Yağmur yağıyor… Nazlı bir bahar akşamı kokuyor yeryüzü. Bir çocuk yüzü oluyor yaşam çığlığı. Ülkemin en yaralı yüzünden yükseliyor, umut düşleri. Kırgın ve kırılmış…
Yağmur yağıyor… Bir gök çöküyor gecenin sofrasına. Kurtların masallarına… Kan emici bir “Baron” masasına…
Ellerim evrenin kocaman yüreği.
Dağların yüreğini okşuyorum. Dağlar ölmesin diye. Yeşersin umut umut, çoğalsın kucak kucak. Dağlarım ölmesin, şehirlerim de…
Sen dağlarımsın!.. Yüzyıllardır dağlarımsın. Yüzyıllardır ateşini öptüm. Ateş üşümesin diye.
Üşümedi ateşim. Ateşimsin!.. Ama sürgünsün. Yüreğimin taa uzayıp giden tenhasında, suskunsun şarkılarım gibi…
Oysa bir kelebeğin kanatlarıydı yaşamın tazeliği.
Mavinin kocaman yüreği, yüzyılların çocuk masalı, unutma beni…
Şimdi sen kokuyorsun gökyüzü. Ülkemin bütün masallarında adın geçiyor. Adına güneşin saçlarını ekiyorum. Ve Mollory’nin adına sesleniyorum sana;
Sana sarılmak için baharı beklemeyeceğim…
Ey bahar masallarındaki Pepuk sevdası, benimle kal. Göğe uzan. Bana şarkılarını anlat. Memleketim koksun bir uçtan bir uca halay zılgıtların.
Bana şehirlerimi anlat.
Şimdi çok uslu duruyor gökyüzü çocuğu. Bir panzer sireni kadar ürkütücü, bir çiçek tohumu kadar masumdur hayat!
Yağmur yağıyor ve sonbahar yağmur kokuyor. Yine Ocak şarkısı oldu Mayıs düşleri. Bana düşlerini anlat.
Oysa el sallayan bir melez akşamı hala Kewok. Sabahların suratı daha bir tenha. Ne zaman el sallasa kıvırcık saçlı sonbahar, Kewok olur bütün şarkıların isimleri. Sonra Ninsun Ana halay başında durur, ıpıslak düşleriyle.
“Bir sabah” diyordu Cizreli anne. “Bir sabah en nazlı kalacak toprak.” Toprağın sıcacık umudu olacak çocuklar…Ve çocuklar, yeni bestelenmiş şarkılar söyleyecek mavi düşlü sabaha…
Ah ışığın pembe kanadı! Şarkılarımızda yoksun. Senin her sabah yanında durduğun çeşmenin yanı başındayız. Suyun en tatlı sesinden bakıyorsun bu kez.Yüzlerce uğultu içinde sıcacık bir ses!..
Ülkem ağlıyor, hadi düşlerini anlat.
Sabaha koştum, en derinden kokladım toprağı. Ama ülkem ağlıyor. Bir şarkı da sen söyle, Eylül’ün Kızı.
Hiç olmazsa, bana düşlerini anlat.
Hani ufuğun sınırsız zamanıydı çocukların şarkısı. Hani ülke kokusundaydı Berfin bahçesinde menekşe. Kardelenler ağlıyor ey tarihin çığlığı.
Kardelenler kuruyor ey kardeş halklar!
Güneş misafiri melezim, şarkım, barışım…Hani meleklerin rüyasındaydın ve uyanacaktın. Uyanmadın…
Şimdi uyumadan bana düşlerini anlat.
(U)yan Kewok.
Çocuklar uyanmadan bana düşlerini anlat. Bu kez Deniz’in dağlarından uzat ellerini. Saçlarınla ört ateşi, üşümesin. Çiçekler küsmeden, Zağros ağlamadan…
Daha fazla can ölmeden!