Gazeteciler büyük bir dalgayla gözaltına alınıyor. Sessizlik. Tık yok. Yaprak kımıldamıyor. Kıyamet kopmuyor manşetlerde.
Arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün”…
Fırat’tan hepimiz sorumluyuz. Toplum olarak bu çatışmaya çözüm bulacak kadar akıllı ve cesur olamazsak, kendimizi yakmayız ama inanın onun ateşi hepimizi yakar.
Van’da yaşamını yitiren her insanın molozlar arasında yitip giden hayallerinin bedelini kim ya da kimler ödeyecekse ödesin.
Van depreminden sonra en çok gündeme gelen konulardan biri, Van’ın afet bölgesi ilan edilip edilmeyeceği...
Sırf klimalı pembe-mavi kutu evlere yerleştirdiniz diye, sırf daha az üşüyecekler diye bir grup afetzedenin sahibi olamazsınız.
İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon, Cumartesi Anneleri'nin iki haftadır andığı Hayrettin Eren için bir bildiri yayımladı.
Fotoğraftaki yüzlere bakmanızı istiyorum asıl. O ışıl ışıl gözlere. Gülen gözlere. Bundan onbeş yıl önce benzerlerini görmüştük.
Bir çocuk yüzü oluyor yaşam çığlığı, Bir gök çöküyor gecenin sofrasına, Ellerim evrenin kocaman yüreği.Dağların yüreğini okşuyorum, Dağlar ölmesin diye.
Şimdi, o hiçbir devlet hizmetinin doğru dürüst ulaşamadığı topraklarda askerin hiç üşenip yorulmadan dağlara yazdığı haykırışı okuyun.
Van’da 7.2 büyüklüğünde meydana gelen deprem Hakkari kent merkezinde ya da ilçelerinde meydana gelmiş olsaydı acaba bilanço nasıl olurdu?
Bir yardım kolisinde taş, bayrak, diğerinde mayo, abiye gece elbisesi... Van depremi uzakları da salladı.
Kürtlerle Türklerin bütün badirelerine rağmen herkesi şaşırtacak bir beraberlik sergileyeceğine ve geleceklerini birlikte kurarak bugünkü çok sayıda laf ve eylemi boşa çıkaracağına inanıyorum.
Türkiye en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Her gün çatışma haberleri, şiddet, sokak eylemleri, bomba, mayın, gözyaşı…
Bebek mezara, BDP Meclis’e” manşeti onurlu bir barışa gönül vermiş, insan kalmış herkesi rencide etmiştir.
Dağlarda binlerce genç var. Binlerce genç cezaevlerinde. Yüzlerce genç öldürüldü, sürüldü, sakat bırakıldı. Yıllarca Türkiye’de politikacılar ve aydınlar bunları görmezden geldi.
Ben milliyetçiliği pek anlatamam ama yurtseverliği günlerce anlatabilirim. Çünkü yurtseverlik yaşamın özüdür.
Küçük bir çocuktum ben, sabahıyla akşamıyla bir olan. Sokakta savrulan kirli kağıt parçalarından yapardım oyuncağımı.
Bir Temmuz günü yaz sıcağında aramızdan aldılar babalarımızı, önce Kerem İnan’ı aldılar aramızdan, sonra da kalan 13 kişiyi. Kurşunu dizdiler her birini...
Savaş vahşettir. Açlıktır, sefalettir, kandır, gözyaşıdır. Nerede umut yoksa, orada savaş vardır. Nerede kardeşlik ve birliktelik yoksa, orada savaş vardır.
Çocuklarımız, binbir güçlükle eğitim alan çocuklarımız. Lise 1’de olmalarına rağmen cümle kuramayan çocuklarımız.
Bana ısrarla soruyorlar $_55Ne düşünüyorsun$_55 diye. Ormanın nasıl yandığını ya da kimin yaktığını hiç merak etmedim. O ormanda kavrulan 20 gence mani olamamanın utancı bana yetti.
Welat Demir, 1950’lerde Suriye’ye göç eden, memleketini dinlediği hikâyelerden tanıyan Kürt bir ailenin çocuğu...
Şemdinli, bu hafta içerisinde iki intihar vakasıyla sarsıldı. Yeşilova Köyü’nde bir hafta içerisinde iki gencecik kız kendini ipe asarak intihar etti.
Hakkâri yerine 11 milletvekili çıkaran Diyarbakır'ın 11 milletvekili istifa etsin, ara seçim için. Var mısınız?