Tacikistan dönüşü uçakta açıklamalarda bulunan Erdoğan, S-400’lerden Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına ve İstanbul seçimine kadar önemli konularda mesajlar verdi. Tacikistan’daki zirvede yaptığı konuşmada, Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin bölgedeki rolü hakkında açıklamalar yaptığını vurgulayan Erdoğan “Suriye’de devam eden savaşı görmezlikten gelemeyiz. 4 milyona yakın mülteciyi hatırlatmadan geçmemiz mümkün değil. Bu savaşın küresel ve bölgesel etkilerine dikkat çektik. Buradaki siyasi çözüm çabalarımızı özellikle gündeme getirdik. Filistin konusundaki duruşumuzu burada da paylaştık. Kudüs’ün kırmızı çizgimiz olduğunu özellikle tekrar vurguladık. Modern İpekyolu’nun yeniden inşaasını destekliyor ve ilgili ülkelerle görüşmeler yapıyoruz. Çünkü Türkiye’nin stratejik konumu çok net ortada. Bu konuları haziran ayının sonunda Osaka’da yapılacak G20 Zirvesi’nde de gündeme getireceğim” diye konuştu.
Habertürk’te yer alan habere göre, Erdoğan, gazetecilerin sorularına şu yanıtları verdi:
5. Asya Zirvesi’nde nasıl bir yol haritası belirlendi? Zirve sonrasında başta Putin ve Ruhani olmak üzere, Çin ve Özbekistan devlet başkanları ile yaptığınız görüşmelerde neler konuştunuz?
Rusya ile aramızdaki ikili ilişkiler çok çok iyi bir noktada. Türkiye’nin ticaret hacminin en yüksek olduğu ülke Rusya. Şu anda 25 milyar doların üzerindeyiz. Belirlediğimiz hedef 100 milyar dolar. Rusya ile ilişkilerimiz derinlikli bir şekilde ilerliyor. Bu yıl sonu itibarıyla Türk Akımının açılışını yapacağız. Rusya ile yürüttüğümüz bir diğer konu da nükleer enerji santrali çalışmalarımız. Daha önce 100 kadar mühendis gitmişti. Onlar orada belli bir eğitim aldı. Ardından 100 kadar kişilik ikinci bir ekip daha gönderildi. Bunlar da eğitim aldı. Bunlar artık nükleer enerji santralimizin beyinleri. Burası hızla devam ediyor.
S-400’LER TEMUZ’UN İLK YARISINDA GELECEK
Bu arada Rusya ile S-400 konusunu da görüştük. Zaten S-400 konusu bitmiş vaziyette. Herhangi bir olumsuzluk söz konusu değil. Öyle zannediyorum ki temmuz ayının ilk yarısında artık onlar da gelmeye başlayacaktır. Bu konuyla ilgili takvimi arkadaşlarımız takip ediyor. Ayrıca Çin’le ilişkilerimizde de hedef büyütüyoruz. Türkiye ve Çin olarak 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı Sayın Şi Cinping’e teklif ettim. Kendileri de buna çok sıcak baktı. Bizim için şu anda Çin ile atacağımız adımlarda Çin sermayesinin Türkiye’ye girişi çok önemlidir. Kars-Edirne demiryolu konusu büyük önem arzediyor. Kuşak ve Yol projesine girdiği için buna Çin de büyük önem veriyor ve çok fazla ilgi gösteriyor. İnanıyorum ki birçok raylı sistemi onlarla yapma fırsatını yakalayacağız.
İdlib’de çatışmasızlığın sürdürülüp sürdürülemeyeceği tartışılıyor. Ruhani ve Putin görüşmesinde bu konu gündeme geldi mi?
Doğrusu bugün Ruhani ve Putin ile İdlib konusuna pek girmedik. Çünkü İdlib konusu zaten görevli olan arkadaşlarımız ile Rusya tarafında görevli olanlar arasında sürekli takip ediliyor. Ateşkes sağlandı ama zaman zaman çatlak sesler gelebiliyor. Ben buradakini öyle kabul ediyorum. Sayın Putin olsun diğerleri olsun aslında bu tür şeylere pek sıcak bakmıyorlar. Rejimin yaklaşımını da doğru bulmuyorlar. Ama Putin’in bir özelliği var; bir yerde bir sıkıntı olduğu anda ben görevli arkadaşıma ‘muhatabını ara’ dediğim zaman 24 saati bulmaz, hemen dönüş olur. Ondan sonra biz gerekli görüşmeleri yaparız ve çözüme de kavuştururuz. Rusya ile bu noktadaki ilişkiler gayet iyi gidiyor. Zaman zaman bu tür sıkıntılar olmasa çok daha iyi olacak ama maalesef oluyor.
ABD’den S-400 konusunda gelen mektuba Türkiye ne zaman yanıt verecek? Nasıl bir mesaj verilecek? Yaptırım meselesi nasıl aşılacak? Trump ile görüşmeniz mi belirleyici olacak? F-35’den Türkiye’nin vazgeçmesi mümkün mü?
Milli Savunma Bakanlığımız o mektuba karşı bir mektup konusunda çalışmasını sürdürüyor. Çok kısa zamanda, belki de bu hafta içerisinde cevabi mektup gönderilecektir. Çerçevesi içeriği belirlenmiş vaziyette. Diğer konuya gelince, bu konuda kararımız nettir. S-400’den taviz vermeyeceğiz. Her zaman söylüyorum; burası kasaba devleti değil, burası Türkiye Cumhuriyeti. İmzayı atmışız, her şeyi bitirmişiz. Karşı taraftan Rusya, bize vereceği kredide her türlü kolaylığı göstermiş ve gerçekten uluslararası piyasada olmayan faiz yüzdeleriyle bize bir kredi vermiş. Şimdi burada tükürdüğümüzü yalarsak devlet terbiyemize uymaz, benim de devlet adamlığıma uymaz. Böyle bir şeyi yapamayız. F-35 konusunda da söyleyeceğim şeyler aynı. Üzerimize düşeni hep yaptık. Ödemelerse, taksitlerimizi tıkır tıkır ödüyoruz. Şu ana kadar 1 milyar 250 milyon dolar ödeme yaptık. Biz görevimizi yerine getirirken, karşımızdaki de görevini yerine getirecek. F-35’lerden 4 tanesini teslim aldık. Bunlar şu anda Arizona’da. Generalimizi gönderdik, pilotlar orada, eğitimleri aldılar. Ama uçakları göndermeye gelince bu noktada maaleselef bize yanlış yapıyorlar. Bu konuları ben Sayın Trump ile görüştüğüm zaman bakıyorum ki o farklı konuşuyor. Bunlara gelince bunlar da farklı davranıyor. Bu tür şeyleri yapmak doğru değil. Belli bir yere kadar sabredeceğiz.
Çözüleceğine inanıyor musunuz?
En azından inanmak istiyorum. Çünkü Türkiye de ABD de NATO ülkesi. Türkiye NATO’nun en güçlü ayağı ve NATO’da ödemelerini yapan üç beş ülkeden bir tanesi. Birçoğu ödemesini bile yapmıyor ya da çok düşük ödeme yapıyor. Bir stratejik ortak, bir ortağa yanlış yapar mı? Yapmaması lazım. Biz NATO’nun farklı bir ayağıyız.
FRANSA’NIN DOĞU AKDENİZ’DE NE İŞİ VAR?
Macron ‘Türkiye Doğu Akdenizdeki çalışmaları durdurmalı’ dedi. Güney Kıbrıs yönetimi de, Fatih Gemisi mürettebatı için bir tutuklama emri çıkarttı. Türkiye karşıtı bir bloklaşma mı var Doğu Akdeniz’de?
Doğu Akdeniz’de söz söyleme hakkı olanlar konuşabilir. Fransa’nın Doğu Akdeniz’de söz söyleme hakkı nereden çıktı? Doğu Akdenize kıyıdaş mı? O kendine göre gelin güvey oluyor. Böyle bir şey yok. Kıbrıs’ta biz garantör ülkeyiz. Yunanistan, İngiltere garantör ülke. Bu ülkeler bir şey söylerse anlarım. Fransa’nın ne işi var burada? Eğer diyeceksen ‘benim de TOTAL şirketim anlaşmalar yapmış; bırak da TOTAL konuşsun o zaman. O da nereye kadar bu konuda konuşmasını sürdürebilir o da ayrı mesele.
MECLİSİ OLMAYAN BAŞKAN
Devlet Bahçeli ile kritik zamanlarda görüşmeler gerçekleştiriyorsunuz. Bu sefer görüşme isteğiniz neden kaynaklandı? Sadece İstanbul seçimlerini mi konuştunuz?
Cumhur İttifakı’nın sağlıklı yürümesi konusunda zaman zaman bir araya gelmemiz şart. Bu zaman zaman şahsımdan, zaman zaman Sayın Bahçeli’den geldi. Hem yerelde hem genelde. Bizim Cumhur İttifakımız sadece yerelde devam eden bir süreç değil. Aynı zamanda parlamentodaki çalışmalarla genele sirayet eden bir süreçtir ve bu konuda da Sayın Bahçeli ile sağ solsun sağlıklı iletişimimiz var. Seçime 10 gün var ve gelişmeleri gözden geçirelim dedik. Sayın Bahçeli, ayın 14’ünden itibaren kendisinin de İstanbul’da olacağını söyledi. 31 Mart seçiminde çıkan neticeye baktığımızda -meclisler seçilmiş, komisyonlar belirlenmiş, başkanvekilleri belirlenmiş- nerdeyse bütünüyle Cumhur İttifakı var. Ortada sadece bir belediye başkanının seçimi var. Bu şuna benziyor; parlamentosu olmayan bir başkan, aynı şekilde kabinesi olmayan bir başkan, aynı şekilde birçok kurulu olmayan bir başkan… Bunun çok sağlıklı çalışması mümkün değil. Hele hele bu yerelde hiç mümkün değil. Bütçenizi yapacaksınız, bütçenize onay verecek yer meclis. İmarı geçireceksiniz, komisyon müsade etmeyince geçmez. ‘Bana komisyon müsade etmedi, ne yapayım’ diyemezsin ki… Halkımıza bazı gerçekleri doğru anlatmak lazım ki neticeye sağlıklı gidelim.
Yarın İstanbul seçimlerinde adaylar televizyon programında biraraya gelecek. Önümüzdeki hafta Pazar günü da İstanbullular olarak sandık başına gideceğiz. Hem seçimler öncesinde bir değerlendirme almak hem de ‘Doğru işler yapmazlarsa çalıştırmayız’ açıklamanıza karşılık CHP Sözcüsü Faik Öztrak’tan ‘milli iradeyi yok saymak demektir’ cevabına yorumunuzu almak isterim.
Doğru iş yapılırsa AK Parti grubu destekler. Doğru iş yapılmazsa tabii ki desteklemeyeceğiz. O zaman ilk karşılarına çıkan ben olurum. Çünkü AK Parti yanlışların yanında değil, doğruların yanındadır. Eğer belediye başkanı doğru bir proje ile geliyorsa bizim grubumuz onu destekleyecektir. Yanlış proje ile gelinirse onu nasıl destekleyeceğiz? Millet bize doğruları destekleyin diyor. Mesela şu ifadeyi de çok kullandılar, ‘başkanlık tutanağını almış olan kişinin elinden tutanak alındı’ diyor. Bunlar devleti de tanımıyorlar. İl Seçim Kurulu’ndan alınan tutanak nihai değildir. Mesela ben 1991’de tercihli seçim sisteminde milletvekili seçildim. Kendi partimden aynı listedeki arkadaş itiraz etti. Yüksek Seçim Kurulu tarafından milletvekili mazbatam elimden alındı. Bu mazbata, geçiş sürecinde verilmiş olan mazbataydı. Yüksek Seçim Kurulu’ndan verilmedikten sonra geçerli değildir. Şimdi de diyor ki benim 18-19 günde yaptığımı bunlar 25 yılda yapamadı. Adayların yapacağı ortak yayının sonuca ciddi etkileri olabilir. Zira vatandaş kimin kim olduğunu tam manasıyla bilmiyor. Halkımız yalan üzerine kampanya inşa edenlere haddini 23 Haziran’da bildirecek. Bunun için de aydınlatılması gerekir.
Son grup toplantısında 23 Haziran seçiminde bir önceki seçimde yaşanan sıkıntıların tekrarlanmaması için bazı özel tedbirler alıyoruz denmişti. Bu tedbirler nedir, oy hırsızlığını nasıl engelleyecekesiniz?
Bu konularla ilgili de teşkilatla üç defa bir araya geldim. Belediye başkanlarımıza, il yönetimine ve ilçe başkanlarımıza çeşitli uyarılar yaptım. Onlar da bütün sandık üyelerine müşahitlere varıncaya kadar onları yetiştirecekler. Her şeyden önce sandıklardaki tutanakların ve seçmen sayım döküm cetvellerinin kayıt altına alınması çok önemli. Buralarda su kaçağının bulunmaması gerekir.
Tatilden önce TBMM’ye gelmesi düşünülen bazı yasalar var, ceza indirimi ve süresiz nafaka gibi… Sayın bakan çalışmaların tamamlandığını ve meclise geleceğini duyurmuştu. Bu yasalarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Süresiz nafaka ile ilgili çalışmaları Adalet Bakanlığındaki arkadaşlarımız, çeşitli akademisyenler, STK’larla beraber yürütüyorlar. Adil bir karar verme açısından bir tarafı koruyacağız diye bir tarafa zulmetmek olmaz. Burada adil bir neticeye ulaşmamız gerekecek, bu işin masada kalması da doğru değil.