Daha sonra konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, “Bu yürüyüş ilk adımdı. Herkes şunu bilsin 9 Temmuz yeni bir adımdır, 9 Temmuz yeni bir iklimdir, 9 yeni bir tarihtir, 9 Temmuz yeni bir doğuştur…” dedi. Mahkemelerin adaletli olması gerektiğini belirtirken Hitler’in hukuk danışmanı ve adalet müşaviri Hans Frank’ın hakimlere söylediği, “Karar verirken Führer benim yerimde olsa nasıl karar verirdi diye düşünün” sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Yargıçlar kimsenin yerine karar vermemeli, kimsenin önünde düğmelerini kapatmamalı” dedi. Konuşmasının sonunda okuduğu 10 maddelik çağrı metnini alanda bulunanlara oylatan Kılıçdaroğlu daha sonra eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte güvercin uçurdu ve alandakilere çiçekler attı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları ve 10 maddelik Adalet Çağrısı şöyle:
İLK ADIMDIR… Aziz vatandaşlarım, benimle birlikte 450 km’yi kat eden sevgili arkadaşlarım. Sevgili adalet arayışcıları. Maltepe meydanından bütün Türkiye’ye gönül dolusu muhabbetler gönderiyoruz. 15 Haziran 2017’de sabah saatlerinde Ankara Güvenpark’ta başladığımız yürüyüşü Maltepe’de noktaladık ama kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin. Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır. Ankara’da yürüyüşe başladığımda bir grup yurttaşımızla birlikte ilk gün 21 km’yi 10 dakikalık arayla bitirdik. Yol boyunca bizi yüreklendiren, bize destek veren yerlere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Yol boyunca yürürken araç kullanıcıları bazen kornayla bazen elleriyle bizi yüreklendirdiler. Onlara da buradan şükranlarımı gönderiyorum. Bize sofrasını açan, ayranını ikram eden, çayını ikram eden, yemek gönderen, topladığı kır çiçeklerini sevgiyle bize veren, hayır dualarım sizinledir diye annelere, babalara, dedelere şükran borçluyum. Buradan onlara teşekkürlerimi gönderiyorum. Yol boyunca büyük bir kısmını birlikte yürüdüğümüz Harp Okulu’ndayken tutuklanan oğlu için yürüyen Veysel Amca’ya da teşekkürlerimi gönderiyorum. Ve tabii ki yolda gelirken bizi protesto eden sevgili vatandaşlarımız da vardır. Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır. Onlara da teşekkür ediyorum. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasini getireceğiz. Herkes düşüncesini ifade edebilecek. Bir teşekkürüm de güvenlik güçlerimize. Ankara’dan İstanbul’a kadar polisinden jandarmasına bütün güvenlik güçleri bizim burada sağlıklı olarak toplanmamız için çaba harcadılar. Hiç kimse unutmasın biz yürürken taşkınlık yapacağımızı düşünüyorlardı. Vurup kıracağımızı düşünüyorlardı. Dünyanın en barışçıl eylemini yaptık.
TATLI AİLESİNE TEŞEKKÜR: Bir acı kaybımız oldu. Hasan Tatlı yürüyüşün başında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ona Allah’tan rahmet diliyoruz. İki kızı yürüyüş sırasında geldiler ve bir etaba katılarak babalarının vasiyetini yerine getirdiler.
NEDEN YÜRÜDÜK? Neden yürüdük? Bu sorunun cevabını da izin verirseniz vereyim. Olmayan adalet için yürüdük. Mazlumların hakkı için, hapisteki milletvekilleri, tutuklu gazeteciler için yürüdük. Bugün Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’nun doğum günü. Kendisine buradan mutlu yıllar diliyoruz. İçeridesin kardeşim biliyorum. Ama unutma Maltepe Meydanı burada, senin yanındadır.
Üniversiteden atılan hocalar için yürüdük. KHK ile üniversite hocalarının kapının önüne konulması tam bir demokrasi ayıbıdır. Geçmişte bunu 1402’likleri hatırlarsınız darbe döneminde paşalar yapıyordu. Şimdi Kaboğlu gibi dünya çapında bilinen önemli isimler kapının önüne konuldu ve yurt dışına çıkışları da yasaklandı.
FETÖ’YE VE 20 TEMMUZ DARBESİNE KARŞI OLDUĞUMUZ İÇİN… Kamu görevlerinden atılanlar için, çocuk işçiler için, orman köylüleri için, hapisteki askerler, linç edilen askerler için yürüdük. Tek adam rejimine karşı olduğumuz için yürüdük, FETÖ’ye karşı olduğumuz için yürüdük. Terör örgütlerine karşı olduğumuz için, yargı siyasetin emrine verildiği için yürüdük. Şiddet mağduru kadınlarımız için yürüdük, Mavi Marmara şehit ve gazileri için yürüdük. Açlık grevindeki kardeşlerimiz Nuriye ve Semih için yürüdük. Can ve mal güvenliği olmadığı için korku iklimindeki iş dünyası için yürüdük.
ŞEHİTLER VE GAZİLER ARASINDA AYRIM YAPILAMAZ: FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıksın, gerçek darbeciler yargılansın diye yürüdük, 249 şehidimiz için yürüdük. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapılamaz. Şehitler ve gaziler arasında ikilik yaratıldı. Ayrım yapılmasın diye yürüdük.
9 TEMMUZ YENİDEN DOĞUŞUN TARİHİDİR: Özetle bu ülkede adalet için yürüdük. Adaleti getirmek için yürüdük. 9 Temmuz yeniden doğuşun tarihidir. 9 Temmuz bir yürüyüşün sonu değil bir barışın, bir birlikte yaşam iradesinin ortaya konmasının tarihidir. Adalet mülkün temelidir. Yunus’un dediği gibi zulüm ile abad olunmaz. Zulüm ediyorlar. Herkese zulüm ediyorlar. Zulme karşı durmak bizim boynumuzun borcudur. Konfüçyüs adaleti şöyle tanımlar, “Adalet bir kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur, bütün dünya etrafında döner.” İranlı Sadi çok güzel bir tanımlama yapıyor. Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez. Buradaki ve bu meydana gelememiş adalete susamış sizlere tekrar selamlarımı gönderiyorum. Kuran’ı Kerim’de “adaletle hükmediniz, işi ehline veriniz” der. Peygamberimizin veda hutbesinin temeli de adalettir. Onun için diyoruz ki önce adalet. Hak, hukuk, adalet. Siyaset ahlak, adalet temelli yapılmak zorundadır. Siyaset topluma adanmışlıktır, malı götürme alanı değildir.
ETNİK KİMLİĞE GÖRE SİYASET YAPMAYACAĞIZ… Siyaset ülkenin çıkarları için yapılır. Siyaset ülkeyi birleştirmektir, bölmek değil, kutuplaştırmak değil. Hiç kimsenin etnik kimliğine göre, inancına göre siyaset yapmayacağız. Yapanlar vatan hainidir. Adalet teslim alınmışsa adalet arayışımızın tek yeri sokaktır. Adalet, adalet, adalet. Sonuna kadar hak. Hukuk, adalet diyeceğiz. Bize diyorlar ki adalete niye sokakta arıyorsunuz. Ama 15 Temmuz darbe girişimini savuşturan parlamentonun onurlu duruşu ve halkımızın sokağa inmesidir.
BİR HALKIN 15 TEMMUZ’U VAR BİR DE SARAY’IN 15 TEMMUZ’U… Darbeyi önlerken sokak iyi, adalet isterken sokak kötü. Darbeyi de önleyeceğiz, adaleti de getireceğiz. İki tane 15 Temmuz var. Bir halkın 15 Temmuz’u, iki sarayın 15 Temmuz’u. Halkın 15 Temmuz’unda halk sokağa indi, 249 şehit ve gazilerle darbeyi önledi. Bir de sarayın 15 Temmuz’u var. Sarayın 15 Temmuz’una sonuna kadar karşıyız. Buna sonuna kadar direneceğiz. Sarayın 15 Temmuz’u…
BEYEFENDİ ERGENEKON DAVALARININ DA SAVCISIYDI: 5 gün sonra 20 Temmuz’da sivil darbe yapıldı. Siyasi otoritenin yetkileri elinden alındı. Saraydaki zat diyor ki yıl sonuna kadar ciddi manada mahkumiyet kararları gelecektir diye düşünüyorum. Yani diyor ki kimin ne ceza alacağına ben karar veriyorum. Bir kişinin suçlu olup olmadığına ancak hakim karar verir. Beyefendi biliyorsunuz Ergenekon davalarının da savcısıydı. Şimdi hakim oldu. Buradan söylüyorum senin cezaların bizi yıldıramaz. Ne olursan ol, kim olursan ol adaleti bu ülkeye getireceğim.
DELİLSİZ CEZA VERME DÖNEMİ BAŞLADI: 20 Temmuz sivil darbesinden sonra dosyada delil varmış yokmuş hiç önemli değil. Hakim gözünü dikmiş saraya. Saraydan gelen talimata göre karar veriyor. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra delilsiz ceza verme dönemi başlamıştır. Bunu her yerde herkese anlatmak Türkiye’nin görevidir.
SARAYDAN TALİMAT GELİYORSA ELİNİZİN TERSİYLE İTİN: Oysa hakimlik kutsal bir görevdir. Hakimin cübbesinde ilik yoktur. Düğme yoktur. Hakim kimsenin önünde eğilmez, ayağa kalkmaz. Ben buradan bütün hakimlere ve savcılara sesleniyorum. Adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir. Dik durun, onurlu durun, vicdanınızın sesini dinleyin ve ona göre davranın. Saraydan talimat geliyorsa elinizin tersiyle itin. Çocuklarınıza, torunlarınıza güzel bir miras bırakın.
DARBE GİRİŞİMİNİN SİYASİ AYAĞI ORTAYA ÇIKSIN DİYE YÜRÜYORUZ: Konuşmanın bir yerinde dedim ki niçin yürüyoruz. FETÖ’nün darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıksın diye yürüyoruz dedim. Yargı ele geçirildikten sonra yani 20 Temmuz sivil darbeden sonra FETÖ olayının ayrıntılarını ortaya çıkarmak için görev yapan onurlu savcılardan dosyalar alındı, sonra sürüldüler. Bir darbe girişiminin üstünü örtmeye çalışanlar sivil darbecilerdir. Bu açıdan bir şey de yapıyorlar. FETÖ iddianameleri önce Adalet Bakanlığı’na gidiyor, Bakanlık gözden geçirdikten sonra savcı mahkemeye veriyor.
SARAY BİZE NE YAPAR DİYE DÜŞÜNMEYİN: Bu arada AYM’nin değerli başkan ve üyelerine de seslenmek istiyorum. Korkmayın, korkunun ecele faydası yoktur. Neden korkuyorsunuz? Neden sarayı ürkütürüz diye çekiniyorsunuz? Sizin dik durmanız, adaleti korumanız, sizin sarayın değil ülkenin çıkarlarını korumanız size güç katar. Türkiye’ye güç katar. Birilerinin oyununa gelmeyin. Saray bize ne yapar diye düşünmeyin. Ne yaparsa yapsın. Yarın çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız. Saraydan gelen talimat geldi diyecekseniz o koltukları boşaltın, oraya onurlu yargıçlar gelsin.
BÜYÜK BİR KEYİFLE YÜRÜDÜM: 450 km’yi büyük bir keyifle yürüdüm. 450 km’yi yürürler mi diye soranlar oldu. Fazla yürümezler, 50-60 km’de bırakırlar diyenler oldu. Evet yürüdüm, ülkem için yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm. Hiçbir ayrım yapmadım, herkesi kucakladım.
KORKU GÖMLEĞİNİ ÇÖP SEPETİNE ATTIK: Bu yürüyüşle ne kazandık. Önce toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Cesur olacağız. Bir Milli Kurtuluş Savaşı’nı vermiş bir milletiz. Yalnız olmadığımızı gördük, tüm dünyaya bunu duyurduk. Umudumuzu yeniden yeşerttik. Artık hepimiz umutluyuz. Biliyorsunuz umut bulaşıcıdır. Ben umutluysam yanımdaki arkadaşım umutludur. Maltepe umutluysa İstanbul, İstanbul umutluysa Hakkari umutludur.
BU DESTANI YAZAN SİZLERSİNİZ: Konu adalet olunca bütün farklılıklarımızı bir kenara bırakıp kenetlendik. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli destanlarından birini yazdık. Bu destanı yazan sizlersiniz. Size, hepinize, 80 milyona saygılarımı, selamlarımı, muhabbetlerimi bir kez daha gönderiyorum. Peki ne istiyoruz? OHAL kalksın, Türkiye normalleşsin, adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin istiyoruz. Hapiste gazetecileri olmayan bir Türkiye istiyoruz özgür medya istiyoruz. Üniversiteleri susturulmuş değil üniversiteleri konuşan bir Türkiye istiyoruz. Düşünceleri susturulmayan bir Türkiye istiyoruz. FETÖ ile mücadelenin göstermelik değil gerçekten yapılmasını ve bu darbe girişiminin siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Tek adam rejimi değil demokratik parlamenter sistem istiyoruz. TBMM’nin gasp edilen yetkilerinin iadesini istiyoruz. Kadın erkek eşitliği istiyoruz. Gençler potansiyel olarak suçlu gösterilmesin itiyoruz. Toplumsal barışımızı bozan tüm anti demokratik uygulamaların eşit yurttaşlık temelinde sona erdirilmesini istiyoruz.
MADDE MADDE ÇAĞRI METİNİNE OYLAMA: Barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz. Adalet haktır, hakkımızdır. Hakkımızı istiyoruz. Adalet mülkün temelidir. Mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür. Bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son bir yılda, tespitlerimiz, acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur:
1- 15 Temmuz’u açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. TBMM’nin kararlı duruşu, halkımızın direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Buna sokağın 15 Temmuz’u diyoruz. Ancak siyasi ayağın ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
2- İktidar tarafından 15 Temmuz fırsat bilinerek 20 Temmuz yapılmıştır. OHAL’le TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Saray’ın 15 Temmuz’u diyoruz. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni yeniden tesis edilmelidir.
3- Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Demokrasinin vazgeçilmez kuralı yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı mutlaka sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz uygulanmalıdır.
4- OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları sivil ölüme terk edilmiştir.
5- 20 Temmuz sivil darbesinden sonra 15 Temmuz darbe girişimiyle veya arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan ama sırf hükümete muhalif göründüğü için haklarından mahrum bırakılan akademisyenler ve kamu görevleri görevlerine iade edilmelidir. Milletvekilleri serbest bırakılmalıdır.
6- 150’nin üzerinde tutuklu gazetecinin olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Derhal serbest bırakılmalı ve baskılara son verilmelidir.
7- OHAL koşullarında devletin bütün imkanları kullanılarak yapılan anayasa değişikliği gayrımeşrudur. Bu mühürsüz bir seçimdir. Türkiye gayrımeşru bir anayasayla yönetilemez.
8- Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmelidir.
9- Sadece hukuk alanında değil toplumsal alanın tüm alanlarında adaletsizlik devam etmektedir. Yoksulluk, yaygın şiddet, terör gibi sorunlara karşı ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahimlerinden olan kadın hakları konusunda ayrımcılığın önüne geçilmelidir.
10- Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemiz içindeki sorunları da kökleştirmiştir. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara kardeşçe yaklaşan adilane bir dış politikaya dönüş yapmalıdır.
Bu adalet çağrısı adaletin insan haysiyetinin temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır. Biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış isteyen Türkiye’yiz. Biz kavga değil huzur isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız. Bu mücadele adalet mücadelesidir. Bu çağrıdaki taleplerimiz karşılanana kadar durmayacağız. Korku duvarı artık yıkıldı. Bu bağlamda yasama yürütme ve yargı erklerini kullanan tüm kesimlere bu taleplerimizi iletirken herkesi çağrımızı sahiplenmeye çağırıyorum. / DUVAR