HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nun 21. Birleşimi’nde konuştu.
Bölge il ve ilçelerindeki abluka ile özerklik tartışmalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Paylan; Mardin’in ilçelerini gezdiğini, insanların cenazelerini dahi defnedemediğini ifade etti. Paylan, orada askerlerin, milletvekillerinin karşısına çıkıp, “Buraya giremezsiniz, şuraya çıkamazsınız, şuradan geçemezsiniz,” dediğini aktardı.
“Çocuklar, kadınlar ölüyor”
Güvenlikçi politikalarla bu işin çözülemeyeceğini defalarca gördüklerini anlatan Paylan, “AKP hükümetinin ve sarayın zorlamasıyla şu anda güvenlik kuvvetleri, Genelkurmay, kendi halkını bombalıyor. Biz oradayken top sesleri geliyor, ilçenin kenarındayken. İki yıl önce, geçen yıl, hâlâ Esad’ı kendi halkını bombalamayla itham edenler bugün kendi halkını bombalıyorlar. Basit bombalamalar da değil; OBÜS toplarıyla, tanklarla bombalıyorlar. Çocuklar, kadınlar ölüyor,” şeklinde konuştu.
Paylan, şöyle devam etti:
“Evrensel standartlarda bir önerimiz var: Demokratik Özerklik”
“İki yıl önce başlamış bu barış sürecinde bunlara çok yaklaşmıştık ancak masayı devirenler bugün yalnızca fikre fikirle cevap vermek yerine, tankla, topla cevap veriyorlar. Demokrasi dediğimiz, çoğulcu bir yapıdır ve çoğulcu dediğimiz şey de toplumsal taleplerin duyulması esasına dayanır. Bu toplumsal talepleri duymalıyız.
“Bakın, yüz yıl önce Ermeni halkının talepleri vardı, tıpkı bugün olduğu gibi demokratik özerklik talep ediyorlardı. Her yerelde bu taleplerin esas alınmasını talep ediyorlardı ancak bu talepler o günkü ceberut devlet geleneği tarafından, ilk cunta tarafından bir soykırımla cevaplandırıldı. Bugün baktığımızda Kürt halkının yüz yıldır kendi kimlik ve yönetim anlayışı anlamında demokratikleşme talepleri var ancak bunlara da bugün -tekrar maalesef diyorum- 2015 yılında tekrar tankla, topla cevap veriliyor.
“Şimdi, evrensel standartlarda bir önerimiz var, tekrar dillendiriyoruz: Demokratik özerklik. Bunu biz keşfetmedik. İspanya, İngiltere, Yunanistan, pek çok ülke bu faşizan dönemlerden geçti. Bazı ülkeler iç savaşa girdiler, Yugoslavya parçalandı. Nihayetinde vardıkları yer demokratik özerklikti.
“Demokratik özerkliğe biz bir iç karışma olmadan varalım diye mücadele veriyoruz ve bu taleplerin bu anlamda duyulmasını istiyoruz. Ve bu talebimiz, evrensel standartlarda olan talebimiz bir öneri. Bu önerinin maddelerini açıkladık. Programımızda var, Halkların Demokratik Partisi’nin programında var. Buna neyle cevap verildi? ‘Vay bölücüler!’ Ya bu ülkede bir arada yaşama iradesini savunanlar olarak bizler, bu önerilere öneriyle, fikirle cevap verilmesini istiyoruz. Ancak verilebilecek bir fikir yok, iki cümle var: ‘Yeni Türkiye’, ‘Başkanlık modeli.’ Nedir fikriniz, nedir zikriniz? Bakın, ‘Başkanlık modeli’ dediğiniz şey, şu ana kadar anladığımız, pratik uygulamanızdan anlıyoruz, diktatörlüğe varan bir uygulama. Tek adamın karar vereceği bir uygulama çünkü. Parlamenter bir uygulama dahi değil, çoğunlukçu bir uygulama dahi değil, diktatoryal bir uygulama. Bunun denge denetim mekanizması nasıl olacak?”
“Kağıdı eline Kandil mi verdi?” sorusuna yanıt
Paylan konuşurken, AK Parti Düzce Milletvekili Faruk Özlü, Paylan’a “Kâğıdı eline Kandil mi verdi?” diye sorunca da Paylan şu yanıtı verdi:
“’Kandil mi tutturdu?’ diyorsunuz, değil mi? Bunu, 30 Mart 2013’te Recep Tayyip Erdoğan söyledi. ‘Kandil mi tutuşturdu?’ diyorsunuz değil mi? Recep Tayyip Erdoğan tutuşturdu. Bakın, üzerinden daha iki yıl geçmedi, daha mürekkebi kurumadı. Gerçekten de o gün Recep Tayyip Erdoğan, hayatında ender zamanlarda olan bir şekilde doğru bir şey söyledi. Gerçekten doğru bir şey söyledi, gerçekten demokratik bir şey söyledi, çünkü pek çok ülke bu karışıklığı yaşadı ve nihayetinde vardığı yer burasıydı. Biz istiyoruz ki, bu karışıklıklar olmadan, ölümler olmadan oraya varalım.”
Güncelleme Tarihi: 30 Aralık 2015, 16:02