DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün gerçekleşen Altılı Masa toplantısı sonrası Halk TV'de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah'ın konuğu oldu.
Babacan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle oldu:
TERÖRLE MÜCADELEDE YALNIZ KALIRSANIZ TERÖRÜ ÖNLEYEMEZSİNİZ: Terörün her türlüsünü lanetliyorum. Terör en büyük insanlık suçudur. Terörün mazereti olmaz. Teröre karşı tüm toplum olarak dimdik ayakta durmak zorundayız. Terörle mücadelede uluslararası işbirliğine de çok önem vermek zorundayız. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarıma acil şifalar diliyorum. Büyük bir facia ama bizim iç huzurumuzu, barışımızı bozmak isteyen, zarar vermek isteyen kimse buna karşı toplum olarak dimdik durmak zorundayız. Terörün en önemli amacı toplumsal psikoloji bozmak, örgütün kendi propagandasını yapmaktır. Ne örgüt propagandasına izin vermek ne de toplum olarak terörün yapmak istediği noktaya gelmek lazım. Olan oldu, kayıplarımız var acılarımız büyük ama hemen ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam etmeliyiz. Terör artık uluslararası bir sorun. Terörün kaynağı dışarıda. Siz bu kaynağı kurutmadan Türkiye'nin içindeki sorunları çözemezsiniz. Dışarıdaki kaynağı kurutmak için dış politikanızın düzgün olması lazım. Uluslararası ilişkilerinizin düzgün olması, dostlarınızın olması lazım. Siz her gün kendinize yeni bir düşman bellerseniz ve dünyada yalnızlaşırsanız o zaman terörle mücadelede başarılı olamazsınız. Terör örgütleriyle mücadelede en önemli yöntem örgütleri yalnızlaştırmaktır. İlgili ülkeler ile dayanışma içinde olmak... Terörün etkileyebileceği ülkeler ile dost olmak, beraber çalışmak ve birlikte mücadele etmek. Terörle mücadelede yalnız kalırsanız terörü önleyemezsiniz. Ondan sonra sağa sola saldırmaya başlarsınız.
DÜŞMANLIK ÜZERİNDEN SİYASET ÜRETİYOR: Şu anda ülkeyi yöneten zihniyet yani sayın Erdoğan bütün yönetim tarzını kutuplaştırmak üzerinden götürüyor. Onun zihniyetinde ya onun yanındasınız ya karşısındasınız. Kafa öyle çalışıyor. Ülkelerle ilişkiler de öyle. Sürekli düşman lazım... Kendisine sürekli düşman arıyor. Zihni siyah-beyaz üzerine çalışıyor. Türkiye'nin bu yönetiminin acilen değişmesi gerekiyor. Sayın Erdoğan'ın haftanın düşmanı panosu var. Mutlaka bir şey yazıyor. İç düşman, dış düşman. Buna ihtiyacı var. Korku üzerinden, düşmanlık üzerinden siyaset üretiyor. Al birini vur ötekine. İçişleri Bakanı iç güvenlikten sorumlu. 'Biz şurada hata yaptık' demiyor suçu hemen başkalarına yansıtıyor. Siz dış politikanızı düzeltin, sürekli kendinize düşman aramayın, dünya ile iyi geçinin 'Bu terör dünyanın başına beladır gelin beraber çalışalım' diyeceksiniz. Bu yok. Sürekli ona saldır, buna saldır. Sen iç güvenlikle ilgili ne yaptın ondan bahset. Bu konu bütün boyutlarıyla soruşturulmadan kesin hükümler vermek zor. Ancak terörün önlenmesinin en önemli yollarından birisi istihbarat çalışması yapılması. Bunun iyi yapılması gerekiyor. İstihbarat zafiyeti olduğu zaman bu olaylar başımıza gelebilir.
RESMİ AÇIKLAMALARA GÜVEN SIFIR: Dün İçişleri Bakanı bir şey söylüyor bakıyoruz uluslararası bir ajansa üst düzey yetkili başka bir şey söylüyor. Biz hangisine inanacağız? Enflasyon konusunda yalan söyleyen bir hükümetin doğru söylediğinden emin değiliz. Kendi şahsi siyasi amaçlarının bütün işine gücüne hakim olduğu siyasi karakterlerden bahsediyorsak iyice düşünmek lazım. Sıfır güven. Bir an önce bu yönetim anlayışının değişmesi lazım. Hükümetin elinde internet akış hızını yavaştan, normalleştiren ya da belli sosyal medya sitelerine erişimi engelleyen olanaklar var. Bunları zamanı geldiği zaman ya da işlerine geldiği zaman tamamen sıkıp boğabiliyorlar. İnsanların haber alma özgürlüğü var siz güvenilir bir devlet olun ki insanlar sizin söylediğine güvensin. Resmi açıklamalara güven sıfır, bu sefer internetteki dedikodulara insanlar daha çok güveniyor. Bunlar sosyal medyayı, interneti kısıp izlemesinler, bizi izlesinler diyor.
BUNLAR FAİZ DÜŞMANI DEĞİL MİYDİ NE OLDU?: Şu anda OECD'nin bir yapısı var. Finansal Eylem Gücü gibi bir şey. Bu terörün finansmanın önlenmesi ve kara paranın aklanmasıyla ilgili kurallar koyuyor. Biz OECD'nin tam üyesiyiz. Türkiye terörizmin finansmanında ve kara paranın aklanmasında beyaz listeden gri listeye düşmüş durumda. Sayın Erdoğan bunu açıklasın. Terörün finansmanıyla ilgili gerekli adımları neden atmadığını açıklasın. Türkiye bu konuda gereğini yapmıyor. Ben buradan sayın Erdoğan'a soruyorum. Niçin Türkiye beyaz listeden gri listeye düştü? Bu kafayla giderlerse kara listeye düşecek. Bu sene ödeyecekleri kur farkını biz 320 milyar lira olarak öngörüyoruz. Faiz ise 330 milyar. 650 milyar ediyor toplam. Bu sene sadece faize ve kur farkında ödenen 650 milyar lirayla 1 milyon tane konutu bedava yapıp vatandaşa dağıtmak mümkündü. Bunlar faiz düşmanı değil miydi ne oldu? Nas demiyor muydu? Merkez Bankası'nın faizini düşürdüm diye her gün çıkıp konuşuyor. Kimi aldatmaya çalışıyorsunuz?
GÜVEN OLMAYINCA KAYNAKLAR KURUYOR: Gelecek senenin bütçesinde tarım için ayrılan kaynak 54 milyar. 566 milyar faize, 54 milyar tarıma. Yoksul kesimden bu para alınıyor, parası olana veriliyor. Bütçe açığına bakın, biz neredeyse sıfırlamıştık. Şu anda bizim sermayedarlarımız başka ülkelere yatırım yapıyor, başka ülkelerin gençlerine istihdam sağlıyor. Şu anda yaşadığımız bu. Güven olmayınca kaynaklar kuruyor, kaynaklar pahalanıyor.
SEÇİMLERİN ERTESİ GÜNÜ YEPYENİ BİR TÜRKİYE'YE UYANACAĞIZ: Seçimlerin olduğu gece bambaşka bir Türkiye'ye uyanacağız. 85 milyon derin bir nefes alacak. Seçimlerin ertesi günü yepyeni bir Türkiye'ye uyanacak vatandaşlarımız. 'İyi ki bu korkulu rüyaymış' diyecekler. Geçtiğimiz 4-5 yılı kabus olarak görecekler. Türkiye yepyeni bir umuda uyanacak. Bütün sorunların temelinde kötü yönetim var. Bu ülke çok büyük ve güçlü bir ülke sadece kötü yönetimle bu duruma düşmüştür.
YILLARCA İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NI DA BIRAKMADI: Biz DEVA Partisi olarak üç ayrı alanda çalışıyoruz. Teşkilatlanma. İkincisi ülkenin her alanındaki sorunlara çözüm için eylem planları açıklıyoruz. Üçüncüsü de altılı masa çalışmalarına katkı veriyoruz. Bizim DEVA Partisi olarak her konuda çözümlerimiz hazır. Mesela tarımdaki çözümlerimizi açıkladık. Ekim ayının başında yaptığımız toplantıda bu çalışmaları masa olarak ortaklaştırma kararı aldık. Biz bu çalışmaları masaya koyduk. Çalışması olan diğer partilerde masaya koydu. Ortak, tek bir çalışma haline geliyor bunlar şu anda. Yerelde yerinden yönetim eylem planımız var. Yıllarca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı da bırakmadı. Başkanların üzerine adeta çöktü. Büyük projeler mutlaka önüne geldi. 2019 seçimlerinde 'Yeter artık elini çek' dedi.
DEMOKRASİYE İNANMIŞ, ÖZDE DEMOKRAT, DÜRÜST BİR İNSAN...: Altılı Masa'nın altı lideri olarak cumhurbaşkanında aranacak nitelikleri yazılı olarak açıklamıştık ama en önemlisi demokrasiye inanmış, sözde değil özde demokrat, dürüst bir insan olacak, sözünü tutacak. Seçimlerden sonra parlamenter sisteme geçene kadar ülke nasıl yönetilecek? Adayımızla onları da konuşmak istiyoruz. Bizim adayımızın seçime doğru giderken altı partinin ve adayın beraberce karar verdiği ve topluma taahhüt ettiği politikalar üzerinden seçime gitmesi gerekiyor. Seçimdeki bir yol kazası Türkiye'yi daha içine kapatır. Bu Türkiye'nin son fırsatı. Brezilya'da 1.5 farklı seçim sonucundan sonra herkes nefesini tuttu bir izledi. Bir mızıkçılık yapar mı diye herkes odaklandı. Bizimde böyle bir endişemiz var. 2019 Mart'ta bunu yaşadık. Erdoğan, '10 bin oy farkla ben İstanbul'u vermem' dedi. İstanbul halkı da 'Al farkı' dedi. Böyle risklere girmemek lazım. Biz açık fark diyoruz.
Cumhurbaşkanı seçim döneminde devletin imkanlarını sonuna kadar kullanır diye kanun geçirdiler Meclis'ten. Diğer genel başkanlarla rakip olarak seçime gidiyorsun ve onların elinde devlet imkanı yok. Ayıp değil mi? Biz buna 'Geçiş sürecinin yol haritası' diyoruz ve bunu sadece liderler olarak konuşuyoruz. Yaptığımız Türkiye'de bir ilk. Altı parti seçimden çok önce seçim sonrası konuşuyorlar ve beraber çalışma kültürü oluşturduk. Türkiye'de siyaset Erdoğan'ın kafasında ötekileştirme. Biz istişare, ortak akıl diyoruz. Ülkemizin tam ihtiyacı bu. Çok farklı, farklı geçmişlerden gelen siyasi partiler. Farklı ideolojilerden, kimliklerden gelen partiler Türkiye'nin yarınları konusunda buluşuyorlar. Geçmişimizi konuşmaya başlarsak Altılı Masa'da anlaşmamız mümkün değil. Herkes kendi geçmişinden ders alıyor. Şu andaki hükümetin ayrıştırıcı üslubu bu ülkenin bekası açısından en önemli tehdit.