Punto 24 Gazetecilik Platformunun seçim çalışmasında yerli ve yabancı gazetecilerle Mersin’deyiz. Mersin’de ilk olarak Ak Parti’nin kurucu kadrosunda yer alan ancak şu an Mersin HDP adayı olan Dengir Mir Mehmet Fırat’la görüşüyoruz. Fırat çok önemli iddialar içeren açıklamalar yapıyor.
Dengir Mir Mehmet Fırat öncesinde 5 milletvekili çıkarmış köklü bir aileden. Ak Parti’nin kuruluşunda 3Y ile mücadele kararı olduğunu ama bugün köprülerin altından çok suların aktığına ve olumsuz değişimlerin yaşandığına işaret ediyor. “Başlangıçta çağdaş hukuki kriterler , sosyal devlet esasları, Kopenhag kriterleriydi hedefimiz, 2007’ye kadar önemli adımlar attık.” diyor. Partinin kuruluşunda her kesimi temsil eden kişilerin olduğunu, ancak sonradan 2007, 2011’de peyderpey farklı grupların temizlendiğini ve İslamcıların öne çıktığını belirtiyor. “Şu an kurucu kadrodan kimse kalmadı, partinin hafızası sıfırlandı.” diye ekliyor.
Fırat bir anektod anlatmak istiyor “2008’de Erdoğan’a partinin gidişatını MYK’da konuşmak, hasbihal etmek istediğimi söyleyince toplantıda ilk sözü bana verdi. 2002’den itibaren olan süreci değerlendirip “etnik ve mezhebi sorunlar ortada duruyor, asimilasyon kültürel genosiddir, kültürel haklar olmalı, Alevilere de cemevlerine ibadet alanı hakkını verilmelidir. Kürtçe eğitim talebi karşılanmadı halen ” deyince Erdoğan bana “Kürtlerin devleti mi var ki dilleri olsun” dedi. Kendisine “devleti olmayan diller var, zaten Kürtlerin devleti de var, adı T.C. ölü diller bile DTCF de öğretiliyor, 20 milyon Kürdün dili reddedilir mi, demokraside çoğunluk talebi değil azınlık bile olsa hak esastır” dedim ama kabul görmedim. Bunun üzerine anlaşamayacağımızı anladım, istifa edilmesi gerekiyordu, partimdeki görevlerimden istifa ettim. İstifam sonrası yaptırdığı anketlerde Güneydoğu’da oy kaybettiğini anlayınca daha geç açılacak olan TRT Şeş’i kurup sonra yapılacağı öne çekti. 2011 sonrası partiden istifa etmedim ama sürekli başlangıçtaki niyetin bozulduğuna dair uyarılarım oldu.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşınca Türk usulü başkanlıktan bahsetmeye başladı. Önceki parlamenter sistem tanımlamaları dururken Türk usulü başkanlık deyince alarm zillerim çaldı. 2011’de anayasa çalışması yapıldı. İcra eden mesul olamayacaktı, icra ile yasamayı tek bir kişiye bırakmak başkanlık değildir. Başkanın partisinde kalması olmaz. Bu otoriter, diktatöryel sisteme gidiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bir deklarasyon yayınlayarak Ak Parti’den ayrıldığımı ve oyumu Demirtaş’a vereceğimi ilan ettim. Cumhurbaşkanı 400 milletvekilinden bahsedince şunu anladım, HDP ‘nin baraj altında kalması halinde 400’e ulaşılabileceğini beyan etmiş, bu olmaz. HDP bana ısrar edince barajı geçmeleri için aday oldum. HDP önceden ideoloji partisiydi, Türkiyelileşince açıldı. Sadece Mersin’de değil birçok ile de giderek seçim çalışması yapıyorum.
Roboski katliamının üzerinin örtülmesi HDP’yi kuvvetlendirdi. Roboski’de ölenlerin katırın üzerinde ayakları dışarıda taşınması, Kürtler arasında birinci kırılma idi, ikinci kırılma Kobani idi. Kobani, Kürt halkının millete dönüşmesidir, Kürtlerin Çanakkale’sidir. Kobani’de her kesim Kürt bir kahramanlık destanı yazdı. Fakir Kürt’ün fedakarca malını vermesi çok önemli bir Kürt dayanışmasıydı, Erdoğan bunu fark etmedi. Bunlardan dolayı Ak Parti’den HDP’ye kayış oldu. Erdoğan bunları görünce dini kullanmaya başladı. Demirtaş karizmatik lider oldu, oklar üzerine çevrildi.
Oy oranlarını anlamak için Cumhurbaşkanının psikolojisine bakıyorum, anketlere değil. Erdoğan’ın meydanlardaki sinirli durumuna göre HDP’nin barajı geçtiğini anladım. Erdoğan’ın psikolojisi bozuk, herkesin kendisine tuzak kurduğu vehimlerini taşıyor. Uzun yıllar birlikte olduğum için tepkilerini çok iyi bilirim.
7 Haziran seçim değil, referandumdur, Türkiye’nin rejiminin ne olacağını belirleyecektir. Adana, Mersin saldırıları çok profesyoneldir. Saldırganın DHKP-C’li olduğu açıklandı. DHKP-C, MİT’in kontrolündedir. Demirtaş’ın evine polis baskını çok tehlikeliydi, Demirtaş infaz edilecekti, dikkatli davranmasa, kapıları açsa infaz edilecekti. İnfaz edilseydi birilerinin üzerine atılacaktı. “Demirtaş’tan hazzetmeyen Öcalan’ın işi” diyeceklerdi. Demirtaş’ın ve benim telefonum dinleniyor. Şu andaki baskıcılık yasaları fragman, asıl film seçimi Ak Parti kazanırsa olur. Erdoğan kutuplaşmayla oyunu arttırıyordu, bu şimdi kendisini vuruyor, oyları azalıyor. Koalisyon yapmasını istemem, az farkla kazansın ülkeyi getirdiği halin bedelini ödesin. Katar ve Suudi Arabistan’dan para gelmese dolar 3.5 milyon olurdu. Çözüm sürecinde samimi değiller, bir yapıda Türk milliyetçiliği varsa hakları gönül rahatlığıyla vermez, her adımı kendisine ızdıraptır. Bundan dolayı “Kürt sorunu yoktur” noktasına gelmiştir. Sorun Türkiye’nin bütünlüğü içinde çok kolay çözümlenir. Yerel yönetimler güçlendirilirse kendiliğinden birçok sorun hallolur” diyor.
Ak Parti Mersin adayı Muhsin Kızılkaya ile görüşüyoruz. Kızılkaya kendinden emin, her soruya cevabı var. Hakkarili bir Kürt olarak yıllarca işin acısını çektiğini ve araştırmalar yaptığını söylüyor. MİT TIR’ları içinde silah taşınma olayının devlet sırrı olduğunu, ancak silahların IŞİD’e gitmediğini belirtiyor. “Önceden de Apocular dışında Kürt örgütlerinin içindeydim , muhafazakarların vesayeti kıracağına inandım, barışacabileceğimize inandım, TRT Kürdi açılınca Kürt barışına inandım. HDP’liler istedikleri gibi çözülmesini istiyorlarsa başkanlığı istemeliler. Hakikaten artık Kürt sorunu yoktur, Kürtçe sorunu vardır. Gezi nin 3. gününden sonra Gezi’nin barış girişimine darbe olduğunu gördüm. Solcular içlerindeki zehirli gücü göremediler. Geziyi darbeye çevirmeye çalıştılar. Roboski yanlıştı ancak PKK’da aynı yerde önceden 58 kişiyi katletmişti. Devlet ve PKK yanlışlarıyla yüzleşmeli. Kobani T.C. desteği olmasa IŞİD’in elindeydi. “Düştü düşecek” lafı Avrupalıların duyarsızlığına yönelik bir eleştiriydi” diyor.
Dindarların iktidarında inançsızların özgürlüğü ne olacak? sorusuna “ben azınlıkların, ateist vb. lerin haklarını korurum” diyor Kızılkaya ama ifadeleri tekil zamirde kalıyor. Basın özgürlüğü ile ilgili sorunlar sorulunca “ Gazeteciler korkaktır, önce patronuna hesap sorsun, sormuyor. Onlar, sadece yöneticilere çıkışırlar. Birçok gazetecinin elinde halkın, gazetecilerin kanı vardır. Havuz medyası diye adlandırılanlar tüm medyanın ancak %10’udur, diğerlerine niye bakılmıyor? Dünya medyası da çok yanıltılıyor. Cemaat ve Cumhuriyet’in bir araya gelmesi ne olduğunu gösteriyor. Türkiye’de basın özgürlüğü sonuna kadar var, her şeyi konuşabiliyorsunuz. Tartışma programlarına çıkılınca düşmanlıkta birleşiyorlar, o yüzden liderimizin çıkması doğru değil.” diyor.
Kızılkaya “HDP dağdan fikir soruyor, bu bizim Genelkurmaydan fikir sormamız gibidir.
Barajın altında kalsın tabi, bu süreci etkilemez, HDP aracı, aracının mecliste yapacağı bir şey yok. Devlet PKK ile Kürtlerin haklarını konuşmuyor, silah bırakmayı konuşuyor
HDP belediyeleri çok kötü, devleti de kötü yönetirler. Erdoğan anayasa değişirse anadilde eğitim hakkının önünü açar. PKK’nın en zayıf olduğu noktada PKK ile barışa gidildi.
Öcalan’dan talep geldi devlet zaten hakları vermişti. Süreç PKK’nın başarısı değildir. “TRT kürdi” çok önemliydi niye görülmüyor. PKK özgürlük değil yönetmek istiyor. Benim sayemde Kürtçenin edebi bir dil olduğu anlaşıldı.10 temel Kürt eserini Kültür Bakanlığı yayınladı” diyor.
Mersin sokaklarında halkla görüşüyoruz. Bir berber önünde arkadaşlarıyla sohbet eden Eğitimci Yaşar Aslan “Suriyelilere öncelik tanınıyor, ucuz işgücü oldukları için çok kişi bundan huzursuz, Ak Parti artık hizmet etmiyor, Ak saray kabul edilemez” derken yanındaki arkadaşı “Atatürk ismini kaldırmak için Orman çiftliğine saray yaptılar” diyor, başkanlık sistemine karşı olmada hepsi ortaklaşıyorlar. Diyarbakır’dan Mersin’e göç etmiş Şehnaz hanım “barış istiyoruz, Adana, Mersin bombalarından çok tedirginiz, şiddet dili var ve bu siyasetçilerden de kaynaklanabiliyor” diyor. Pazar içine uğruyoruz soruları sorduğumuzda Pazarcılar derneği başkanı Ömer Faruk Polat öne çıkıyor “MHP’liyim ama HDP’nin mecliste olması lazım, barajı geçsinler” diyor. Taksici Mustafa Alkan’la konuşuyoruz. “Ak Parti’de şevk göremiyorum, MHP ve CHP daha istekli çalışıyor, HDP barajı aşar, yükselişteler” diyor. Konfeksiyoncu Ayhan hanım “ekonomik sıkıntılar çok, başkanlık sistemi yanlış derken tüm partilerin bir araya gelmelerini temenni ediyor. Bir konfeksiyon esnafı olarak Suriyelilerin esnafın işini arttırdığını” ilave ediyor. Esnafın çoğu HDP’nin bir sürpriz çıkış yapacağını düşünüyor.
Mersin’de Ak Parti’de bir duraklama ve çok büyük olmasa da bir gerileme, oylarında MHP ve HDP’ye kayışlar bekleniyor. CHP, MHP ve HDP oylarını ve vekil sayılarını bir miktar arttıracak gibi görünüyor.
Güncelleme Tarihi: 01 Haziran 2015, 11:06