‘Demokrasi İçin Birlik’, çeşitli kurum temsilcilerinin yanı sıra eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen ve KHK’yle ihraç edilen anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu’yla birlikte OHAL’in birinci yıldönümünü değerlendirdi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Demokrasi İçin Birlik Koordinasyonu’ndan Ayşegül Devecioğlu, OHAL’e ilişkin hazırlanan raporun kısa bir değerlendirmesini yaptı.
Konuşmalarda özetle şu noktalara dikkat çekildi:
DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞTİRİLDİ (Ayşegül Devecioğlu): KHK’lEr darbeyle sınırlı olmayan bir alanda sayısız bir insan hakları ihlaline yol açtı. Bütün baskılara karşın hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı direnmekten vazgeçmedik. 34 yazar tutuklandı. Güneydoğu bölgesinde çok büyük kamulaştırmalarla insanlar sürgün edildi, demografik yapı değiştirildi. Siyasetin alanı daraldıkça yeni bir kamusal alana taşımak kaçınılmazdır. Adalet ve barış içerisinde eşit yaşamak bizim arzumuzdur.
KHK’LERDE YETKİ ALANININ DIŞINA ÇIKILDI (Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen): 130 bin kişi ihraç edilmesine ve dünya kadar medya organı kapatılmasına rağmen OHAL bir kez daha uzatıldı. Şunu sormak gerekiyor; Bu uzatma anayasanın 120. maddesine uygun mu? Bu kadar kişi ihraç edildikten sonra hâlâ normal yasalar geçerli olamaz mı? Bu soruların cevabı yok ortada. Bu soruları ben sormuyorum. bu davalar AİHM’e gittikten sonra yakında AİHM bu soruları soracak. Bu sorulara cevap vermeden OHAL’in uzatılması ne kadar doğru? KHK’larla büyük bir hukuksuzluk yaşatılıyor. Mesela OHAL kararnamelerinin TBMM tarafından onaylanması gerekiyor. Onaylanmadığı sürece sağlıksız ve hukuksuz kararnamelerdir. Ancak Meclis’ten geçmeden OHAL kararnameleriyle ülke yönetiliyor. Anayasanın 121. maddesinin 3. fıkrasında belirtildiği gibi OHAL, olağanüstü halde gerektirdiği ölçüde kararnameler çıkartabilir. OHAL ne için ilan edilmişse ancak o konularda KHK’ler çıkartabilir. Şu an her konuda kararnameler çıkartılıyor. Belediyelere kayyım atanması ve daha bir çok konunun OHAL KHK’leriyle ilgisi yok. 1983 tarihli bir OHAL kanunu var. Temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlandırılacağı OHAL kanunuyla düzenlenir. Demek ki bu OHAL kararnamelerinin de buna uygun olması gerekiyor. Oysa baktığımız zaman 1983 OHAL kanununda dernek kapatmak yoktur. Ayrıca kamu da çalışanlarının ya da yargıda çalışanların işlerine son verilmesi yoktur. Ama şu an baktığımız da sayısız kişi işlerinden kararnamelerle ihraç edildi.
SORUMSUZLUK OHAL’DEN SONRA DEVAM EDECEK Mİ? OHAL kararnameleriyle askıya alınmayacak haklar var. Kamu görevlileri bunu ihlal ederse ne olacak? Bugün ki haliyle hiçbir ceza uygulanamayacak. Bu sorumsuzluk OHAL bittikten sonra devam edecek mi? Bu soruların cevabı yok. Ortaya çıkan şudur; OHAL kendi hukuki kuralları olan bir hukuki rejimdir ama kitlesel sayıda insan hakları ihlaline elverişli bir rejimdir. Türkiye’de uygulandığı şekliyle bir hukuksuzluk rejimine dönüştü. Türkiye’de şu an bir hukuk boşluğu var. Bu davaların hepsi AİHM’in önüne gelecektir. Ulusun yaşamına bir tehdit var mı yok mu buna bakılacak. AİHM’in bakacağı not bu askıya alınan önlemler orantılı mıdır?
ANAYASASIZLAŞTIRMA DÜZENİ (Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu): Anayasa Mahkemesi, ‘Ben KHK üzerinden denetim yapamam’ dedi. Burada pek göremediğimiz bir uygulamadır. Böylece AYM kendi kararından vazgeçti. Anayasa Mahkemesi tüm çuvaldızı kendine batırdı. Hiçbir zaman Milli Güvenlik karar almadı. 686 sayılı kararname ‘Milli Güvenlik Kurulu’nca karar veren… ‘ diye devam ediyor. O zaman Milli Güvenlik Kurulu’na anayasanın dışında bir yetki verildi. Milli Güvenlik Kurulu’na aynı zamanda yargısal bir hak verildi. Bu aykırılıklar saymakla bitmez. Anayasa askıya alınarak anayasasızlaştırma düzenine geçildi.
BAŞVURULARDAN SONUÇ NE ZAMAN ÇIKACAK?: Bir diğer husus OHAL İnceleme komisyonu. Biz buna ‘OHALLİK’ diyoruz. Şu soruları sormak gerek: Bir yıl önce görevine son verdiğiniz kişinin başvurusu için bir yıl beklettiniz. Peki bu başvurulardan alınan sonuçlar ne zaman çıkacak? AİHM’e 10 yıl sonra başvuru yapılacak. Demek ki sizin adınız haklı veya haksız KHK listesinde yer alıyor ve 25 yıl boyunca mahkemeler önünde hakkınızı arayacaksınız.
GÜÇLÜ BİR KARŞI DURUŞ SERGİLENMELİ (Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı): İnsan hakları savunucusu dostlarımız birkaç gün önce tutuklandılar. OHAL’le birlikte Allahın bir lütfu olarak gözaltı süreleri uzatıldı. 1 yılda hak ihallerini gerçekleştirmek için uygun ortam oluşturuldu. 1400’ün üzerinde kapatılan sivil toplum örgütü, insan hakları konusunda mücadele yürüten sivil toplum kuruluşlarıydı. Bunların arasında Kürt illerinde gerçekleştirilen katliamlarını görünür kılan insan hakları örgütleri vardı. OHAL sonrası da kolluğun cezasızlığını engellemek için bu kurumlar kapatıldı. Kürt illeri başta olmak üzere bu derneklerin başkanları, yönetim kurulu üyeleri sürekli tehdit ediliyor. Örneğin, Raci Bilici defalarca gözaltına alındı. İnsan hakları derneği ve Türkiye insan hakları derneği şu an bir soruşturma içerisindedir. Soruşturmanın gerekçesi de rapor hazırlamak. 2015 ve 2016 da Kürt illerinde gerçekleştirilen katliamlarını görünür kılanları OHAL’le cezalandırmak istiyorlar. Topluma parmak sallayarak tehdit ediyorlar. İnsan Hakları Derneği’ne şu an başvuru sayısında ciddi bir azalma var. İnsanlar haklarını aramak için bile korkuyor. Bu ohalin bir yılı için insanların güçlü bir şekilde karşı bir duruş sergilemesi için hep birlikte mücadele etmeliyiz.
GÜLMEN VE ÖZAKÇA SERBEST BIRAKILMALI (KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik): Son 1 yılda bilanço her geçen gün artarak devam ediyor. OHAL İnceleme Komisyonu’na baktığımızda bağımsız bir komisyonun olmadığını biliyoruz. Bu komisyonun kurulma amacı, AİHM sürecini uzatma ve tüm kesimleri mağdur etmek. Bu baskıcı rejime arkadaşlarımız biat etmeye zorlanmaktır. Ama bu politikalara boyun eğmeyeceğimizi belirtmek istiyoruz. Nuriye gülmen ve Semih Özakça’nın talepleri aynı zamanda kofederasyonumuzun talepleridir. Bir an önce arkadaşlarımızın tutukluluklarının son bulması, acilen taleplerinin karşılanması gerekiyor. Aksi halde arkadaşlarımızın yaşamlarını yitirmesinin sorumlusu AKP hükümeti olacaktır.
BENİM DE 4 YILDIZIM VAR (Eski Mazlumder Kurucusu Cihangir İslam): Hak, hukuk ve adalet sloganıyla yürüyüşümüzün hikayesine baktığımızda hükümetin gerçekten hödük siyaseti dışında bir siyasetle karşılaşmadım. Bizlere en azından hakkımızı bir lütuf olarak göstermeye çalıştılar. Bu benim 4’üncü atılmam. Atılma gerekçelerim yine insan hakları savunucusu olmam. Sadece Galatasaray’ın 4 yıldızı yok benim de 4 yıldızım var. Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Gezi’deki adalet ve birarada yaşama arzusuyla, sokaktaki 15 Temmuz’un birarada yaşama arzusunun akraba olduğunu düşünüyorum. Bu somut olarak kendini 16 Nisan referandumunda gösterdi. Yürüyüşe gelince bütün mazlumlar için yürüdüm ama aynı zamanda bir KHK’li olarak bütün KHK’liler ve Nuriye ve Semih için yürüdüm.
12 EYLÜL DARBESİ GİBİ (CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu): Bu dönemin hiçbir dönemle karşılaştırılmaması gerekiyor. 12 Eylül darbesi gibi. Örneğin 12 Eylül darbecileri kendilerine darbeci denmekten rahatsız değillerdi. Bizim şu an burada bu konuştuklarımızdan toplumun önemli bir kısmının haberi bile yok. Başbakan dahil sadece ve sadece kendilerine yakın organları takip ediyorlar. Bunu parlamentoda görüyorum çünkü. Böyle bir beslenme kaynakları var. Önemli olan kendilerinin bekası. Bunun için bu olağanüstü hali bile kaldırmayacaklar. 16 Nisan ve Adalet Yürüşü önemli bir zemin başlattı. / DUVAR
Güncelleme Tarihi: 21 Temmuz 2017, 11:02