Doktor Assim Rahaibani, söz konusu videonun kendi kliniğinde çekildiğini ve gerçek olduğunu ancak görüntülerdeki kişilerin gazdan değil oksijensizlikten halsiz düştüğünü anlattı. Rahaibani, saldırı iddialarının ortaya atıldığı 7 Nisan gecesi Duma’da çok rüzgar olduğunu ve her zamanki hava saldırıları sırasında sivillerin saklandığı bodrumların toz bulutuyla dolduğunu söyledi. Doktor, “İnsanlar buraya hipoksia, oksijen yetersizliği şikâyetiyle gelmeye başladı. Sonra kapıdaki birisi, bir ‘Beyaz Baretli, ‘Gaz!’ diye bağırdı ve panik başladı. İnsanlar birbirlerine su atmaya başladı. Evet video burada çekildi, sahici. Fakat gördüğünüz şey hipoksia yaşayan insanlar, gaz zehirlenmesi değil” dedi.
‘VİDEO SAHİCİ, YORUMU YANLIŞ’
Fisk’in analizi özetle şöyle:
“Bu, yıkılmış apartmanlarla dolu, harabeye dönmüş bir yerin, Duma’nın öyküsü – ve, çektiği fotoğraflar dünyanın en güçlü uluslarından üçünün geçen hafta Suriye’yi bombalamasının önünü açan bir yeraltı kliğinin öyküsü. Yeşil gömlekli, dostane bir doktor bile var; onu aynı klinikte bulduğumda bana neşeyle, -tüm şüphecilere rağmen- dünyayı dehşete düşüren ‘gaz’ videosunun tamamen sahici olduğunu anlatıyor.
Fakat savaş hikâyelerinin daha karanlık bir hale gelmek gibi bir alışkanlıkları vardır. Zira aynı 58 yaşındaki Suriyeli doktor bunu söyledikten sonra son derece rahatsız edici bir şeyi ekliyor: Diyor ki, hastalar gazdan değil; rüzgârlı bir gecede ağır top atışının tetiklediği bir toz fırtınasında, çer çöple dolu tüneller ve bodrum katlarında oksijensizlikten mağdur olmuştu.
‘DOKTOR CEYŞÜL İSLAM’A ‘TERÖRİST’ DEDİ’
Doktor Assim Rahaibani’nin bu olağandışı sonucu ilan ederken, kendi ifadesiyle ‘bizzat bir görgü tanığı olmadığını’ söylemesi ve iyi İngilizcesiyle, Duma’daki cihatçı silahlı grup olan Ceyşül İslam’dan (İslam Ordusu) iki defa ‘terörist’ diye söz etmesi -bu, rejimin düşmanları için düşmanları için kullandığı sözcük ve Suriye’de çok sayıda kişinin de kullandığı bir ifade- dikkat çekici. Doğru mu duyuyorum? Olayların hangi versiyonuna inanacağız?
‘DOKTORLAR DAHA KANIT SUNMADAN FRANSA EMİN OLDU’
Aksi gibi, o 7 Nisan gecesi görevde olan doktorların hepsi Şam’daydı; önümüzdeki hafta bu soruya kesin bir yanıt vermeye çalışacak olan kimyasal silah soruşturması için kanıt sunuyorlardı.
Bu sıradaysa Fransa kimyasal silahların kullanıldığına dair ‘kanıtı’ olduğunu söylüyor ve Amerikan medyası, idrar ve kan testlerini bu yönde olduğunu söyleyen kaynaklardan alıntılar yapıyordu. Dünya Sağlık Örgütü sahadaki ortaklarının ‘zehirli kimyasallara maruz kalma işaretleri ve semptomları gösteren’ 500 hastayı tedavi ettiğini söylüyordu.
Aynı zamanda, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nden (OPCW) müfettişlerin şu an iddia edilen saldırının düzenlendiği yere gelmesi, doğru BM izinlerinin olmadığı gerekçesiyle engelleniyor.
‘MİLİTANLAR HALKIN EVİNDE KALIYOR’
Daha ileri gitmeden önce, okuyucuların şunun farkında olmalı ki, bu sadece Duma’nın hikâyesi değil. Duma’da yıkıntıların ortasında konuştuğum çok sayıda kişi gaz haberlerine ‘hiç inanmadıklarını’ söyledi – iddialarına göre, bu haberler genellikle silahlı İslamcı gruplar tarafından yayılıyordu. Sözü edilen cihatçılar top atışı fırtınası altında başkalarının evinde yaşayarak ve kentin altında mahkûmlara kazmalarla kazdırılan üç katlı geniş yeraltı tünellerinde kalarak hayatta kalıyordu. Dün bu tünellerin üçü boyunca yürüdüm; geniş koridorlarda hâlâ Rus yapımı – evet Rus- roketler ve yanmış arabalar vardı.
Evet, dolayısıyla Duma’nın hikâyesi sadece gaz -veya olmayan gaz- ile ilgili değil. Geçen hafta, aylar boyu ilkel insanlar gibi hayatta kalabilmek için birlikte yaşamak zorunda kaldıkları silahlı adamlarla birlikte otobüslere binip Duma’dan tahliye edilmeyi tercih etmeyen binlerce insanla ilgili. Duma’da dün yanımda bir asker, polis veya her adımıma dikkat eden bir refakatçi olmadan, özgürce dolaştım; yanımda sadece iki Suriyeli arkadaşım, bir kamera ve bir not defteri vardı. Bazen yaklaşık altı metre yüksekliğindeki siperleri tırmanmam, neredeyse dimdik duvarları inip çıkmam gerekti. Aralarında yabancıları görmekten mutlu, kuşatmanın nihayet son bulması nedeniyle daha mutlu olarak, çoğunlukla gülümsüyorlardı; tabii görebildiğiniz yüzler gülümsüyordu, zira Duma’daki kadınların şaşırtıcı sayıdaki bir kısmı çarşaf giyiyor.
Duma’ya önce yanında eskort bulunan bir gazeteci konvoyuyla gittim. Fakat sıkıcı bir general yıkık bir konsey binasının dışında “Benim bilgim yok” dediğinde yürüyerek uzaklaştım. Çoğunluğu Suriyeli olan birkaç başka muhabir daha aynısını yaptı. Hepsi askeri giysiler içindeki bir grup Rus gazeteci de uzaklaştı.
‘BEYAZ BARETLİ ‘GAZ!’ DEYİNCE…’
Doktor Rahaibani’ye ulaşmak uzun sürmedi. “200’üncü Nokta” isimli bu yeraltı kliniğinin kapısından yokuş aşağı uzanan koridorda bana mütevazı hastanesini ve birkaç yatağı gösterdi; burada bir kız çocuk, hemşireler gözünün üzerine kesik atarken ağlıyordu.
Doktor şöyle dedi: “O gece, buraya 300 metre mesafede olan evimin bodrumunda ailemle birlikteydim ama bütün doktorlar ne olduğunu biliyor. [Hükümet güçleri tarafından] çok fazla top atışı yapılıyordu ve gece boyu sürekli Duma’nın üzerinde uçaklar vardı – fakat bu gece rüzgar vardı ve devasa toz bulutları insanların yaşadığı bodrumlara ve kilerlere girdi. İnsanlar buraya hipoksia, oksijen yetersizliği şikâyetiyle gelmeye başladı. Sonra kapıdaki birisi, bir ‘Beyaz Baretli’, ‘Gaz!’ diye bağırdı ve panik başladı. İnsanlar birbirlerine su atmaya başladı. Evet video burada çekildi, sahici. Fakat gördüğünüz şey hipoksia yaşayan insanlar, gaz zehirlenmesi değil.” (Dış Haberler)
Güncelleme Tarihi: 17 Nisan 2018, 16:26