'Yeni operasyonlarla mı çözüm sürecini yapacaksınız?'

BDP Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş, partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Cezaevleri boşalacak" sözünü hatırlattı.

'Yeni operasyonlarla mı çözüm sürecini yapacaksınız?'
BDP Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş, partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Cezaevleri boşalacak" sözünü hatırlatarak, "Ama lafla cezaevleri boşalmıyor. Hasta tutsaklara ilişkin bir iyi niyet can çekişen süreç açısından olumlu olacaktır. Bunları görmezden gelen hükümet cezaevlerini nasıl boşaltacak" dedi. Demirtaş, "yer darlığı" gerekçesiyle cezaevlerindeki sürgünlere dikkat çekerek "Yeni siyasi operasyonlarla mı bu çözüm sürecini yapacaksınız" diye sordu.


BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, grup toplantısındaki konuşmasına 16 Ekim 2000 tarihinde Paris'te sürgünde yaşamını yitiren Ahmet Kaya'yı anarak başladı. 

BAŞBAKAN YA HESAP HATASI YAPIYOR, YA DA METAFİZİĞİ ZAYIF

"Sembolleşmiş bir isim olması vesilesiyle ve yakın tarihte gerçekleşen trajik yaşam hikayesi ile Ahmet Kaya dostumuz Başbakan'ın gündeminde" diyen Demirtaş, şöyle konuştu:  "Ahmet Kaya bu ülkede yaşanan benzeri trajedilerin ne ilki ne de sonuncusudur. Şimdi deniyor ya uzun yıllardır vatanına hasret olan sürgün olan sanatçılar, 37 yıldır vatanına gelemeyen sanatçılar diye tabi bunlar trajedidir. Bunların acısından yaşadığı trajediden utanç duymak ve özür dilemek elbette ki bir erdemdir. Bunların bir gün yaşanması gerekiyordu. Ahmet Kaya ve onun gibiler bu ülkede onuru ile sanatını yapan herkes gibi bu ülkenin demokrasi harcına katkı sunmuş herkes gibi bu devletten bir özür alacakları var. Başbakan ya hesap hatası yapıyor ya matematiği zayıf. 37 yıldır hasret koyanlar nasıl hesap verecek diyor. Bunun 12 yılı senin döneminde geçmiştir. Bu nasıl bir hesap anlamadı. Sen bu üçte birin hesabını ver."

AKP hükümetinin 12 yıllık iktidarı döneminde Avrupa'da binlerce Ahmet Kaya ve Şivan Perwer'in olduğunu  vurgulayan Demirteş, "Koma Berxwedan, Amed meydanında konser verebilecek mi? İşte bunlar samimiyet testinin parçası olacak. Ahmet Kaya sürgünde yaşamını yitirdi ama gazeteciler ve aydınlar gibi on binlerce Kürdistanlı kendi vatanına dönmenin hasretini yaşıyor. Mesela gazeteci Baki Gül, Erdal Er, Cahit Mevran, Günay Aslan dönebilecek mi? Orada çocuğu olmuş ve 30 yıldır köyüne gelememiş aileler var. Ahmet Kaya için yüreğimiz yanıyorsa Aram Tigran'ın cenazesi vasiyetiydi ama halen getirilemedi" diye konuştu.

SEYİT RIZA'YI YOK SAYARAK ÖZÜR OLUR MU?

Demirtaş, arkadaşları ile birlikte idam edilen Dersim isyanının lideri Seyit Rıza'yı andığı grup toplantısında şunları ifade etti: "Dersim ile ilgili gerçekleri konuşacaksak, Dersim'in yaşadığı acılarla konuşacaksak Seyit Rıza'nın başına gelenleri ve onun şahsında Dersim'de Aleviliğe ve Kürtlüğe yapılan hakareti konuşmadan Dersim'i anlayamayız. Yüreği Dersim ile atanların içindeki tarihsel yaralardan biridir. Seyit Rıza ile ilgili parlamentoda defalarca girişimde bulunduk. En azından mezar yerinin tespit edilmesi, itibarının iade edilmesi ve devlet adına özür dilenmesi için girişimde bulunduk. Parlamentodan tık yok. Hepsinde AKP iktidardadır. Seyit Rıza'yı yok sayarak bir özür olur mu? Bunların hepsi acıların ve yaşanan trajedilerin siyasete alet edilmesinden başka bir şey değildir o zaman. Seyit Rıza meselesi de budur. Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmesi meselesi özür dilenmesi ve onurunun iade edilmesi gereken meselelerden birisidir. Alevilerle ilgili bir rahatlama ve açılım yapmak istiyorsanız bu önemli fırsattır. Torununuza Ali ismi koymanız önemlidir, fakat bu Alevilerin sorunlarına çözüm değildir."

300'Ü AŞKIN TUTSAK  BİNLERCE KİLOMETRE UZAĞA GÖNDERİLDİ

Başbakan Erdoğan'ın Amed ziyaretini gerçekleştirdiği bir sırada cezaevlerinden sürgünlerin de yaşandığını hatırlatan Demirtaş, şöyle dedi: "Bu toplum aptal bir toplum değildir. Sürgünler için Diyarbakır'da ağlarken, 300 mahkumu binlerce kilometre uzaktaki bir cezaevine gönderiyorsan, senin sürgün anlayışında yanlışlık ve bir sakatlık var. Bir yandan sürgünler gelsin diyorsun bir yandan kendi elinle cezaevine koyduğun insanları sürüyorsun. Adalet Bakanlığı'ndan bu konuda açıklama bekliyoruz. Gerekçesi nedir? Neye yer açıyorsunuz? Bu kadar siyasi tutsak yetmedi mi? Yeni operasyonlar ve tutuklamalar için yer mi açıyorsunuz? Başbakan'ın cezaevlerinin boşalacağını söylemesi bu mudur? Yeni siyasi operasyonlarla mı bu çözüm sürecini yapacaksınız."

Demirtaş, 322 tutsağın aniden sürgüne gönderildiğini belirterek, bunun iktidarın güvenilirlik konusunu tuzla-buz ettiğini kaydetti.

160 ÖLÜMCÜL HASTA VAR

"Kürt olduğu için, Kürdistan dediği için tutsaklar içerdedir" diyerek sözlerini sürdüren Demirtaş, şunları ekledi:  "Sen onların kullandığı sözcükleri Diyarbakır'da kullanırken onları da sürüyorsun. Özellikle hasta tutsaklar açısından en büyük gerilimi yaratacak sonuçlar doğurabilir. 160 ölümcül hasta tutsak serbest bırakılmayı bekliyor. Cezaevleri toplumun en hassas olduğu yerlerdir. Cezaevleriyle ilgili somut bir şey yapılmazsa hiçbir şey ilerlemez. Bu nutukların hepsi suya yazılmış yazı gibidir. Cezaevinden cenaze çıkarsa yaratmaya çalıştığınız umut tuzla buz olur."

BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, cezaevlerinde yapılan uygulamaların savaş uygulaması olduğunu ifade ederek, iki eli ve ayağı olmayan tutsakların hücrede tutulduğunu dile getirdi.

Demirtaş, Başbakan'ın hasta tutsakların serbest kalmasına ilişkin bir mesaj vermesi durumunda savcıların hemen görevini yapacağını belirterek şöyle konuştu: "İktidar buna ilişkin tek bir cümle kurmadığı için bu insanlar yaşam mücadelesi veriyorlar. Sürecin başından beri konuştuğumuz en hassas konular hasta tutuklular ve siyasi tutuklulardır. Hükümet bu konuda kimseye taahhütte bulunmadım diyemez. Bu yerine getirilmesi gereken bir meseledir. Bu konudaki taahhütlerini yerine getirmediler. Defalarca bu konu Adalet Bakanlığı ile görüşülmüştür. Cezaevlerindeki bu drama artık sona verilmeli. 'Cezaevleri boşalacak' demek kolaydır. Ama lafla cezaevleri boşalmıyor. Hasta tutsaklara ilişkin bir iyi niyet can çekişen süreç açısından olumlu olacaktır. Bunları görmezden gelen hükümet cezaevlerini nasıl boşaltacak. Genel af tartışması Başbakan'ın iradesi dışında çünkü kendisinin böyle bir isteği yok. Hasta tutsaklar bile çıkamıyorken kim senin lafınla heyecanlanacak ki."

CEZAEVLERİ DEVLETİN AYNASIDIR

Cezaevlerinin bir devletin aynası olduğunun altını çizen Demirtaş, "Devlet ve vatandaşın aracısız, doğrudan yüz yüze temasa geçtikleri ender yerlerden birisidir cezaevleri. Devlet neyse cezaevlerinde ortaya çıkar" diye belirtti. Demirtaş, bu konuda şöyle devam etti:  "Devlet cezaevlerinde kendini saklayamaz. Türkiye'nin hangi cezaevine giderseniz gidin orada insan onurunun ayaklar altına alındığını görürsünüz. Biz vatandaş kanunlar karşısında cezaevine özgürlüğünü kaybeden şekilde düşmekle devlet karşısında onurunu kaybetmez. Türkiye cezaevlerinde işte bunlar yaşanıyor. Pozantı'da çocuklara yapılanlar bir devletin ne kadar alçalabileceğinin göstergesiydi. Oradaki yöneticiler ve gardiyanlar şahsında bir yönetimin ne kadar alçalabileceğinin göstergesiydi. Bunlar asla bir toplumda göz ardı edilmeyecek hassas konulardır. Bunu görmeyelim, onların ailelerinin yaşadığı dramı unutalım diyenler kendini kandırmış olur."

GENÇLİK KONGRESİ

Demirtaş, cezaevleri konusunda partililerin de çok daha fazla duyarlı olması gerektiğini söyledikten sonra,  30 Kasım günü BDP Gençlik Meclisi'nin Amed konferansını yapacağını hatırlattı.  Demirtaş şöyle dedi: "Bu meclisin yapacağı kongre gençliğin rotasını çizme ve siyasete yön verme heyecanı açısından çok önemlidir. Özgür geleceği yaratabilmek ancak gençliğin ruhu ile mümkündür. Bu partiyi var eden, geleceğe taşıyacak olan gençliğin ateşidir. En zor ve zahmetli zamanlarda, havanın grileştiği, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı zamanlarda gençliğin direnişi ve fedakarlığı bu hareketi kurtarmıştır. Biz buna benzer zamanlardan geçiyoruz. Yaşamın her alanında direnen gençler ile Kürt gençleri birleşebilirse işte biz o zaman Ortadoğu halkları için bir model oluruz. Şu andaki Türkiye modeli 300 yıldır kapitalist modernitenin ördüğü ve geliştirdiği klasik neoliberal ülke modelidir."

GENÇLERE SALDIRIYORLAR

Türk devletinin "Dünyaya ve Ortadoğu'ya model olduğu" şeklindeki konuşmaların Ortadoğu halklarında umut yaratmadığını söyleyen Demirtaş, "Halklar yaşamın kendisinde umut istiyorlar. İhtiyacımız olan en büyük şey cesarettir. Değişim konusunda göstereceğimiz cesarettir. Binlerce yıllık köklü bir medeniyet ve tarihin şekillendirdiği toplumda yaşıyoruz. Bunlar kırabilmek, değiştirebilmek kolay değildir. İşte bunu değiştirmek cesaret isteyen bir durumdur. Burada göstereceğimiz cesaret Ortadoğu'daki modelin pratikleşmesine yol açar. Teorideki başarı pratiğe yansıtılmadığı müddetçe demokratik bir zaferden ve büyük bir mücadeleden haz duyarak çocuklarımıza miras bıraktık diyemeyiz. Bu nedenle gençliğin duruşu çok önemlidir. Gençlere saldırılıyor olmasının altında yatan neden budur. Sivas'ta ODTÜ'de yaşanan saldırı budur. Üniversitelerde tek bir elden yapılmış gibi saldırılar oluyor" şeklinde konuştu.

Demirtaş, üniversitelerde yaşanan provokasyonların da tesadüf olmadığını belirterek, üniversite dışından gelip gençlere saldıranların tutuklanmadığını, saldırıya uğrayan mağdurların tutuklandığını söyledi. 

KÜRTLER ALLAH BİR'DİR DESE BUNLAR YOK DİYECEKLER!

Rakka'da yönetim ilan eden El Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti (İŞİD)'in uygulamalarını sıralayan Demirtaş, şöyle konuştu: "Buna karşı kaygılıyız diyen yok. Neye karşılar? Rojava'da kurulan ortak meclise karşı çıkıyorlar. Bunlardaki zihniyet bu. 'Oldu bittiye izin vermeyiz' diyorlar bir yandan 'Kadınlar sandalyeye oturamaz' diyenlere izin veriyorlar. Kürt Allah birdir dese bunlar yok diyecekler. Bu kadar tarihsel korkularla hareket ediyorlar. Başkasının malını, mülkünü gasp mı ettiler. Kendi topraklarında kendilerini yönetmek istediklerini söylediler. Şimdi bundan kaygı duyuyorlar. Afganistan'dan, İngiltere'den, Bağdat'tan gelip orada kelle uçuranlar, kadın ve çocuk kesenler bunlarda kaygı uyandırmıyor. Onlara para veriliyor, buradaki kamplarda eğitim yapmalarına izin veriliyor. Diyarbakır'a ahkam kesmek kolay. Demokrasi mikrofonda konuşurken kolay, Rojava sınırında 3 kişi geçerken infaz etmenin hesabını vermek zor. Mikrofonda geçmiş 80 yılın hesabını başka iktidarlardan sormak kolay ama kendi iktidarın döneminde sadece 72 kişi yürüyüşlerde öldürülmüştür bunun hesabını vermek zor. Tek biriyle ilgili ceza alan yok. Yahya Menekşe, Aydın Erdem, Şerzan Kurt, Halil İbrahim Oruç, Murat İzol, Medeni Yıldırım, Ethem Sarısülük gibi tam 72 kişi sokakta devlet eliyle katledildi. Tıpkı Rojava sınırında olduğu gibi."

72 kişinin listesini gösteren Demirtaş, şunları ekledi: "2 kişinin hesabını sorun biz tamam diyelim. Bunlarla ilgili ne özür dileyen ne hesap soracağız diyen var. Varsa yoksa CHP şunu yaptı diyorlar. Siz de bunları yaptınız. Bunlarla ilgili kim özür dileyecek. Sizin döneminizle ilgili kim hesap soracak."

Yeni anayasa konusuna değinden Demirtaş, AKP'nin artık Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yer almayacağını ifade ettiğini belirtti.  Demirtaş, "'Biz her şeyi yaptık' diyorlar ya. Uzlaşma komisyonu dediğin şeyde kimin kaç kişi ile temsil edildiğinin önemi yok. İçiniz rahatlayacaksa bizsiz anayasa olur Sayın Başbakan. İçiniz rahatlasın korkmanıza gerek yok. Ama o anayasa sizin anayasanız olur. Bizsiz anayasa yapamazsınız demiyoruz. Ama bizim içinde olduğumuz hepimizin anayasasını yapmak istiyorsanız hepimizin orada olması lazım. Sizin anayasanızı yapmak için o masayı deviriyorsunuz" şeklinde konuştu.  / anf

Güncelleme Tarihi: 20 Kasım 2013, 11:20
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER