Hem yitirdiğimiz Mehmet'i, hem de yitirmek üzere olduğumuz Berkin'i konuşmaya başlamıştık. Dayısına benzediğini söylemiştim. Annesi, huylarının da benzediğini anlatmıştı.
Fethiye'de insanlara zarar verenlerin temsil ettiği zihniyet, geçmişte de bunu çok yaptı.
Kimi Berkin’in kardeşi, kimi ağabeyi yaşındaydı can verdiklerinde. Bazısı tıpkı Berkin gibi bir polisin attığı gaz bombası kapsülüyle yaşamını yitirdi,
Gazeteciliğe bu ülkenin ‘asker sorunu’na tanık olarak adım attım. Başlangıçta askeri siyasete, darbe yapmaya teşvik etmiştim.
“On dört yaşım diken ile kaplanmış / Göz ucuma karıncalar toplanmış / Kurşun gelmiş kaşlarımın üstüne / Alın yazım okur gibi saplanmış” diyen Ülkü Tamer şiiri geliyor akla.
Urfa, bir yıldır süren çatışmasızlık dönemiyle, daha huzurlu ve sakin bir kente dönüşmüş.
Seçim meydanları, Türkiye tarihinin en seviyesiz konuşmalarına tanıklık ediyor. En laçka, en basit, en vurdumduymaz konuşmalarına…
Adam Başbakan. Ne özgür medya, ne bağımsız yargı, ne kuvvetler ayrılığı, ne şeffaf ihale düzeni takıyor. Bir telefonla haber attırıyor. Gazeteci attırıyor. Patron ağlatıyor
Nereye baksanız, Başbakan Erdoğan var. Bir telefonla haber attıran, sansür uygulatan, gazeteci kovduran, medya havuzu kurduran o
Diyarbakır'dan Berlin'e, Kürtler açısından hava farklı değil. Çözüm konusunda Erdoğan’la iş tutmanın engelleri görülmekle birlikte, alternatif meselesi nedeniyle yine Erdoğan’la yola devam eğilimi ağır basıyor...
Ölüm, yaşlanmaya izin vermez. Öldüğünüzde arkanızda bıraktığınız yılların sayısıyla anılırsınız. Yaşasaydı 68 yaşında olacaktı derler arkanızdan mesela.
Gelinen bu kritik ve son derece hassas süreci kaleme alan Can Dündar, "Öcalan Ne Dediyse O Oldu" başlıklı yazısında önemli tespitlere imza attı.
Eskinin darbecileri "komünizm", "bölücülük", "irtica" diyerek "mıntıka temizliği" yaparlardı. Şimdi de Tayyip Erdoğan "mıntıka temizliği" yapıyor.
Türkiye'de bir tür 'Muhaberat' yani 'Baas rejimi'nin bir türevinin oluşturulmakta olduğunu fark etmiyor musunuz?
Gözaltında kaybedilen oğlu Cemil Kırbayır’ı bulmak için 33 yıl boyunca sürdürdüğü mücadele ile kayıp yakınlarının simgesi haline gelen Berfo Ana hayata veda edeli tam bir yıl oldu. Onun hikayesi hafızalardadır hâlâ.
Sayın Gül, 'Türkiye’nin Asker Sorunu kitabım' sizinle başlar, Tayyip Erdoğan’la biter.
Kürt sorununun varlığını kabul etmemekte direnen ve “Türkiye’de terör sorunu, PKK sorunu vardır” diyen resmi görüşe karşı, PKK’nin Kürt sorununun bir sonucu olduğunu dile getirmek, genellikle makul bir giriş noktası olarak algılanır.
Hasan Cemal: “17 yaşında bir kız, yaşama sevinciyle dolu ama dağa gidiyor. Hayatını anlatırken Kürt sorununun ne olduğu net olarak anlaşılıyor. O yüzden büyük yorumlar yapmadım. Sadece bir genç kadın gerillayı anlattım.
Ne diyor Öcalan? Ne diyor KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu? Ne diyor BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş? Ne diyor BDP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı Gültan Kışanak? Ve ne diyor BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan?
Gülsüma Ana’ya söz vermiştim. Kitap çıktığı zaman hem kitabı, hem de Delila’nın dağda tuttuğu üç defterden oluşan Günlükleri’ni kendi elimle getirip teslim edeceğimi söylemiştim.
İki ülke arasında tel örgüyle kapatabilirsiniz, sınır uçlara binlerce asker yığabilirsiniz ve hatta duvar bile çekebilirsiniz, ama akraba ilişkilerini yok edemezsiniz.
Medya özgürlüğünün ve bağımsızlığının köküne kibrit suyu eken Erdoğan'a demokrasi ve hukuk konusunda ciddi bir uyarı da Öcalan’dan geldi.
Kızılderililer, kendilerine tehlikeleri haber versinler diye, birer köpek besliyorlarmış.
Bölgede istikrar ve Türkiye'de huzur isteniyorsa 'Kürtler arası ayrılıklardan medet ummak' yanlış.
Çocukların evlendirilerek istismar edilmesi suçu, failinin bütün toplum olması bakımından çocuğun cinsel istismarından ve pedofiliden ayrılır ve onlar için ortam yaratması bakımından da onlara göre önceliklidir.