Irkçılık politikası, bütün insanlığın en büyük düşmanıdır. Halkları birbirine düşüren, halkların ortak değerlerini yok eden, hoşgörüyü ve sevgiye dayalı yaşam tarzını katleden en büyük beladır
1984 Yılının 15 Ağustos'unda, sabah Saat: 04.00'te uyanmıştık. Daha doğrusu uyandırılmıştık. O gün PKK'nin ilk silahlı eylem yaptığı gündü
Ve hapishaneye vardık. Yan yana, omuz omuza kaldığımız arkadaşlarımı camın ziyaretçi yakasından görmek zordu... Çok zor...
Önemli olan bu sancılı süreçte barışa umut bağlayanların psikolojisini bozmamak. Barışa bedel ödeyenlerin kalbini kazanmak
"Diğer insanların özgürce, istedikleri zaman her şeyi yapabildiğini gördüğümüzde bunlar insansa peki biz neyiz diyoruz. Herkes bu kadar özgürken bizler, ölüm sırası bize ne zaman gelecek diye korkuyla bekliyoruz"
Sonbahar yapraklarının hışıltılı bir şekilde döküldüğü bir günün akşam seherinde değişti, Altınsu Köyü Atatürk Orta kurumunun kaderi
Önümüzdeki günlerde Öcalan'la görüşmek için İmralı'ya gitmesi beklenen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hükümetten gelen açıklamaları övdü
71 yaşında hayatını kaybeden usta gazeteci Mehmet Ali Birand ın mesleğe kazandırdığı birçok gazeteci ve televizyoncu bulunuyor
Kürt sorununda ömrü boyunca çözüm ve barış için emek harcamış M.Ali, öyle mi geçiştirirdi, Diyarbakır'daki 'büyük barış şöleni'ni!
Diyarbakır’da karamsar endişe, yerini iyimser bir bekleyişe terk etmiş. Gözler, kulaklar İmralı’ya, görüşme sürecine kilitlenmiş. Paris’teki provokasyon bile olumlu havayı dağıtmaya yetmemiş; hatta tersine, barış kararlılığını perçinlemiş. Paris’ten gelen cenazelerin acısıyla, barışın vaat ettiği düğün sevinci iç içe geçecek
Diyarbakır'da büyük tören var. Yüzbinlerce kişi toplanacak En ufak bir olay kan dökülmesine kadar gider. İki muhatabımız var. Biri Pkk diğeri de polis. Bakalım sürecin devamını mı istiyorlar, yoksa dinamitlemek mi?
Aşıkların şehri Paris! Önce Yılmaz Güney, sonra Ahmet Kaya, şimdi de Sakine’nin ölüm haberi ile bir kez daha beni yıktın. Dağladın yüreğimi.
Devlet”, Abdullah Öcalan ile, Öcalan ise “devlet” ile ilk kez görüşmüyor.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, "Kürt sorununun çözümünde Öcalan mı Kandil mi, BDP mi belirleyici olacak?...
Gençlere bu kadar sert ve bastırıcı bir dille yaklaşılırsa değişim grafiği erir gider.
Katliamın birinci yıldönümünde Roboski Mektupları'nı bir daha topluca yayınlıyoruz; unutulmasın diye...
Bugün 28 Aralık 2012, Roboski Katliamı’nın birinci yılı. Sözü uzatmak istemiyorum. Uludere-Roboski acısını yüreğinde hissedemeyenler Kürt sorununu çözemez ve trajediye bir türlü doymayan bu topraklara gerçek barışı getiremez.
O sessiz fotoğraf, Şerafettin Elçi'nin cansız bedeninin şahsında bir 'umutsuzluk haykırışı' mıydı acaba?
Çözüme yakın bir manzaradan veya çözüme temel oluşturabilecek dönüşüm işaretlerinden söz etmek şu noktada zor.
Şerafettin Elçi’yi anlamak en “makul” Kürt’ü anlamak demektir. Şu sözlerinden başlayabilirsiniz
Bölgede bağımsız Kürdistan, -eğer olursa- Türkiye'nin onayı, ABD desteğiyle mümkün olacaktır. Gidiş o yöndedir.
Sayfalarındaki şiir, türkü ve marşlarla, pastel boyayla çizilmiş resimlerle defterinin sayfalarından sevgiyle gülümsemekle kalmıyor Güler Zere, halklarımızın ve yoldaşlarının mücadelesinde yaşıyor
Kışanak; “Zulüm yaşadık. İşkence gördük. Dayak yedik. Falakaya yatırıldık. Erkekler koğuşunda yaşanan işkencelerin benzerleri yaşandı kadınlar koğuşunda
Ahmet Altan'ın Taraf'taki son yazısı.. UNUTAMAYACAĞIM 5 YIL YAŞADIM
Hasan Cemal Milliyet'teki köşesinde Roboski için adalet istedi.