“Baskılar bizi yıldıramaz” sloganıyla başlayan toplantıya Ankara Kadın Platformu, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kampüs Cadıları gibi kadın örgütlerinin yanı sıra EMEP, Halkevleri, Eğitim Sen ve HDP’nin tüm bileşenleri katıldı.
SİİRT'TE YAŞAMINI YİTİRENLER ANILDI
Grup Başkanvekili Çağlar Demirel, Siirt’teki maden faciasında yaşamını yitirenleri anarak, toplantının açılışını yaptı. Hükümetin her alanda ülkeyi karanlığa sürüklediğini belirten Demirel, “Bu karanlık karşısında kadınları, emekçileri, yazarları, akademisyenleri son olarak barış çınarımız Ahmet Türk’ü gözaltına alan anlayış karşısında insanlığın kazanacağı inancımız bir kez daha perçinlenmiştir” dedi.
CİNSEL İSTİSMAR TASARISI
Demirel, hükümetin kadınların gösterdiği tepki sonrası cinsel istismar tasarısını çektiğine vurgu yaparak, "Tecavüzü meşrulaştıran bir tasarının yasallaşması ayıbından şimdilik dönüldü. Ancak bundan sonraki sürecin de takipçisi olup, bu tasarı tamamen çekilene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu.
Demirel, daha sonra Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla kaleme aldığı mektubu okudu.
Açılış konuşmasının ardından Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen değerlendirmelerde bulundu.
MECLİS KARARI
Bilgen, operasyonlar sonrası geçici olarak durdurdukları Meclis çalışmalarına ilişkin olarak almış oldukları kararı da açıkladı. Bilgen, partilerinin nihai kararı için halkla tartışmaya devam edeceklerini belirtirken, “Ne sizin umduğunuz, sizin hesap ettiğiniz gibi buraları size teslim ederek gideceğiz, ne de buradaki oyunun figüranı olacağız” diyerek, Meclis çalışmalarını sürdüreceklerini açıkladı.
Bilgen, “Bugün bu kürsüde eş başkanlarımızın konuşması gerekiyordu. Aramızda bizimle birlikte oturması gereken milletvekili arkadaşlarımız 18 gündür rehin tutuluyor. Bu tablo Türkiye demokrasisine kara bir leke, büyük bir ayıp olarak geçmeye devam ediyor” diye kaydetti.
VEKİLLERLİN ZİYARET EDİLMESİ
Bilgen, milletvekillerinin cezaevlerini ziyaret etmelerine keyfi olarak izin verilmediğini söyleyerek, şöyle devam etti: "Milletvekillerini cezaevi ziyaretleriyle ilgili Adalet Bakanı’na yönetmelikteki bir cümleyi tekrar okumak isterim. Yorumlanacak bir tarafı yok, 40’ın maddede milletvekillerinin tutuklu ve hükümlülerle nasıl görüşeceği belirlenmiştir. Milletvekilleri hükümlü ve tutuklularla açık ziyaret biçiminde görüşebilirler. Bu yönetmeliğe Adalet Bakanı uymayacaksa halen bu keyfiliğe devam edecekse söylenecek başka söz yok ama bu keyfi uygulamasının da bir gün hesabının sorulacağının umarız farkındadır. Başka bir yönetmelik yoksa bir gizli yasa yoksa bu yönetmelik Adalet Bakanını herkesten çok, herkesten önce bağlar."
'BİR DARBE DAHA'
Bilgen, Meclis Genel Kurulu’nun bugünkü bileşiminin HDP’li Pervin Buldan tarafından yönetilmesinin dün gece “darbe” ile değiştirildiğini belirterek, “Dün yine bir gece yarısı darbesiyle karşı karşıya kaldık. Meclis Başkanvekilinin rutin biçimde bu hafta genel kurulu yönetmesi gereken ismin genel kurulu yönetmemesi için Meclis Başkanı yazılı bir talimat gönderiyor. Bir ülkede Meclis başkanı, Meclis Başkanvekillerine ulaşmıyorsa o ülkede darbe vaka-i adliyeden oluşur” dedi.
'FACİA ENGELLENEBİLİRDİ'
Bilgen, siyasetin sorumsuzluğu yüzünden Siirt’te yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını göstererek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sadece evlerine helal lokma götürmek için yine buradaki bir işçi yakının ifadesiyle ‘koyunların bile güven içerisinde otlatılamayacağı bir coğrafyada çalışmaya mahkum bırakılmış ve bunun bedelini hayatlarıyla ödemişler. Hükümet temsilcilerinin sözleri de en az ölüm kadar acı. Madene uzaktan bakıp ihmal olmadığını anlayan bir bakanımız var. Sağlık Bakanı uzaktan bakıyor ve ihmal olmadığını anlıyor. Tıpkı Soma gibi. Eğer belediyelerimize aylarca hatta bazen yılları aşacak uzun görevlendirmelerle müfettiş görevlendirmek yerine madenlere müfettiş görevlendirselerdi belki bu facia yaşanmayacaktı, onca insan toprağın altında kalmayacaktı. Bütün bu utanç tablosuna rağmen haberler ‘şu kadar iş makinasına ulaşılabildi’ diyebiliyor. İnsanın bu kadar değersiz olduğu bir siyasetle ne yazık ki daha çok insanımızı kaybetmeye devam edeceğiz.”
'16 BİN YUVA EKMEKSİZ KALDI'
Bugün yayımlanan Kanun Hükmündeki Kararnamelere de değinen Bilgen, “Ülke güne KHK ile uyandı. 16 bin civarında insan sorgusuz sualsiz, ekmeğinden oldu. 16 bin yuva ekmeksiz kaldı, umutsuz kaldı. Binlerce öğretmeni işsiz bırakanlar üç gün sonra nutuk atıp, ne yüzle ‘Bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum’ diyecekler” diye sordu.
Doların yükselmesi karşısında hükümet kanadının açıklamalarını da eleştiren Bilgen, “EKK yoğunluktan değil yoğun çaresizlikten dolayı toplanıyor. Bu yaklaşımla dövize müdahalenin bir risk taşıdığının farkında bile değiller. Başbakan ekonomiye ilişkin ‘elle gelen düğün bayram’ diyor. Böyle derin analizi ekonomistler haftalarca düşünse bulamazdı. Başbakan ekonomideki durum için Trump’un seçilmesini sorumlu gösteriyor. Yani sorumlu ABD’li seçmen, bunların hiç kusuru yok” dedi.
Bilgen, 28 Şubat dönenimde Kayseri ve İstanbul belediyelerine dönük atamaları hatırlatarak, şunları ekledi: "O zamankiler daha insaflıydı ki kendi meclislerinden kayyım atanmasına fırsat veriyorlardı. Ama bu tablo gösteriyor ki mağdur olmak haktan yana olmaya yetmiyor. Mağdur olmak siyasette bir yerlere gelmeye yetiyor ama adil ve erdemli olmaya yetmiyor. Şu hatırlatmayı yapmak isterim İsrail’de ezan yasaklandı ve Hristiyanların yaşadığı yerlerdeki kiliselerde ezan okundu. Kimseyi örnek almıyorsanız bari dostunuza bakın."
'KAZANAMADIKLARINA EL KOYMAYI ALIŞKANLIK ETTİLER'
Bilgen, şunları da ifade etti:
"Milletvekillerinin göreve getiren nasıl halksa görevden alacak olan da halkın kendisidir. Siyasette yargı sopası ile kazanamayacağınız belediyeleri almaya heveslenirseniz bu işin ucu başka operasyonlara gider. Son günlerde yine sahneye çıkan ‘sifon çekme’ ile sorumlu şahsın yeniden toplantı düzenlediği söyleniyor. Biz kimsenin siyaseten operasyonlarla bitirilmesini istemiyoruz, yeter ki gölge yapmasınlar. Siyasete bu şekilde müdahale ederek kazanamadıklarına el koymayı alışkanlık haline getirmesinler.
Dolayısıyla Türkiye’de birilerini ya büyürsünüz ya küçülürsünüz diye korkutanlara şunu söylüyoruz; Büyümek istiyorsanız Kürtlerle barışacaksınız. Küçülmek istemiyorsanız, yine Kürtlerle barışacaksınız. Başka çareniz yok. Kürtler sizden fazla bir şey istemiyor; sadece sorunun diyalogla konuşarak çözelim diyorlar. Ama siz Kürtlerle konuşmayı değil, savaşmayı tercih ediyorsunuz. Bu mantıkla giderseniz bu işin sonu BM komisyonların da kara para atlamadan terörün finansına kadar canınızı çok yakacak. Bakanlar ABD’ye Gülen’i değil Rıza’yı istemeye gidiyorlar. Gülen burada konuşursa değil, Rıza orada konuşursa sorun olacak.
Anayasa konusunda Türkiye’de sivil toplum yoğun çaba sarf ettiler. 80 milyonun kaderi 8 kişi tarafından kapalı kapılar ardından yapılamaz. Sana-yasa olur ama anayasa olmaz. Anayasa toplum sözleşmesidir, birlikte yapmak inşa etmek demektir. Ama onun derdi kendine yasa yapmak olduğu için bu durumu anayasa yapma olarak tanımlıyor. Fiili durumu yasal statüye kavuşturmak için MHP’de buna destek olma çabası içerisine girmiş durumda.
'TESLİM ETMEYECEĞİZ, FİGÜRAN OLMAYACAĞIZ'
Parti Sözcüsü Bilgen, Meclis çalışmalarına ilişkin kararlarını da şöyle açıkladı:
“Bizler ne zorluklarla burada olduğumuzu, kimlere borcumuz olduğunu biliyoruz. Partisi için can verenlerin yükü omuzumuzdadır. Biz kime ne borcumuz olduğunu farkındayız. Nerede duracağımız, hangi görevi nasıl yerine getireceğimizin kararını da Bingöl’de seçim çalışmalarında katledilen Hamdullah arkadaşımızla vereceğiz. Arnavutköy’de seçim çalışmalarında yaşamını yitiren Erkan Öztürk’ü unutmadan vereceğiz. Biz partisi için canını verenlerin sorumluluğunu hissederek karar vereceğiz. Erzurum’da seçim aracının içerisinde yakılmak istenenleri unutmadan karar vereceğiz. Biz karar verirken Ceylan Önkol’un gözlerini unutmayacağız. Cenazesi günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet Ana’yı unutmayacağız. Ama şunu da bilin ki; ne sizin umduğunuz, sizin hesap ettiğiniz gibi buraları size teslim ederek gideceğiz ne de buradaki oyunun figüranı olacağız. Ne bu deveyi güdeceğiz, nede bu diyardan gideceğiz. Yükümüz ağır biz halk toplantılarını yapmaya devam edeceğiz. Bizim buralara bir davayı savunmak için gönderen halkın çağrısı her şeyden daha kıymetli. Bu tartışmaları nihai karar için devam edeceğiz. Şimdilik burada olacağız, size rahatsızlık versek de burada olacağız.”