Yine aylardan Kasım…
Yine Şemdinli’de tedirgin.
Sonbaharın hüznüdür Şemdinli’ye vuran,
Sararmış sonbahar yaprakları bir bir süzülüveriyor kenar mahallelerine Şemdinli’nin
Daha ne zamana kadar Şemdinli’de sonbahar mevsimi tadında bitecek
Daha ne zamana kadar Sonbahar mevsimi Şemdinli’de barut, bomba ve ölüm kokmayacak!
2005 Sonbaharında bir uğursuzluk düştü ki Şemdinli’ye, ardı sıra hep kan, barut, bomba ve ölüm koktu.
Ülkenin en ücra köşesi, haritalarda bile küçük bir nokta ile gösterilen Şemdinli
2005 yılından sonra gazete manşetlerinde ve haber kanallarında düşmeyen Şemdinli
Ne hevesle Pesan Çayı kenarına akın etmiştik,
Ve ne hevesle o gün Dünya Barış Günü’nü kutlayacaktık
Nerden bilecektik ki, barışı istemeyenlerin de olduğunu
Nerden bilecektik ki, barış çadırında bomba olduğunu
Ve dahası nereden bilecektik ki artık Şemdinli o günden sonra hem sonbahar mevsimlerini kan, barut, bomba ve ölüm ile veda edeceğini…
1 Eylül 2005 Dünya Barış Günü için kurulan çadırda bombanın patlaması yüreğimizi ağzımıza getirmişt.
O gün o kalabalığa ve o şiddetli patlamaya rağmen ölüm olmadı ama hala o günün yarasını sarmayanlarda oldu.
O patlamanın yankıları sürerken aradan sadece 3 ay geçti ve 1 Kasım 2005 yılında daha şiddetli patlama oldu.
Patlamada 23 kişi yaralandı ve şehrimizin bir bölümü yıkılıverdi.
Yaralar tazeyken aradan 8 gün geçti ve 9 Kasım 2005'te Umut Kitap Evi’ne bombalı saldırı yapıldı.
En acı haberde işte buradan geldi.
Zahir Korkmaz patlamada hayatını kaybetti,
Zanlılar suçüstü yakalandı, devlete teslim edildi.
Keşif sırasında yine bir saldırı oldu ve keşif tamamlanmadı,
Açılan ateş sonucu Ali Yılmaz hayatını kaybetti
Dönemin Kara Kuvetleri Komutanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın saldırıyı yapanlar hakkında "tanırım iyi çocuklardır" dedi.
Sonrası hüsran ve çaresizlik oldu.
Aradan bir yıl geçti ve mevsimlerden yine sonbahar aylardan Kasım
Hüznün belirtisiyle başladı 2006 Kasım ayı
Nerden bilecektik ki; hüznün yanından acının da habercisi olacağı
Ayrılık deresi ayırdı bizi Şevko’dan (Şevket Erenler) kardeşi Gül ve komşuları Şilan Fırat’tan,
Ne çok severdik seni Şevko
Tekerlekli sandalyeden koca bedenini taşırken gülüşlerini eksiltmezdin
Koca bedeni taşımak zordu ama herkes severek taşırdı seni Şevko
Heleki Navşar lokantası önünde güneşlendiğini,
Ayrılık deresi kenarındaki evine tekerlekli sandalye ile inişlerini
Ve o sıcacık gülüşlerini unutmak mümkün mü?
Kardeşin Gül’ünde senden farkı yoktu.
O da seninle aynı kaderi paylaşıp aynı tekerlekli sandalyeye mahkum oldu
Belki de bundan olacak ki; aynı gün aynı yerde çıkamayıp sel sularına kapıldınız ikiniz,
Ardında Şilan Fırat ve koca bir yas Şemdinli’de
2005 Kasım’ında yaşanan acıya 2006 Kasım acısı da bindi
Aradan bir yıl geçti ve yine Şemdinli için kara haberlerin habercisi sonbahar mevsimi
Ve yine aylardan Kasım
21 Kasım 2007 gündüz ortası Şemdinli Ziraat bankası önünde elektrik arızasını giderirken akıma kapıldı Perviz Sakin
Elektrik direğindeki akıma aldırmayan vatandaşlar Perviz için seferber olup direğe çıktı.
Dudaklarındaki hafif tebessümü iki damla kan bozdu Perviz’in
Sonra indirildi akıma kapıldığı direkten
Şemdinli Perviz için hastane kapısında seferber ve duacı oldu
Hastane kapısında umutla bekledi
Kara haber tez geldi ve müdahalelere rağmen kurtarılmadı
Şemdinli Perviz’in ölüm haberiyle yasa boğuldu
Bıyıkları daha yeni terlemişti Pervis’in
Evlilik hayalleriyle işine daha sıkı sarılmıştı
2005’in 21 Kasım’ında aramızdan ayrıldı.
Şemdinli’de ardı sıra uğursuzluk devam etti sonbahar mevsiminde
Osman Erbaş’ı da bir sonbahar mevsiminde kaybettik,
Teyyar Gürelli, Necdet Gürelli'yi de Osman Erbaş’la 11 Eylül 2011’de kaybettik.
Bir sonbahar mevsiminin ilk günlerinde Eylül ayında aramızdan ayrıldılar
Hep böyle acı oldu sonbahar mevsimleri, hep hüsran ve hep ölüm
Faris Demircan’da bir sonbahar mevsiminin Kasım ayında ayrıldı bizden
4 Kasım 2012 patlamasında can verdi yolun ortasında
Belki de içinde biriktirdiği o nameleri söyleyecekti düğün halayında
İbrahim Demir’de yaşama tutunmadı
Faris Demircan’ın can verdiği yerde oda yaralı düştü
Neden yaşamaya tutunmadın İbo
Neden sende gidiverdin Faris Demircan’ın ardından,
O küçücük bedenlerinize ne çok şarapnel parçası değmişti,
Nerden bildin giderken dönmeyeceğini İbo
Yüksekova hastanesinden Ankara’ya sevk edilirken gözlerini açmıştın
Yüzünde tebessüm vardı İbo,
Ambulansa bindirilirken el sallamıştın bize
Ne çok özledik seni İbo, ne çok özledik seni ve Faris Demircan
Sizden sonrada burada sonbahar mevsiminde ölümler durmadı İbo
Zeytin gözlü Behzat Özer'de öldü sonbaharın Ekim ayında
O küçücük elleriyle oyuncak sandığı bomba ile ölüverdi İbo
Gecenin karanlığında kahverengi bir battaniyeye sarıldı cansız bedeni,
Şaşkın bakışlar arasında öylece dura durdu orada
Sonrada hep binmek istediği arabanın ön koltuğuna bindirildi,
Artık bu kentte ölümler olmasın,
Çocuk bedenler gençliğini yaşamadan toprağa gömülmesin
Düşünsenize; ne Osman Erbaş gençliğini yaşadı nede İbrahim Demir
Necdet Gürelli’de gençliğini yaşamadan öldü, Ferhat ve Teyyar’da öyle
Behzat Özer çocukluğunu da hiç yaşamadan öldü
Artık Şemdinli’de çocuklar ölmesin!
Türkiye’de Ceylanlar, Uğur Kaymaz, İbrahim Demir, Necdet Gürelli, Teyyar Gürelli, Ferhat Gürelli, Osman Erbaş, Faris Demircan, Behzat Özerler ölmesin!
Arık Şemdinli’de sonbahar mevsimleri ölümler olmasın!
azer kardeş eline koluna duygularına sağlık duygu dolu bir şiir bir nara bir haykırış bir isyan bir hikaye gibi fakat keşke müsebiplerini de ayni duygularla açıklama şansımız olsaydı sadece dokunabiliyoruz ayrıntısına giremiyoruz.inşallah son sonbahar olarak geçer ve bütün insanların kardeşçe yaşayacağı ilkbaharlar temennisi ile