2013 iyi geçmedi. Neden böyle, sorusuna tek bir yanıtım var: Bir ülkede örneğin ihale, yatırım, medya düzeni deyince son söz başbakandan bekleniyorsa, o ülkede güven ve istikrar olmaz. Bir ülkede, yolsuzluk soruşturmasına dört bakanını birden kaptırmış bir başbakan tüm gücüyle yargı yolunu kapatmaya uğraşıyorsa, o ülkede güven ve istikrar olmaz.
Peki yakın gelecekte neler olabilir? AK Parti yarın seçim sandığından yine yüksek oyla çıksa bile, istikrarsızlık son bulmayacak. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın sandıksal gücü artık güçsüzlüğe dönüşmeye başladı. Tek adamlık böyle bir şeydir. Her şeyi iki dudağının arasına aldığını sanırsın ama ‘meşruiyeti’nden yediğin için doğru dürüst yönetemezsin!
Yılın son günü...
Genellikle ‘muhasebe’yle geçer.
Kendi kendinle iç hesaplaşma da olabilir, genel gidişat da sorgulanabilir.
Memleketin hâlleri fena.
2013 iyi geçmedi.
2014 yılı daha kötü olabilir.
Belirsizlikler ağır basıyor yeni yıl için...
Neden böyle, sorusuna benim tek bir yanıtım var:
Bir ülkede neredeyse her şey bir başbakanın iki dudağının arasındaysa, o ülkede güven veistikrar olmaz.
Bir ülkede örneğin ihale deyince, yatırım deyince ya da örneğin medya düzeni deyince son söz eğer başbakandan bekleniyorsa, o ülkede güven ve istikrar olmaz.
Bir ülkede, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına dört bakanını birden kaptırmış bir başbakantüm gücüyle yargı yolunu kapatmaya uğraşıyorsa, o ülkede güven ve istikrar olmaz.
Bir ülkede, büyük bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına bakanlarını kaptırmış birbaşbakan, soruşturmanın önünü açmak yerine, yargı bağımsızlığını hiçe sayarak soruşturmayı köstekliyorsa, o ülkede güven ve istikrarolmaz.
Bir ülkede bir başbakan, demokrasinin temel direği olankuvvetler ayrılığı ilkesine ölümcül darbeler indiriyorsa, yürütme bir ülkede yargıyı adım adım yok etmeye kalkışıyorsa, o ülkede güven ve istikrar olmaz.
Bir ülkede tek adamlık ağır basmaya başlamış ve ‘hukuk’ bir başbakanın iki dudağının arasına sıkışıp kalıyorsa, o ülkede güven ve istikrar olmaz.
Ve de o ülkede yolsuzluk ve rüşvet melun bir kanser gibi yayılmaya başlar.
Meşruiyetten yemek
Türkiye şimdi bu çıkmazda kıvranıyor.
2014’te de kıvranmaya devam edecek anlaşılan...
Yeni yıl için de siyasal istikrarsızlığın derinleşeceğine ilişkin soru işaretleri ağır basıyor.
Meclis aritmetiği, yani AK Parti’nin sayısal üstünlüğü siyasal istikrarsızlığa bir çare değil.
AK Parti yarın seçim sandığından yine yüksek oyla çıksa bile, istikrarsızlık son bulmayacak. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın sandıksal gücü artık güçsüzlüğe dönüşmeye başladı, özellikleGezi’den beri...
Tek adamlık böyle bir şeydir.
Her şeyi iki dudağının arasına aldığını sanırsın ama ‘meşruiyeti’nden yediğin için doğru dürüst yönetemezsin.
Batı’da çarpı yiyen Erdoğan, Doğu’da ne yapar?
Dışarıya gelince...
Sözü uzatmak gerekmiyor.
Tayyip Erdoğan, Batı başkentlerinde üstüne çarpıyı yemiş durumda. Kendisine artık güvenduyulmuyor.
Bu durum ekonomik bakımdan, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye’yi yeni yılda da olumsuz etkilemeye devam edecek.
Öte yandan, Tayyip Erdoğan’ın özellikle Gezi’den beri demokrasi ve hukuku hiçe sayan yönelişleriyle Türkiye, İslam dünyasına model olma vasfını da çoktandır yitirmiş durumda.
Bir başka soru şu:
Batı’da üstüne çarpı yiyen bir Tayyip Erdoğan, Doğu’da ne yapar?
Sesine kulak verilmez!
Batı’da çarpıyı yersen, Doğu’da da nüfuz ve itibarın fena darbe yer.
2013 yılı sonunda, kendisiyle birlikte Türkiye’yi de böylesine kötü bir noktaya getiren karanlık güçler değil, Başbakan Erdoğan’ın ta kendisidir.
Türkiye büyük bir ülke.
Yaşanmakta olan kriz hali ve kısır döngü, elbette, dünyanın sonu değil.
İleriye dönük iyimserliğimi koruyorum.
Türkiye, Erdoğan’ın tek adamlığını aşacak tarihsel birikim ve deneyime sahip büyük bir ülkedir çünkü...
Yeni Türkiye, bir başbakanın her şeyi iki dudağının arasına almaya kalkıştığı tek adam Türkiye’si değil, demokratik bir Türkiye’dir.
Tuğrul Eryılmaz’a…
2013, gazeteci milleti için kötü bir yıldı.
Birçok meslektaşım hâlâ hapis yatıyor.
İşsiz kalan gazeteci sayısı maalesef azalmadı, çoğaldı 2013’ün son günlerine kadar...
Dostluğumuz yıllar ötesine uzanan Tuğrul Eryılmaz da var son olarak işini kaybedenler kervanına katılanlar arasında.
Canını sıkma sevgili Tuğrul.
Bizim memleket ve meslek böyle, değişmiyor bir türlü...
Bak, en sevdiğim romancılardan biri, Mario Vargas Llosa ne güzel demiş:
“Yazarın içinde bulunduğu durum her zaman başkaldırıdır, şeytanın avukatı rolüdür.”
Devam etmiş:
“ ... toplumda, dün ve bugün olduğu gibihayır diyerek, başkaldırarak, farklı düşünme hakkımızın tanınmasını talep ederek...
... dogmanın, sansürün ve keyfiliğin, ilerleme ve insan onurunun ölümcül düşmanları olduklarını göstererek...
... hayatın ne basit bir şey olduğunu, ne de şemalara oturtulabileceğini, gerçeğe giden yolun her zaman dümdüz ve doğru olmadığını, sıklıkla dolambaçlı ve engebeli olduğunu söyleyerek...
... dünyanın temel karmaşıklığını ve çeşitliliğini ve insani olguların çelişkin biçimde her yöne çekilebilirliğini kitaplarımızla bıkıp usanmadan ortaya koyarak yürümeye devam etmek zorundayız.
Dün ve bugün olduğu gibi, eğer yaptığımız işi seversek, Albay Aureliano Buendia’nın otuz iki savaşını vermeyi sürdürmemiz gerekecek, bunların hepsinde, tıpkı onun gibi bozguna uğrasak da...” (Gabo ve Mario, Doğan Kitap, Sayfa 66)
Güncelleme Tarihi: 01 Ocak 2014, 10:33