İmamoğlu bir gazetecinin “Siz çağrılmadıysanız genel sekreter nasıl katıldı?” sorusu üzerine İmamoğlu şu yanıtı verdi: “AFAD’ın 28 birim başkanı var. Bir gün önce ’28 birim başkanından yarın rapor alacağım, hesap soracağım’ diyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı birim başkanlarını davet ediyor. Sadece iki birim başkanı değil, bir genel sekreter yardımcımızın da olması ve süreci takip etmesi talimatı veriyorum. 28 birim başkanında sadece 2’si İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden, biri itfaiye daire başkanı, diğeri defin işleri başkanı…”
GAZETE DUVAR’I DOĞRULADI
İmamoğlu, bugün Gazete Duvar’da yayınlanan ‘Belediye başkanları toplantısında Erdoğan’ın da onayladığı teklifle ‘başkanlar komisyonu’na giren Ekrem İmamoğlu’ndan Yavaş ve Büyükerşen’in aksine yazılı teklif bile istenmedi’ iddiasını da doğruladı. İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ı aradığını ancak “Siz komisyonda yoksunuz’ dedi. Kayıtlara bakacağım” yanıtını aldığını söyledi.
İmamoğlu, bugün Florya’daki başkanlık konutunda düzenlediği basın toplantısıyla, İstanbul’daki deprem toplantısına çağrılmaması ve Cumhurbaşkanlığı’ndaki toplantıda kendisinin önerisi doğrultusunda oluşturulan komisyona ilişkin açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
SUSKUNLUĞUMU FIRSATA ÇEVİRDİLER: 3 gündür önüne gelenin bu toplantı ile ilgili yorum yapmasını, konuşmasını esefle kınıyorum. Bakanların, bazı siyasi parti temsilcilerinin bu konuyla ilgili, benim şahsımı hedef alarak, bu süreci bu şekilde yorumlamasını kınıyorum. Çok ayıp. Suskunluğumu fırsata çeviren insanları da acizlik olarak yorumluyorum. Çağrıldığım her devlet toplantısına, devletimin beni çağırdığı her toplantıya koşa koşa giderim.
BENİ KİM ÇAĞIRDI, İSPAT ETSİNLER: Bunu iddia eden (toplantıya çağrıldığı) insanlar şunu açıklayacak. Beni kim çağırdı? Kim aradı? Kaçta aradı? Nasıl aradı? Bunu ispat etsinler. Desinler ki, ‘Biz İmamoğlu’nu aradık’. Oraya gelen insanlar, bir şekilde davet edildi her halde. Ben çağırılmadım. Birim başkanları çağrıldığı için, orada görevleri vardı ve gittiler. Ama ben çağırılmadım. Dolayısıyla ben, çağırılmadığım gibi yine gittim Lojistik Merkezi’mizi hem analiz hem tahlil ettim hem de basına tanıttım. Sonra da AKOM’da çalışmalarıma devam ettim.
NEDEN AÇIK BİR ŞEKİLDE ‘DAVET EDİLMEDİM’ DEMEDİ?: (“Genel Sekreter Yardımcınızın ve birim başkanlarınızın toplantıya katıldığını söylediniz. Neden açık bir şekilde, ‘Ben davet edilmedim’ demediniz?” sorusu üzerine): Yakışmaz. Beni davet ettiler, etmediler; ben bu polemiğin içine girmem. Depremle uğraşıyoruz. Yani ben karşı tarafın bu işi bu hale getireceğini düşünmedim bile. Sadece Genel Sekreter Yardımcımız orada, birim başkanlarımız çağrıldı orada, çalışmanın içinde deyip geçtim. Ama benim bu sözümü sanki çağrıldı da gitmedi diye algılayıp sonra bunu bu şekilde yönetmeye çalışan devletin yöneticileri habire 3 gündür konuşunca cevap vermek zorunda kaldım.
İKİ SEBEBİ VAR: Suskunluğumun iki sebebi var. Bir tanesi bu depremin önüne geçmemesi ile ilgili direncim ve ısrarım. İkincisi de devlet terbiyem, devlet adamlığı terbiyemdir. Herkesin de bu hassasiyetle davranmasını beklerdim. Ama olmadı. Üzülüyorum.
ARAYIP SORABİLİRDİNİZ: Buradan bazı gazetecilere sesleniyorum. Valiliğin açıklamasından sonra çıkıp özür diyenlerin özürlerini kabul etmiyorum. Olayın bir tarafı da benim, beni arayıp sorabilirdiniz. Kendinize bazı bakanların açıklamalarını referans alıp yazdıktan sonra söylenen sözlerin bir önemi yok. Bu gazetecilerin açıklamalarını zavallı açıklamalar olarak buluyorum, üzülüyorum. Ben Vali Bey’i sadece açıklamalarından sonra aradım ve tepkimi dile getirmek, bunun doğru olmadığını söylemek için aradım.
BU MU RAHATSIZ ETTİ?: Eğer bu şehirde siz hâlâ sistem kurduğunuzu ve kurulan sistemde de toplanma alanlarının mükemmel olduğunu savunuyorsanız, 16 milyon insan da bundan mutluysa, ben de mutlu olurum. Çıkar milletimin önünde, milletimden özür dilerim. Ama değil! Ben, kafamı kuma sokamam. Bu mu rahatsız etti? Ya da benim bulunmam gereken ortamlarda bulunmamam, sizi bunun için mi rahatsız etti. Ben, bu şehrin geçmişinden bugüne kadar yapılan yanlışlarla yüzleşecek bir yönetici olduğum gibi, yarınlara dönük atacağım adımlarımda da kararlı olacağım. Bu şehre hata yaptırtmayacağım. Bu şehre, insanların sesini dinleyerek, asla ve asla ihanet edilmesine müsaade etmeyeceğim. ncelikle bazı tartışmaların sona ermesi adına, deprem toplanma alanlarıyla ilgili envanteri çok yakın bir zamanda basınımızla paylaşacağım. Bunu paylaşmakla kalmayacağız. Deprem toplanma alanlarının yeterliliği konusunda yaptığımız çalışmada nasıl bir yol haritamız olacağını anlatacağız.
DEPREM EN ÖNEMLİ MESELE: Buradan devlet yetkililerine de seslemek istiyorum; Seçim bitti, geride kaldı. Onları artık bir tarafa bırakalım. Benim için deprem bu şehrin en önemlisi meselesidir. Benim için öncelikli mesele depremdir. Gelin enerjimizi buna yöneltelim. Birlikte çözüm üretelim.
OKTAY’I ARADIM, ‘SİZ KOMİSYONDA YOKSUNUZ’ DEDİ: (‘Belediye Başkanlarından oluşan komisyon için davet edilmediğiniz iddia ediliyor’ sorusu üzerine): Evet doğru. Ben komisyon kurulmasını öneren kişiyim. Cumhurbaşkanı da olumlu buldu. Üç isim zikretti. Mansur Bey, Yılmaz Bey, Ekrem Bey. Benden rapor istenmedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ı aradım. Fuat Bey ‘Siz komisyonda yoksunuz’ dedi. Kayıtlara bakacağım dedi.
İHALE ŞARTNAMESİNİ HAYRETLE TAKİP EDİYORUZ: (Haydarpaşa ve Sirkeci garları için yapılacak ihaleler): Ulaştırma Bakanlığı iki simge alanın depolarını arazisiyle beraber ihaleye çıkarıyor. İhaleye çıkardığı yerlere de biz katılma kararı veriyoruz. Niye? Bir ticari faaliyet yok. Buralar sit alanı zaten üstüne var olanların dışında bir şey yapamazsınız. Çok güzel. Para da kazanamazsınız. Bu da çok güzel. Yav kardeşim kanun sana bir imkân tanıyor. Diyor ki bu tür yerleri kamu kurumları ile konuşun uygun kamu kurumlarına devredebilirsiniz. Protokol yapabilirsiniz ve o kamu kurumları tarafından işletilebilir. İstanbul’da da bunun merkezi İBB’dir. Bunun yüzlerce örneği var İstanbul’da. İhaleye katılacağımızı açıklamamızdan sonra bakanlığın aceleyle “Belediyenin katılması doğru olmaz” açıklaması yapmasını anlamış değilim. Ayrıca ihale şartnamesinde ortaya konan şartları hayretle takip ediyoruz. Peki. Siz bu kadar uyumlu yeri ihaleye çıkarıyorsunuz ve şartnameye diyorsunuz ki 20 milyon liralık dijital teçhizatı olacak. Yav 20 milyon liralık dijital taçhizat demek Türkiye’de ya bir ya iki televizyon kanalında vardır. Yani bir kere siz bu açıklamayı yapmadan önce nasıl ihaleye çıktığınızı anlatacaksınız.
SİZE BU AÇIKLAMAYI YAPTIRAN MOTİVASYON NE?: Ben buradan bu açıklamayı yapan Genel Müdüre sesleniyorum. Bir de bu hararet ne yani? Efendim İBB rekabeti engelleyen bir şekilde ihaleye girmiş olur. Bu yanlıştır. Bu hararet ne? Size bu açıklamayı yaptıran motivasyon ne? Biz bu ihaleye giriyoruz ve İstanbul halkına yakışan bu yerin İstanbul halkına ait yani İBB uhdesinde kültüre sanata adanmış bir şekilde bir alana dönüşmesini sağlayacağız. (DUVAR)