Mart ayında yapılacak Kürt Film Festivali’ne hazırlık amacıyla düzenen etkinlikte, çizimlerini İran cezaevindeki Kürt tutsak Faruq Samani’nin yaptığı ‘Wenda’ ve ‘Poke’ kısa metrajlı filmler perdeye yansıtıldı.
Doğu Kürdistanlı Gazeteci Rasoulpour, baskıcı rejimlerin sanatçıları cezaevlerine atarak yaratıcılıklarını ve sanatlarını geliştirmeyi engellemeye çalıştığını, ama amacına ulaşamadığını, cezaevlerinde sanatçıların en zor koşullarda bile yaratıcılıklarını geliştirdiklerini ve eserler vermeye devam ettiklerini söyledi.
İRAN’DA SANATÇILAR DÜŞÜNCELERİNİ HALKA İLETMEK İÇİN YENİ YÖNTEMLER BULMAK ZORUNDA
Doğu Kürdistanı Faruq Samani’nin cezaevinde çizdiği resimlerin filmleştirilmesinin bunun somut bir kanıtı olduğunu belirten Rasoulpour, “Bana göre cezaevi sadece parmaklılar ve dört duvarla çevrili mekanlar değildir. İran’ın tamamı büyük bir cezaevidir. Burada sanatçılar düşüncelerini yansıtmak ve halka iletmek için yeni yöntemler bulmak zorunda kalıyor” diyerek oluşturulan enstrümentsiz bir müzik grubunun çalışmalarını örnek gösterdi.
İran’da yasaklandığı için hiç bir enstrümenti olmayan bir müzik grubun pandomimle duygu ve düşüncelerini yansıttıklarını anlatan Rasoulpour, bunun İran’ın ne kadar traji-komik bir durum içinde olduğunu göstermesine rağmen sanatçıların yeni yöntemler bularak yaratıcılıklarını geliştirdiklerini de ortaya koyduğunu söyledi.
FARUK SAMANİ “YAŞAYAN BİR ŞEHİT”
Doğu Kürdistanlı Yönetmen ve Fotoğrafçı Sherko Jahani Asl, Faruq Samani’nin yaşamını ve mücadelesini anlattı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını protesto etmek amacıyla Doğu Kürdistan’da yapılan gösterilere polisin saldırdığını ve Samani’nin boynundan vurularak ağır yaralandığını söyledi. Kıl payı ölümden kurtulan Samani’nin arkadaşları ve halk tarafından “Yaşayan Şehit” olarak adlandırıldığını, kendisinin Samani ile ilk kez bu olayın üzerinden bir yıl geçtikten sonra Mahabat’ta tanıştığını belirtti.
Samani’nin Kürt halkının özgürlüğü ve haklarını kazanması için mücadele eden bir sanatçı olduğunu, bundan dolayı da İran rejiminin hedefi haline geldiğini, yaralandığını ve defalarca tutuklandığını, 8 ay bir hücrede tek başına tutulduğunu ifade etti.
Şu anda İran cezaevlerinde baskı ve zulme karşı çıktıkları için binlerce politik tutsağın bulunduğunu, tutsakların işkencelerden geçirildiklerini ve bazılarının idam edildiklerini ifade eden Asl, kendisinin yazdığı öykülerden dolayı üç kez tutuklandığını ve bir keresinde 63 gün hücrede tutulduğunu söyledi.
Aralarında Nelson Mandele ve Abdullah Öcalan’ın da bulunduğu liderlerin ve pek çok sanatçının en değerli eser ve kitaplarını cezaevlerinde yazdıklarına dikkat çeken Asl, cezaevlerinde çok değerli eserler yaratan Kürt aydınlarından örnekler verdi.
Demir parmaklıklarının tutsakların okuyup yazmalarını engelleyemediğini, tutsaklarının en zor koşullarda bile yaratıcılık göstererek kendilerini geliştirdiklerini ifade etti.
CEZAEVİNDEKİ İNSANLARIN HAREKETE GEÇEN DUYGU VE DÜŞÜNCELERİ MUAZZAM BİR GÜÇ
Yaşamının 12 yılını Türkiye zindanlarında geçiren Şair Fatma Savcı, baskıcı rejimlerin tutuklayıp cezaevlerine koydukları insanların mücadelenin içinde olan insanlar olduklarını, rejimin onları bilinçli olarak tutuklayarak toplumla ilişkilerini kestiğini belirtti.
Cezaevine atılanların dışarıdayken uğraştığı şeyleri ve mesleklerini cezaevinde yapamadıklarını tarımla uğraşan birinin durumunu örnek vererek anlatan Savcı, toplumdan ve uğraşlarından koparılan tutsaklarının duygu ve düşüncelerin harekete geçtiğini ve muazzam bir güç oluşturduğunu söyledi. Görme özürlülerin zaman içinde diğer duyularının geliştiği gibi cezaevindeki tutsakların da hayal güçleri ve yaratıcılıklarının geliştiğini söyledi.
Kuzey Kürdistanlı onbinlerce kişinin cezaevlerinden geçtiğini ve şu anda onbini aşkın siyasi tutuklunun cezaevlerinde tutulduğunu hatırlatan Savcı, “Biz cezaevlerini politik tutsakların kendilerini geliştirdikleri, entellektüel birkimlerini artırdıkları, sanatçıların ve yazarların yaratıcılıklarını geliştirdikleri üniversiteler olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.
Tutuklandığında Kürt dilinin tamamıyla yasak bir dil olduğunu, Kürtçe okuyup yazmayı cezaevinde öğrendiğini ve ilk şiirlerini Kürtçe sigara kağıtlarına yazarak dışarıya gönderdiğini söyledi.
ÇOK SAYIDA KÜRDÜN CEZAEVİNDETUTULMASI VE İDAM EDİLMESİ TESADÜF DEĞİL
Rasoulpour, bir soru üzerine Haziran ayında yapılan seçimlerde Hasan Ruhani’nin iktidara gelmesinden sonra İranlı yöneticilerin söylemlerinde bir değişiklik olduğunu, ancak İran Halkı, aydınlar ve sanatçılar üzerindeki baskıların hızından bir şey kaybetmeden devam ettiğini söyledi.
İran Kürdistan’ı dendiğinde insanların akıllarına baskı, işkence, cezaevi ve idamlar geldiğini, ancak orada olan olumlu gelişmelerin unutulduğunu, bir Kürt aydının “Kürt olmak zor ama Kürtlüğü reddetmek imkansız” dediğini aktardıktan sonra tüm baskı ve işkencelere karşı Kürt halkının boyun eğmediğini ve mücadelesini sürdürdüğünü vurguladı.
İran’da yaşayan Kürtlere yönelik baskı ve şiddetin daha fazla olmasının tarihsel nedenleri olduğunu, İran rejiminin Kürtleri rejime karşı potansiyel bir tehdit olarak gördüğünü, bu nedenle de çok sayıda Kürdün cezaevinde tutulmasının ve idam edilmesinin tesadüf olmadığını dile getirdi. Kürtlere yönelik yoğun baskının bir diğer nedeninin de İran rejiminin Şii, Kürtlerin çoğunluğunun Sunni olmaları olduğunu söyleyen Rasoulpour, İran rejiminin “Ya bizdensin ya da bize karşısın” anlayışıyla hareket ettiğine de dikkat çekti. / anf
Güncelleme Tarihi: 09 Şubat 2014, 10:54