30 Eylül'de açıklanması beklenen "paket" öncesinde Türk Meclisi'nde basın toplantısı yapan BDP Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, "Yüz yıllık tarihi, otuz yıllık çatışmalı süreci olan Kürt Sorununun müzakere yoluyla demokratik, siyasal temelde çözümü noktasında Türkiye bugün önemli bir süreçle karşı karşıyadır" diye belirtti.
Baluken, şöyle konuştu: "Bilindiği üzere Sayın Öcalan ile devlet heyeti arasında İmralı’da başlatılan diyalog sürecinin ilk somut adımları, Sayın Öcalan’ın 21 Mart’ta yaptığı silahların susması çağrısı ve ardından 8 Mayıs’ta başlayan geri çekilme süreci oldu. Silahların susması Kürt Sorununun çözümü ve ülkenin demokratikleşmesi açısından tarihi bir fırsat ve zemin yarattı. Çatışmasızlıkla birlikte özellikle toplumda yükselmeye başlayan demokrasi basıncı ve çözüme yönelik giderek artan toplumsal destek demokratik adımların hızlandırılması için mevcut zemini çok daha güçlü hale getirdi. Bu zemini kalıcı bir çözüme ve barış sürecine evriltecek olan ise demokratik reformların vakit kaybetmeksizin gerçekleştirilmesiydi. Halkımızın, demokratik kamuoyunun, Türkiye toplumunun hükümetten beklentisi çatışmasızlığı kalıcı hale dönüştürecek siyasal adımları atması yönündeydi."
BAŞBAKAN'IN DİLİ SÜRECE HİZMET ETMİYOR
"Ancak hükümet bu beklentilere cevap olmaktan uzak bir tutum sergiledi ve 6 aydan buyana süreci ilerletecek tek bir adım atmadığı gibi çözüm iradesini yansıtacak ciddi bir demokratik siyasal tutum ve refleks içerisinde de olmadı" diyen Baluken, tam tersine bizzat Başbakan Erdoğan tarafından "çözüm sürecine hizmet etmeyecek dil ve üslup kullanıldığını" kaydetti.
Baluken, "Aylardır üzerinde çalışılan bir demokrasi paketinden söz edildi ancak, bu sözler bir türlü pratikleşmedi. Paketin içeriği demokratik kamuoyunda tartışmaya açılmadığı gibi, bahsedilen çalışmanın sonuçlandırılması ve açıklanması da sürekli ertelendi" şeklinde konuştu.
ERTELEMECİ YAKLAŞIM GÜVEN VERİCİ DEĞİL
"Her şeyden önce Hükümetin bu ertelemeci ve oyalamacı yaklaşımının demokratik ve güven verici bir tutum olmadığını" ifade den eden Baluken, basın toplantısında şöyle konuştu:
"Katılımcılık, paylaşmak, şeffaflık ve kapsayıcılık çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez kriterleridir. Eğer bir paket hazırlanacaksa önce bunun demokratik kamuoyunda tartışmaya açılması, fikir ve önerilere açık hale getirilmesi gerekir. Katılımdan, paylaşımdan, şeffaflıktan ve kapsayıcılıktan uzak bir paketin demokrasiye hizmet etmeyeceği ortadadır.
Hükümet tam da böylesi bir yol izlemiş, kapalı kapılar ardında çalışma yürüterek, üzerinde çalıştığı paketi demokratik kamuoyundan, taraflardan ve halktan gizlemiştir. Hükümetin katılımcılığı esas almayan bu yaklaşımı 30 Eylül’de açıklanacağı ifade edilen paketi şimdiden tartışmalı hale getirmiştir.
Hazırlanma yöntemi demokratik olmayan bir paketin, içeriğinin ne denli demokratik olacağı haklı bir soru olarak gündemdeki yerini korumaktadır.
AKP iktidarının bugüne kadar çıkardığı ve paylaşmaktan uzak, istişareye konu edilmeyen paketler tarihine baktığımızda da mevcut kaygılarımızı güçlendirecek sonuçların olduğu görülecektir. En nihayetinde geçmişte hazırlanan paketler gerçekten demokratik bir temelde hazırlanmış olsa ve toplumsal talepleri, ihtiyaçları karşılayacak düzeyde olsaydı bugün yeni paketlere ihtiyaç duyulmazdı.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AĞIR TEHDİT ALTINDA
Bugüne kadar bu hükümet tarafından yasalaştırılan paketler, demokrasi açığını kapatmak yerine, tam tersine bu açığı daha da büyütmüştür. Onca çıkartılan pakete rağmen bugün düşünce, örgütlenme ve siyaset özgürlüğü baskı altındadır. Binlerce politik tutuklu cezaevinde esir konumundadır. Demokratik siyaset ve demokratik temsiliyet kanalları tıkalıdır. Basın özgürlüğü ağır tehdit altındadır.
Üstelik her paket sonrası baskılar daha da artmış, özgürlük alanı giderek daralmıştır. 2009’da AKP Hükümeti’nin başlattığı ve “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adını verdiği süreçte Kürt siyasetçilere, seçilmiş belediye başkanlarına yönelik hukuksuz siyasi operasyonlar yapılmış ve binlerce siyasetçi o günden buyana tutuklanmıştır. Hazırlanan yargı paketleri çözüm üretmemiş, özgürlükleri genişletmemiş, tam tersine bu paketler toplumda infial uyandıran bir takım kesimlerin tahliyesine yaramıştır.
UMUTVAR KONUŞMAK İMKANSIZ HALE GELDİ
Yaşanan bu deneyimler hükümetin referans noktalarını oluşturmakta ve bu nedenle kaygıları arttırmaktadır. Hükümet temsilcilerinin diline, yaklaşımına bakıldığında umutvar konuşmak imkânsız hale gelmektedir. Demokrasi paketinin arifesinde AKP’li başbakanın, kabine üyelerinin ve AKP’li yetkililerin bu dil ve yaklaşımı tarihsel bir Kürt karşıtlığının, Kürt fobisinin 2013 versiyonu olarak ortada durmaktadır. Böyle bir zihniyetten çözüm adına ne çıkacağı merak konusudur. Türkiye’de gerek Kürt Sorununun çatışmasız şekilde, müzakereye dayalı çözümü gerekse de Türkiye’deki demokrasi, özgürlük ve hak taleplerinin yerine getirilmesi için kapsamlı bir demokrasi anlayışı ve kültürüne ihtiyaç vardır. Belirtmek isteriz ki, barış sürecinin ilerlemesini sağlamak yerine palyatif yaklaşımlarla ortaya çıkarılacak bir paket çözüme hizmet etmeyecektir.
Binlerce politik tutuklu cezaevinde kalmaya devam edecekse, seçim barajında ısrar sürecekse, siyaset, düşünce örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller durmaya devam edecekse, TMK kalkmayacaksa, TCK değişmeyecekse, cemevleri ibadethaneye açılmayacaksa, özel yetkili mahkemeler görevine devam edecekse, demokratik eylem ve etkinlere dönük yasaklamalar sürecekse, Türkiye bir polis devleti olma yolunda ilerlemeye devam edecekse, çıkacak paket tıpkı öncekiler gibi bir işe yaramayacak, sadece AKP’nin paketi olarak kalacaktır.
Açıktır ki, mevcut sorun Kürt halkının tanınıp tanınmaması, tanınıyorsa diline, kimliğine, statüsüne ve iradesine saygı duyulması sorunudur. Bu yönüyle değerlendirdiğimizde; Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun çözümü için beklenti yaratan sihirli paketler, daha önceki hükümetler tarafından da defalarca denenen siyasi yol ve yöntemlerdi. Fakat hiçbiri demokratikleşmenin ve Kürt Sorununun çözümünün gerçekleşmesini sağlayamadı. Kürt halkının tanınması, demokratikleşmenin gerçekleşmesi için Türkiye halklarının sosyolojik ve siyasi ihtiyaçlarına cevap verecek, gerçekçi ve istikrarlı bir politikalar düzinesine ihtiyaç vardır.
OTORİTER TAVIRDAN VAZGEÇİLMELİ
Biz BDP olarak demokratikleşme paketinde hem Türkiye’nin demokratikleşmesi hem özgürlüklerin arttırılması hem de Kürt Sorununun çözümüne yönelik önerilerimizi hükümet ve kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu önerilerimiz dikkate alınırsa Türkiye’nin ve demokratikleşmenin önü açılacak, çözüm sürecine geçiş daha rahat yaşanacaktır. Eğer bunlar dikkate alınmaz, AKP kendi bildiğini okumaya devam ederse, bundan demokras.../ anf
Güncelleme Tarihi: 25 Eylül 2013, 10:44