir. Aynı zamanda bu saldırılar sadece HDP'yi değil halkların ve insanlığın özgürlüklerinden yana tavır koyan herkese karşı gerçekleştirilmektedir. Bilindiği gibi 6 Kasım günü Kobanê sınırında Kader Ortakaya'nın Türk askerleri tarafından katledilmesi de bu gerçeklik içerisinde ele alınmalıdır" diye konuştu.
'Bu faşist saldırılar toplumun barikatına çarpmalı'
Bu saldırılar karşısında toplumun, özgürlük ve demokrasi güçlerinin hızlı bir biçimde kendi örgütlülüklerini sağlayarak bir barikat oluşturmaları gerektiğini söyleyen Koçgiri topluma ve demokrasi güçlerine öz savunmasını oluşturma çağrısında bulundu. Koçgiri "Yani bir kişi, eli kanlı bir cani, sapık eline bir bıçak alıp insanların boğazını kesememelidir. Bunun tedbirleri alınmalıdır. Bu da ancak öz savunmayla olur. Kişiler, guruplar, demokratik siyaset kurumları da kendi öz savunmasını oluşturmalı ve herhangi bir saldırı geldiğinde cevap verecek bir biçimde hazır olmalıdır ki bir daha hiç kimse böyle bir saldırıya cesaret edemesin."
Güncelleme Tarihi: 09 Kasım 2014, 16:51