HDP: Güçlü bir 'Hayır' için çalışacağız

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, referandumda en aktif biçimde, güçlü bir 'Hayır' için çalışacaklarını belirtti.

HDP: Güçlü bir 'Hayır' için çalışacağız
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin bugün toplanan Parti Meclis toplantısının gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.


2 gündür devam eden toplantılarda referendum sürecinde yürütülecek kampanyaya ilişkin tartışmaların yürütüldüğünü belirten Bilgen, “Bugün referandum sürecini burada birlikte tartışacağız ama öncesinde birkaç noktaya değinmek istiyorum. Birincisi ‘evet’in de ‘hayır’ın da Türkiye siyasi hayatında doğuracağı ciddi sonuçlar olacaktır. Bu sonuçların neler olabileceğini soğukkanlı bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Bizler ‘hayır’dan Türkiye toplumu için olumlu ve demokratik sonuçlar çıkarmak için bir stratejik plan yapacağız. Şüphesiz ki, ‘hayır’ diyeceklerin içinde bizim dışımızda olan, barış, adalet ve demokrasi isteyen kesimlerin dışında olan, hesap yapanlar da var. Aynı şekilde ‘evet’ hesabı yapanlar içerisinde de farklılıklar var. Yapıların durdukları yerlerle, söyledikleri sözler arasında çelişkilerin olduğu bir süreçten geçiyoruz. Kimle yan yanayız, kim karşı tarafta, kimin sözü bizimkiyle örtüşüyor, kimin hesapları halkın çıkarları ile örtüşüyor sorularına net cevaplar vermek gerekiyor. Böyle karmaşık dönemlerde sözü net söyleyebilmek, safı netleştirebilmek siyaset açısından bir başarı ölçüsüdür” dedi.

‘ASIL GÜCÜMÜZ TOPLUMSALLAŞMA OLACAK’

Bilgen, HDP olarak bu dönemdeki asıl güçlerinin toplumsallaşma olacağının altını çizerek, “Etkili, güçlü bir halk çalışmasını organize etmenin, şimdiye kadar ilişki kuramadığımız farklı toplumsal dinamiklerle buluşmanın imkanları doğuyor” dedi.

Bilgen, konuşmasına şöyle devam etti:

“Türkiye dış politika açısından da iktidarın yaptığı yanlışlar nedeniyle son derece zorlu bir süreçten geçiyor. Bu hafta içerisinde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye gündemli toplanıyor. Bu toplantı Türkiye’nin, Avrupa ve Batı ile ilişkileri açısından kritik bir önemdedir. Hükümet, Türkiye başlığının AKPM'nin bir sonraki toplantısında ele alınması için ciddi bir çaba sarf etti. Üç ay daha kazanma eğilimindeydi. Ama bu kabul edilmedi. İktidarın yanlış uygulamaları Türkiye’yi yeniden 'izleme süreci' tartışmasına sürükledi. Bu, Türkiye toplumu için çok büyük bir statü kaybı anlamına gelmektedir.Bu hükümet neredeyse tüm ilişkilerin yeniden, başka bir düzeyde ele alınması tartışmasına yol açan işler yapmaktadır.

Ortadoğu, Irak ve Suriye politikalarında da aynı yanlışların sonuçları ortadadır. Amerika’da Trump artık görev başındadır. Kürt sorununa, Ortadoğu’ya nasıl bakacak, Türkiye ile ilişkilerde nerede duracak bunları ayrıntılı olarak tartışmak gerekiyor. Rusya ile ilişkilerde de Türkiye’nin temel paradigmasını sorgulamak, tartışmak gerekiyor. Hükümet o kadar yanlış işler yapıyor ki, artık kendi siyasetini Ruslarla müzakere etmek gibi isteklerde bulunması bile söz konusu değildir. Ne isterlerse onu yapan bir yerde duruyor Türkiye. Bunun çok net yansımalarından birisi Suriye ilişkileridir.

'YANLIŞLARIN KAYNAĞI KÜRT FOBİSİ'

Bu yanlışların kaynağı Türkiye’nin vazgeçilmez ‘Kürt fobisi’dir. Türkiye mi Kürt sorununu yönetiyor, yoksa Kürt sorunu mu Türkiye’yi yönetiyor, bunun tipik bir yansımasını bir kez daha göreceğiz. Türkiye’nin yeni ittifakları iktidarın bu konuda ne kadar ilerlemesine izin verecek? Suriye’deki yeni yapılanmada iktidarın dayatmasına ne kadar yol verilecek? Bu soruların cevaplarının görüleceği bir dönemdeyiz.

'ANKARA'DA 1250 DOLARA RAKKA-AŞTİ SEFERLERI YAPILIYOR'

Bu gelişmelerin iç politikaya yansımalarından en somutu, oradan çok yoğun biçimde IŞİD, Nusra, muhtemelen önümüzdeki günlerde Ahrar Şam, ÖSO diye sunulan yapıların içerisindeki çoğu el Kaide kökenli olanların yoğun biçimde Türkiye’ye taşınıyor olmasıdır. Bu ayyuka çıkmış bir şey. Ankara’da bir pazar oluşmuş durumda ve 1 bin 250 dolara düzenli olarak Rakka-AŞTİ seferleri yapılıyor. Çok yoğun bir taşıma olduğunu herkes biliyor.Türkiye’nin güvenlik, istihbarat birimleri bunun neresinde duruyor? Kim onları oraya götürdü, götürülenler mi geri getiriliyor? IŞİD yapılanmalarının, Nusra gibi ekiplerin getirilmesine dair ne tür beklentiler var? Bunlar ciddi tartışma konusudur. Erdoğan’ın birkaç gündür ‘terör örgütlerine’ çağrı yaparak ‘elinizden geleni yapın’ sözlerinin de rutin devlet dilinin ötesinde olduğuna dair çeşitli tartışmalar var. İster bu dönemi kaosa sokmayı, bu referandum sürecini çatışma olan bir ortam içerisine sokmayı Erdoğan karşıtları yapıyor olsun; isterse Erdoğan, kontrollü bir gerilimden faydalanmak istiyor olsun, somut gerçeklik bol miktarda çatışma ve gerilim olacak bir süreci birkaç ay yaşayacağız.

'SEFERBERLİK ATMOFERİNDE ÇALIŞACAĞIZ'

Bizler en aktif biçimde, güçlü bir ‘hayır’ çıkmasının yöntemini zorlayacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bir seferberlik atmosferinde yeni çevrelere ulaşmamız; bizim geleneksel kitlelerimizi kararlı biçimde sandığa gitmeye ve ‘hayır’ çıkacağına inanarak çalışmaya teşvik etmemiz gerekiyor. Bu hem mümkün, hem de zorunlu. Bu, Erdoğan’ı demokratik bir biçimde durdurmak için de zorunludur.

Referandum kampanyası sürecinde nasıl bir çalışma yürütelim, neye odaklanalım konusunu bugün tartışacağız. Sadece zaten ulaştığımız, örgütlü politik kitlemizi motive etmeyi değil, ki elbette bu da çok önemli, şimdiye kadar ulaşamadığımız kesimlere ulaşabileceğimizin olanaklı olduğunu görmemiz gerekiyor.” / Evrensel

Güncelleme Tarihi: 23 Ocak 2017, 10:43
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER