T24’ten İlhan Ketenciler’e konuşan Ağırdır, CHP’nin uzun süredir izlediği ‘sağa açılım’ siyasetinin CHP’li seçmenleri nasıl etkilediği sorusuna şu yanıtı verdi:
“CHP seçmenini az etkiliyor çünkü gidecek bir yerleri yok. CHP ne yapmaya çalışıyor, tam da böyle bir mecburiyetçiliği görerek, gündelik yararları açısından doğru da yaparak diyor ki ‘Benim seçmenimin gideceği başka yer yok. Ben de sağ seçmenden bir miktar oy alabilir miyim diye sağcı aday göstereyim.’ Örneğin yerel seçimde de Ankara’da Mansur Yavaş’ı gösterdiler. Böyle suni yollarla oy alabileceğini sanıyor ama alamıyor. Çünkü bu mesele tek başına aktörlere bağlı değil. Kimlik meselesi var, kutuplaşma var, eğitim var, dindarlık var, sol sağ var, ekonomik seçmen var. Eğer mesele bu kadar kolay olsaydı CHP bunu 50 kere başarırdı.”
‘CHP’Lİ SEÇMENLER ‘KAYBEDECEĞİZ’ FİKRİYATINA SAHİP’
Ağırdır, olası CHP-Saadet Partisi ittifakına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Burada kritik soru CHP seçmeninin Saadet’le ittifakta ne yapacağı değil, Saadet seçmeninin böyle bir ittifakta ne yapacağı. Çünkü CHP seçmeninin seçeneği yok. Tayyip Erdoğan’ın iktidar biçiminden çok rahatsızlar, baskı ikliminin hakim olduğu bir zaman diliminde yaşıyorlar. İnsanlar da siyaseten oy verdikleri partinin iktidarı kazanmak, ülkeyi düzlüğe çıkarmak konusundaki kapasitesi konusunda karamsar bir beklentiye sahipler. CHP bütün seçimlerde yüzde 25’i geçemiyor bir türlü. Dolayısıyla CHP’ye oy veren insanlar ‘Kaybedeceğiz’ fikriyatına ve duygusuna da sahipler. Onun için de çok umutsuzlar.”
‘CHP’NİN MESELESİ KİMLİKLERE YASLANMAK DEĞİL’
CHP’nin oy oranını nerelere kadara çıkarabileceğine ilişkin Ağırdır, şöyle dedi: “CHP’nin meselesi sadece kimliklere yaslanmak değil. AK Parti kimliklere yaslanarak kârlı çıkıyor. CHP’nin kimliklere yaslanarak zararlı çıkıyor olduğunu, kimlikler ve kutuplaşmanın dışına çıkarak bir siyaset üretmesi gerektiğini görmek zorunda. Bunun da yolu sadece sağdan bir aday almak değil. Ülkedeki dindarların da, Kürtlerin de, sekülerlerin de ihtiyaç ve taleplerinin ortaklaşacağı alanları bulmak ve o ortak alanlar üzerine siyaset üretmek zorunda.
Sağdan aday göstererek bu iş halledilemez. Bugün muhafazakârlar için ’28 Şubat’ın mağduru, bugünün mağruru oldu’ diyoruz ama neler yaşandığını ve bugünkü ihtiyaç ve taleplerinin ne olduğunu da CHP’nin anlamaya çalışması lazım. Bu yokmuş gibi onların içinden birini aday yaparak CHP kendisine yönelik güven meselesini halledemez. CHP’nin meselesi daha yapısal. CHP ancak cumhuriyeti demokratikleştirelim diyerek ya da daha çoğulcu, sınıfsal bir yerden, tüm kimliklerin ve sosyolojik kümelerin hepsinin ortak kesenleri üzerinden yeni bir siyaset üretmek zorunda. Bunu yapamadığı sürece belli bir oy seviyesinde kalıyor.”
‘YİNE DE OY VERMEYE GİDECEKLER’
İktidarın seçimlere yönelik yasaklama ve baskılarının geri tepebileceğini belirten KONDA Genel Müdürü, şunları söyledi: “Seçmenin siyasetten kurgulanan bu güncel duruma pratikte itirazları var. Kendi güncelleri ulaşım derdi, çocuğunun sınavı kazanıp kazanamayacağı, yarın akşamki yemeğinin sofraya nasıl geleceği meselesi. İşsizlik meselesi, enflasyon meselesi. Günceli sadece siyasetten kurunca o reel hayata tekabül etmiyor. Dolayısıyla gerçek hayatın meseleleriyle siyasetin gündemi birbirinden koptukça insanlar da giderek siyasetten kopuyor. Ama sorduğunuz zaman elbette kimliği, bilgisi, tercihi üzerinden bir parti söylüyor ama bizim gözlediğimiz, o yüzde 40 denen küme giderek siyasetten umudu kesiyor. Ama yine oy vermeye gidecekler. Neye göre oy vermeye gidecekler, o günkü ekonomik şartlara bakacaklar, işsizliğe bakacaklar.
Eğer bu tür yasaklamalar, tutuklamalar kendi hanesine değerse, komşusuna değerse, dindar da olsa, Tayyip Erdoğan aşığı da olsa oy vermeyebilirler. Bu riski en iyi Tayyip Bey görüyor. İki şeye bakalım, 1 Kasım seçimleri yapıldı, yüzde 50 aldılar. İkincisi 15 Temmuz yaşandı, Yenikapı diye bir birlik beraberlik ruhu doğdu. O ruha destek yüzde 80’lerdeydi. Ama bu iklimde ne bekleyelim diye sorduğumuz zaman bizim seçmenimizin beklediği şey demokratikleşme ve kutuplaşmanın bitmesiydi. Bu ikisi de olmadı ve o yüzde 80 destek ile yüzde 61 dediğimiz potansiyel referandumda zar zor yüzde 51 oldu.”
‘CHP HALA AK PARTİ’NİN KAYBETME RİSKİNİ GÖREMEDİ’
Ağırdır, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Referandum süreci OHAL’le paralel yaşanırken, neredeyse hayır kampanyası yapılamadı, televizyonlarda neredeyse sadece ‘evet’çi söylemler söylenirken oldu bu. Dolayısıyla Tayyip Bey bunu gördü ve 17 Nisan’dan beri 2019 seçimlerine işaret ediyor. Melih Gökçek, Kadir Topbaş gibi adamları görevden aldı bu süreç nedeniyle. Ve CHP hâlâ bu gerçeği, AK Parti’nin kaybetme riskini görmedi. Hâlâ kendi içlerindeler. Dursun Çiçek çıkıp “Abdullah Gül aday olsun” diyor, her gün başka bir CHP’li başka bir şey söylüyor. Bir taraf 16 Nisan’da 51 aldığını görerek kaybetme riski olduğunu fark ediyor ve seçim yasasının değiştirmek, hatta zorlamak dahil çabalıyor. Bir taraf da hâlâ sadece konuşuyor.”
‘SAHADAKİ ÇÖZÜLMEYİ KIRAN AFRİN OPERASYONU OLDU’
Sahada yaptığınız araştırmalarda AK Parti’nin oylarının eridiğini görüyor musunuz sorusuna, Bekir ağırdır, şu karşılığı verdi: “Sahadaki çözülmeyi görüyoruz tabii. Bunu kıran tek şey Afrin oldu. Afrin harekatının ürettiği duygusal ve milliyetçi bir coşku var. Ama bu sayılara yansımanın da sadece AK Parti için olmadığını söylemeliyiz. AK Parti için de öyle, MHP için de böyle, CHP için de böyle… Çünkü merkezkaç kuvvetiyle gri alanda bir köpürme oluyorsa bu tarafa gidenler kadar öbür tarafa gidenler de var. Afrin’le coşanlar olduğu kadar Afrin meselesinin içeriye toplumsal ve siyasal yansımalarından korkanlar da var. Afrin’e dair kurulan dilin siyasetteki yansımalarına itiraz edenler de var, sadece savaş karşıtlığı ya da terörün yanında olma meselesi değil. Dolayısıyla Afrin meselesi bir miktar kırdı. Ama hâlâ bugünden bakarsanız şu anda AK Parti, CHP, MHP ya da İyi Parti’ye oy vereceğinden emin olan insanlar seçmenin yüzde 70’i falan yani. Yüzde 30’u emin değil.
Afrin’e destek yüzde 70’lerin üzerinde. CHP’ye oy vereceğini söyleyen insanların bile yarısı Afrin’e destek veriyor. O destek illa hemen bir partinin desteğine dönecek anlamına gelmiyor. Siyasetin günceli belirleme kapasitesi artıyor Afrin gibi meselelerde. Siyasetin güncel tartışmalarının gündelik hayata etkisi bakımından seçmen tercihlerinde bir miktar etkisi oluyor. Ama Afrin gibi, Fırat Kalkanı gibi, 15 Temmuz gibi olağandışı birtakım gelişmelerin ürettiği köpürmelerin sürdürülebilir olduğunu varsaymak doğru değil. Çünkü hayat akmaya devam ettikçe o etki yine nötralize oluyor. Dolayısıyla bu dilin sürmesi ve seçmenin bütün iradesinin o gerilim üzerinden teşekkül etmesi sürdürülebilir değil, olmayacak da nitekim. İki üç ay sonra sönecek. Bunun çok daha eski bir örneği var. 27 Nisan e-muhtırası verildiği zaman AK Parti oyları 55’lere çıkmıştı, 3 ay sonra seçime gelince yüzde 49’la normale geri dönüyor. Şimdi de böyle bir kabarma hali var, 2 ay sonra o da normale döner.
SAADET PARTİSİ’NİN OY ORANI
Ağırdır, Sadet Partisi’nin oy oranına ilişkinse Saadet Partisi’ne böyle yüzde 8’ler, 10’lar, 20’ler falan yakıştırmak doğru değil. Oyunu değiştirecek şey kimliklerin dışından siyaset yapmak” dedi.
‘HDP’YE ELEŞTİRİLERDE İNSAFLI OLUNMASI LAZIM’
Ağırdır, HDP oylarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Daha geniş bir demokrasi bloku gibi bir ittifak oluşturulamazsa görünen o ki HDP üçüncü bir kanat gibi girecek. O zaman da eğer AK Parti karşıtı ittifak, HDP’yi içine almıyorsa zaten işi zor. Bir yandan da HDP’nin de ittifaklara bakışında temel bir mesele var. Şu ana kadar neyi eksik yaptılar, neyi fazla yaptılar tartışılır ama HDP bu kadar baskı altındayken, kriminalize olmuşken, genel başkanı bile tutuklanmışken, eleştirilerde insaflı olunması kanısındayım. Ama yine de yaptıkları kongrede çok daha güçlü bir özeleştiri yapıp çok daha güçlü bir demokrasi çağrısı yaparak başka bir süreç konusunda bir siyasi çizgi üretmek konusunda çok kararlı bir duruş sergileyebilirlerdi. Henüz o da gözlenmiyor. O zaman da bugün Irak’ta, Suriye’de, Afrin’de olanlar, Türkiye’de tüm yaşananlar çerçevesinden bakılırsa HDP’nin işi zor olacak. İttifaka giren partiler baraj riski yaşamayacak ama her halükarda, HDP bugünkü politikaları onaylandığı için değil, sadece Kürt kimliğine yaslandığı için İyi Parti ya da Saadet’e oranla baraj riskini en az yaşayan parti olacak. En azından bugün öyle, yarın olağandışı gelişmeler olursa o günkü durumu bugünden bilemeyiz.
PARTİLERİN ŞU ANKİ OY ORANLARI
KONDA Genel Müdürü Bekir ağırdır, siyasi partilerin şu anki oy oranlarına ilişkin şunları söyledi: “Şu anda hâlâ 1 Kasım’daki tablo açısından AK Parti ve CHP aynı bandında sürüyor. Amma velakin biz şu aşamada kararsız gibi olan seçmenlerin sayısal olarak bölerek dağıtmanın doğru olmadığı ve önceki cümle gibi bir cümle kurmanın doğru olmadığı gibi bir kanaate sahibiz. Çünkü Afrin’in yarattığı köpürmeyi bir kenara bırakırsak, insanların siyasetten bu kadar umudunu kestiği, psikolojik olarak karamsar olduğu bir dönemde bu kadar büyük bir kümeyi sayısal olarak şöyle dağıttık, böyle dağıttık demek doğru değil. Raporlarımızı bunu vurgulayarak yazıyoruz. Çekirdek seçmen üzerinden baktığınız zaman AK Parti açık ara CHP’nin önünde. Artık baraj meselesi kalmadı ama MHP’yle İyi Parti bir tahterevallide gibi. HDP de tam baraj seviyesinde devam ediyor. Ama bu tablonun da yanıltıcı olduğunu ısrarla söylemeye çalışıyorum. Sorunca insanlar bir parti adı söylüyor ama bir yandan da ‘Peki o seçtiğin adam ülkenin sorunlarını çözer mi?’ dediğin zaman da yarıdan fazla insan son derece karamsar. AK Parti’lilerin kendi liderlerine güveni daha yüksek. Bu karamsarlık CHP’lilerde daha yüksek. CHP’nin seçimi kazanacağına ve ülkenin sorunlarını çözeceğine inananlar yarı yarıya. Bir bakıma şunu söylemek mümkün, seçmenin yarısı oy veriyor ama mecburiyetten.
Güncelleme Tarihi: 08 Mart 2018, 20:20