Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Galatasaray'da Marcao'nun takım arkadaşı Kerem'e saldırmasını siyasete uyarlayarak "Muhalefetin kendi arasında, Marcao’nun takım arkadaşı Kerem’e yaptığı türden fauller yapmaması gerekir" dedi.
Demirtaş, 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden, Medyascope muhabiri Ferit Aslan’ın sorularını yanıtladı. Demirtaş'ın bazı sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
'BUYURSUNLAR, YENİ BİR SÜREÇ BAŞLATSINLAR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun bir aradan sonra geldiği Diyarbakır’da, beş yıldır adını dahi söylemedikleri çözüm sürecinden söz etti. Erdoğan, 2005’teki yerde olduğunu ve süreci kendilerinin bozmadığını, HDP’nin gizli ajandasının çözüm sürecini bozduğunu söyledi. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Takip edebildiğim kadarıyla Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti, Diyarbakır halkının pek de umrunda olmadı. Pek çok Diyarbakırlı’nın, Erdoğan’ın geldiğinden haberi bile olmadı. Sanırım Diyarbakırlılar’ın gündemini yarım gün bile meşgul etmeden unutulup gitti. Zaten söyleyeceği ciddi bir şeyi yoktu ama gördüğüm kadarıyla sıfır heyecan yaratan bir gezi olmuş. Diyarbakırlılar’ın Erdoğan’ın gezisinden çıkaracağı bir şey yok ama Erdoğan’ın Diyarbakır gezisinden çıkarması gereken çok ders var. Çıkarır mı? Pek sanmıyorum. Çözüm sürecini HDP’nin bitirmesi resmen ve fiilen imkansızdır. Çünkü çözüm sürecinin tarafları AKP ile PKK’dir. HDP sadece yardımcı olmuştur, kolaylaştırıcı olmuştur. Süreci başlatan HDP değil ki bitirme gücü ve yetkisi HDP’de olsun. “Dolmabahçe’deki açıklamayı doğru bulmuyorum” veya “Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık” diyen HDP midir? Elbette hayır. Bütün bunlar Erdoğan’ın sözleridir. “HDP çözüm sürecini bozdu” diyenler açıkça yalan söylüyor veya gerçeği çarpıtıyorlar. AKP çözüm sürecini bu kadar önemsiyor ve sahipleniyorsa yetki halen onlarda, güç onlarda. Buyursunlar, yeni bir süreç başlatsınlar. Bir engelleyen mi var?
Silahların susmasını, çatışmanın ve ölümlerin durmasını sağlayacak ciddi ve samimi her girişimi desteklemek, barış için katkı sunmak bizler açısından ahlaki ve ilkesel bir tutumdur. Yeter ki çatışma zemini ortadan kalksın, sorunlarımızı demokratik zeminde konuşarak çözme fırsatı bulalım. Bir yandan çözüm sürecine sahip çıkmak diğer yandan parti kapatma davası, tutuklamalar, baskılar ve İmralı’daki tecridi sürdürmek AKP açısından çelişkidir. Ama ne yazık ki her şey seçime endeksli yürütülüyor. Barış konusunda bile küçük siyasi hesaplar, ince oy hesapları yapılıyor. AKP’nin çözüm sürecini bitirmesinin nedeni de HDP falan değildi, anketlerde oy kaybetmeleriydi. Ancak, Kürtler de Türkler de hiç merak etmesinler. HDP, bu topraklara kalıcı barışı, eşitliği, kardeşliği getirme gücüne ve iradesine sahiptir. Yeter ki toplum olarak el ele verelim ve düşmanlaştırma, kutuplaştırma siyasetine teslim olmayalım.
Şu unutulmasın ki HDP ve demokratik siyaset, şiddetin panzehiridir ve çözümün önemli bir aktörüdür. Türkiye toplumu HDP’yi şeytanlaştıran söylem ve politikalara prim vermemeli, inanmamalıdır. HDP bir Türkiye partisidir. Türkiye de hepimizindir. Cumhuriyete sahip çıkmak, onun eksiklerini ve yanlışlarını gidererek, hatalarıyla yüzleşerek yeni yüzyıla taşımak ve cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmak hepimizin ortak çıkış yoludur. Türkiye Cumhuriyeti devletini, Kürt’ün de Türk’ün de 85 milyonun da ortak devleti yapmak zorundayız. Umarım önümüzdeki seçim demokrasiye kapıyı aralar ve hep birlikte barış içinde, huzur içinde yaşamayı başarırız. Bizim derdimiz üzüm yemektir. Türkiye toplumuna kazandırmaktır, yani hep birlikte kazanmaktır. Kavga ederek, hakaret ederek, tutuklayarak, dışlayarak hiçbir sorun çözülmez. Tek yol diyalogdur. Bizler de ilkelerimiz doğrultusunda, herkesle diyalog kapısını her zaman açık tutmaya devam edeceğiz.
'SEÇİMİN KADERİNİ HDP VE AĞIRLIKLI OLARAK KÜRTLER BELİRLEYECEK'
İktidara yakın kalemler başta olmak üzere hemen herkes, cumhurbaşkanlığı seçiminin Kürtler’in desteği olmadan kazanılamayacağını söylüyor. Bazı yorumlarda ise Erdoğan’ın Kürtler’i ya kazanacağını ya da nötralize edeceğini söylüyor. Bu mümkün mü? Yaşananlardan sonra HDP, Erdoğan ile masaya oturur mu?
Seçimin kaderini HDP ve ağırlıklı olarak da Kürt seçmen belirleyecek. Bu bir gerçeklik ve çok şükür ki HDP ve Kürtler demokrasiden yanadır. İşte bu durum Türkiye için, cumhuriyetin demokratikleşmesi için bir şanstır. Kürtler, HDP dahil hiçbir partinin -tabiri caizse- tapulu malı değildir. Kürtler’i kazanmak isteyen her parti kendi siyasi programını sunar, ikna ederse de kazanır. Fakat unutulmasın ki Kürtler çok politiktir. Dahası, Türkiye seçmeninin çoğu çok bilinçli.
'MASA HAPİSHANEDE OLMAZ'
HDP’nin Erdoğan ile masaya oturup oturmayacağının cevabını eş genel başkanlarımız verdiler zaten. Bir yandan, biz binlerce HDP’li hapisteyiz ve hapishanede oturacak bir masa yoktur. Demokratik siyasette olan kişiler açısından masa hapishanede olamaz. Masa, ancak özgür koşullarda olabilir. Hapishaneler bizim açımızdan ancak direnme alanları olabilir, pazarlık malzemesi olamaz.
Türkiye’nin durumuna baktığınızda muhalefetin tutumunu nasıl buluyorsunuz?
Çalışıyorlar, koşturuyorlar, ter döküyorlar, çabalıyorlar ama ortaya takım oyunu koyamıyorlar ve en önemlisi, gol atamıyorlar. Önce takım olmaları, sonra da bir golcü bulup onu yavaş yavaş öne çıkarmaları, ona bol bol pas vermeleri ve elbette gol atmaları gerekiyor. Bir de muhalefetin kendi arasında, Marcao’nun takım arkadaşı Kerem’e yaptığı türden fauller yapmaması gerekir. Benim taktik önerilerim bunlar :) Umarım dikkate alırlar çünkü maçın bitmesine az kaldı. Hücre arkadaşım Abdullah Zeydan ile birlikte, Edirne Cezaevi’nden herkese en sıcak selamlarımızı gönderiyor, özgür günlerde buluşmayı diliyoruz.