Hasan Cemal, 6 yıl önce gerçekleşen Kobane eylemleri gerekçe gösterilerek yapılan tutuklamalar ve Kars Belediyesi'ne kayyum atanması sonrası “HDP'yi kapatma”nın yeniden gündemleşmesine tepki gösterdi.
Cumhuriyet tarihi boyunca 30 partinin kapatıldığını ve Kürt partilerine dikkat çeken Cemal, “Şimdi de HDP yok edilmek isteniyor. Milletvekilleri hapse atılıyor. Parti yöneticileri hapse atılıyor. Belediye başkanları hapse atılıyor. Kürtlerin oylarıyla 65 belediye kazandı HDP, elinde bugün sadece 6'sı kaldı. Devlet ‘darbe’ yaptı, milletin oyunu hiçe saydı!” ifadelerini kullandı.
Hasan Cemal'in T24'te "Kapatın gitsin HDP'yi de... O kadar partiyi kapattınız da ne oldu?... Bu satırları yazarken, evet, boğulur gibi oluyorum" başlığıyla yayımlann bugünkü yazısı şöyle:
Evet, bu satırları yazarken boğulur gibi oluyorum. Her şeyden önce, yeni değil bu satırlar.
Kim bilir kaç kez aynı şeyleri yazı diye alt alta sıraladım.
Hem aynı konuda ne kadar çok yazdığım için boğulur gibi oluyorum, hem de iç dünyam çaresizlikten kaynaklanan bir karanlığa gömüldüğü için boğulur gibi oluyorum.
Bugüne kadar yazdım da ne değişti?
Memlekete demokrasi mi geldi?
Devlet hukukla mı tanıştı?
Özgürlük mü kapıyı çaldı?
Hapishaneler mi boşaldı?
İsteyen istediği gibi yazmaya konuşmaya mı başladı?
Hayır, hiçbiri olmadı.
Bir hayal kırıklığından öbürüne koştuk durduk.
Ama yine de kalemi dik tutmak lazım.
Evet, şimdi de HDP'yi kapatmaya hazırlanıyorlar?
Kapatın gitsin HDP'yi de...
Türkiye zaten siyasi partiler mezarlığı bir ülke değil mi?
Ne kadar çok yazılmış, çiğnenmiş bir söz...
Öyle ama bu ülkenin çok acı bir gerçeğini ifade ediyor.
Darbeler...
Kapatılan partiler...
İdam sehpaları...
İşkencehaneler...
Siyaset yasakları...
Hapse atılan siyasetçiler...
Sürgünler...
Cumhuriyet tarihimiz bunlarla dolu.
Toplam 30 parti kapatılmış.
Sonuç?
Demokrasi mi geldi memlekete?
Hayır.
Barış mı kapımızı çaldı?
Hayır.
Hukuk devleti mi olduk?
Hayır.
1989'dan itibaren kapatılan, kendini fesheden "Kürt partileri"ni hatırlayın:
HEP...
ÖZEP...
ÖZDEP...
DEP...
HADEP...
DEHAP...
DTP...
BDP...
Hepsi sahneden indirildi, kapatıldı.
Peki, kapılarına kilit vuruldu da ne oldu?
Bunca baskıya rağmen, bunca siyasal kırıma rağmen Kürt siyasal hareketi varlığını, canlılığını korumaya devam etti.
Son olarak HDP sahnede.
6 milyon oy...
Toplam yüzde 12 oy...
Ve 67 milletvekili...
Şimdi de HDP yok edilmek isteniyor.
Milletvekilleri hapse atılıyor.
Parti yöneticileri hapse atılıyor.
Belediye başkanları hapse atılıyor.
Kürtlerin oylarıyla 65 belediye kazandı HDP, elinde bugün sadece 6'sı kaldı.
Devlet ‘darbe’ yaptı, milletin oyunu hiçe saydı!
Şimdi de partinin kapatılacağına dair işaretler çoğalıyor.
Kapatsanız ne olacak ki?
Cumhuriyet tarihi boyunca zulmün, baskının, hukuksuzluğun, adaletsizliğin daniskasını yaşattınız Kürtlere...
İdam sehpaları kurdunuz.
İnsanları Diyarbakır askeri cezaevi gibi işkencehanelerden geçirdiniz, oralarda bok yedirdiniz insanlara bok...
Yetmedi, evlerini yıktınız.
Yetmedi, köylerini yaktınız.
Yetmedi, Kürtlere kendi yurtlarında sürgün yaşattınız.
Yetmedi, barış umutlarını yok ettiniz Kürtlerin.
Barış hayallerini yok ettiniz.
Barışa hasret yaşayıp gittiler.
Özgürlüğe hasret yaşayıp gittiler.
Yetmedi mi, söyleyin yetmedi mi?
Soruyorum:
Sonuç ne oldu?
Ne elde ettiniz?
Ne değişti?
Boğulur gibi oluyorum bu satırları yazarken...
Evet öyle.
Barış umuduyla, demokrasi umuduyla, hukuk ve adalet umuduyla, özgürlük umuduyla yıllarca aynı şeyleri yaz yaz...
Ama bir arpa boyu yol git...
Ne büyük hüsran...
Ne büyük hayal kırıklığı...
Şimdi bir daha sil baştan mı?
Hadi bakalım.
Kapatın HDP'yi de...
Zindanları iyice doldurun...
Daha çok doldurun...
Yaşananları bir daha, bir daha yaşatın...
HDP'den sonra sıraya CHP'yi koyun!
Hadi ne duruyorsunuz?
Siyaset alanını iyice daraltın.
Siyaset alanını sadece kendinize ayırın.
Ayırın ki, sizin gibi düşünmeyenler kımıldayamasın.
Ayırın ki, sizin gibi düşünmeyenler nefes alamaz hâle gelsin.
Muhalefete hayat hakkı tanımayın.
Özgürlükleri daha da boğun.
Kürtlerin sesini soluğunu iyice kesin.
Hadi ne duruyorsunuz?
HDP'yi de kapatın!
Kaç yıldır Silivri zindanında yatan ama kalemiyle dimdik duran sevgili Ahmet Altan'ın 2009'da
Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasının ardından yazdığı gibi:
Bize ümit haram.
Bize hayal haram.
Bize barış haram.
Hangi Kürt genci bir daha bu ülkeye güvenir?
Hangi Kürt insanı bir daha adalete güvenir?
Her şeyin bir kandırmaca, bir yalan,
bir aldatmaca olduğunu düşünmez mi?
Böyle düşünmekte haklı olmaz mı?
HDP'yi de kapatarak, memleketi yangın yerine çevirerek seçim kazanmak isteyenler, şunu kafanıza sokun:
Demokrasiye giden yollar açılmadıkça...
Demokratik siyaset alanları genişlemedikçe...
Özgürlük ortamları gelişmedikçe...
Değişen bir şey olmayacak.
İstediğiniz sonucu elde edemeyeceksiniz.
Geçmişte bunları çok yaşadık çünkü...
Öylesine acılar yaşandı ki, bu acılar gün geldi onları yaşayanların gücüne dönüştü.
Bu satırları yazarken yine de boğulur gibi oluyorum.
Hallerimiz ne kadar hazin, ne kadar acıklı...”