Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin kadın grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yüksekdağ’ın konuşmasında satır başları şöyle:
Fincancı, Önderoğlu ve Nesin
-Dört bir yandan insan hakları mücadelesi yürütenlere karşı tutuklamalar devam ediyor. Bugün belki de aramızda olacak olan Şebnem Korur Fincancı, gerçekleri aktarma suçunu işlediği için tutuklandı.
“Gerçekleri, hayatın bilgisini topluma ulaştırmak için kesintisiz mücadele yürüttü. Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı tutuklanan akademisyenler gibi hapishane duvarlarının ardındalar.
“Uzun yıllar önce gözaltında tecavüze uğrayan kadınlar, sadece Şebnem Korur Fincancı’ya güvenerek bu insanlık suçunu ispatlayabiliyorlardı. Zor durumda kalan, haksızlığa uğrayan kadınların daima yanındaydı.
“Duman dağılıp abluka kalktığında Cizre’ye ilk olarak Şebnem Hoca ile birlikte gitmiştik. Gerçeği raporlaştırarak topluma aktaran yine Şebnem Korur Fincancı olmuştu.
“Gerçeğe sarılarak ve direnişe sarılarak, onura dayanarak direnen kadınlar var. İnsan hakları mücadelesinin sarsılmaz savunucularına bir kez daha selamlarımızı iletiyoruz. Onların bayrağını bugün çok daha sağlam bir şekilde tutarak dalgalandırmamız gerekiyor. Her yerde gerçeğin ve özgürlüğün sesi vardır. Bu sesi hiçbir diktatör susturmayı başaramadı, başaramayacak.
Orhan Doğan
“Bugün aynı zamanda değerli Kürt siyasetçi Orhan Doğan’ın aramızdan ayrılmasının yıldönümü. Orhan Doğan demokratik siyasetin, yılmayan halk iradesinin sembolüdür. Bütün bir yaşamı mücadeleyle geçmiş seçkin bir demokrasi savunucusunun ölüm yıl dönümü.
“Orhan Doğan, bugünkü direnişimizin de sembolüdür. Geri çekilmez iradenin sembolüdür. Onun gibi demokratik direnişin savunucularına söz verdik. Bu sözü en iyi biçimde tutma görevini yerine getirmeye çalışıyoruz.
“Egemenler Orhan Doğanlara yaptıklarını, bugün HDP’lilere yapmaya çalışıyorlar. Ancak aynı cevabı yeniden alacaklar. Emin olun bizi tüketmeye çalıştıkça her gün kendileri tükenecekler.
Dokunulmazlıklar
“Diyorlardı ki, dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme getirildiğinde, o görüntüler bir daha yaşanmayacak, evet daha büyük, daha çaplı saldırılar geliştiriyorlar. Dün Meclis’te irademizi kelepçeleyenler, bugün her yerde halklarımızı kelepçelemeye çalışıyor.
“Yarınımızı görmek istiyorsanız dünümüze bakacaksınız. Halklarımıza verdiğimiz sözümüzdür, sözümüzü her koşulda tutacağız. Şimdi istedikleri hızla bizi kelepçeleyip hapse atmayı başaramadılar ama niyetleri bu.
“Bizi ‘ifade vermeye’ çağırıyorlar. Nereye? Saray tarafından atanmış savcılara. Gitmeyiz. Çünkü karşımızda bağımsız bir yargı mekanizması yok. Anayasa’nın temel bir kriterini, haksız çoğunluğa dayanarak ucube bir yasayla değiştiriyorlar, bizim de biat etmemizi bekliyorlar. Asla biat etmeyeceğiz.
“Yargıya güven, Türkiye’de yüzde 30’lara düşmüş. Yargıtay Başkanı söylüyor. Yüzde 70’in güvenmediği, Saray tarafında atanmış savcılara gidip ifade vermemizi istiyorlar. Bizim hesap vereceğimiz tek güç halklarımızdır.
“Bizim böyle bir operasyon karşısında geri adım atmamız asla düşünülemez. Yargı Saray’ın oyuncağı olmuş, adeta bir Saray tiyatrosu oynanıyor. Yüksek yargı başkanları çay toplamaya koşa koşa gidiyorlar. Ayağa kalkıp düğmelerini ilikliyorlar, “Otur” diyorlar, oturuyorlar, “kalk” diyorlar kalkıyorlar. Durumları içler acısı. Bağımsız bir yargı sistematiği yok.
“Dün de yargı siyasallaştırılmıştı ama bugün oyuncak edilme düzeyini yaşıyor yargı mekanizması. Saray’ın kadılarına dönüşmüş bir yargı ile adalet sağlanacağına inanmıyoruz. Türkiye’de adalet isteyen hiçbir toplumsal kesime adalet sunabilecekleri bir durumları yok
Yargı
“Yargı reformu diye de bir şey getiriyorlar. Bakan, “ayıklama hareketi” olarak tanımlıyor. Bu gerçek anlamda yargıyı reforme eden değil, tam tersine iktidarın pirincin taşını ayıklama mekanizmasıdır. En kritik yasalar, baskın yapar gibi “el kaldırdım indirdim” sistemiyle bu Meclis’ten çıkarılıyor.
“Türkiye’de çok karanlık bir dönem yaşanıyor. Bu karanlığı yaratan da tekçi bir iktidarı inşa etmek için hiçbir sınır tanımayanlardır. Yargıyı yap-boz tahtasına çevirdiler. Tam dört kez değişiklik yapmışlar.
“Bu düzeniniz dikiş tutmayacak. Yargıda son ve esas düzenlemeyi yaptıklarını sanıyorlar ama bu son düzenleme onların sonu olacak. Bu dikiş tutmaz iktidarlarını ayakta tutmayı başaramayacaklar.
“Bizler her yerde, halkımızdan aldığımız meşruiyetle mücadeleye devam edeceğiz. Bizim atanmış hakimlerimiz, savcılarımız olmadı. Satın alınmış bürokratlarımız olmadı. Sadece haklılığımız ve meşruiyetimizle var olduk, var olacağız. Meclis’te ve her yerde.
“Saray-kışla rejimini inşa etmeye çalışıyorlar”
“İktidarlarının cicim yıllarında kaldırdıkları darbe kurumlarını yine getiriyorlar: DGM’ler geri geliyor. DGM’leri, o İstiklal Mahkemeleri dönemindeki kıyım mahkemelerini yeniden getirdiler. Bugün bir Saray-kışla rejimini inşa etmeye çalışıyorlar.
“AKP-Saray iktidarı için sandıklar sadece bir enstrüman. Sandığın olması darbenin olmadığı anlamına gelmiyor ki. Sandıktan çıkan sonucu beğenirse tanıyor, beğenmiyorsa tanımıyor.
“İşte bu eşikte biz direnen ve demokrasiye inanan kadınlar, o karanlığa gömülmemek için dimdik duracağız.
Belediyelere kayyum atanması
“İnşa etmeye çalıştıkları despotizm sınır tanımıyor. Belediyeleri de devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Kayyum atama yöntemi. Başbakanlık kurumu da ortadan kaldırıldı. Saray’daki ve etrafındaki avanesi “tak” diyor, yürütme yani Başbakan “şak” diye yapıyor.
“Bir Saray var, bir muhtarlar var, bir de kayyumlar. Yasama, yürütme, yargı, Meclis, Hükümet… Bunlar artık olağan mekanizmalar olmaktan çıktı.
“”Belediyelere kayyum atayacağım” diyor. Oyla alamadığını zorla almaya çalışıyorlar. Utanmıyorlar. Kendi adaylarının yüzde 10 oy aldığı belediyeyi kayyumla almaya çalışıyorlar. Kendini yitirmiş her türlü rezilliği yapmayı göze almış bir iktidar var.
“”Devletten pay alıyorsunuz, burnunuzdan fitil fitil getireceğiz” diyor. Kimin payından söz ediyorsun? Asıl bu halk, sizin çaldıklarınızı burnunuzdan fitil fitil getirecek. Esas, sizin burnunuzdan gelecek çaldıklarınız, çırptıklarınız.
“Van, Mardin. Gözünüz dikmiş, sizi düşüreceğim, büyükşehir olmayacaksınız diyor. Sizin sofrada zıkkımlandığınızın yarısı kadar bütçe almıyor bu belediyeler. Aldıkları, bu halkın vergisindendir. Kimin hakkını kime vermiyorsunuz?
“Bunlar tam anlamıyla yol kesen deli Dumrul olmuşlar. Deli Dumrul sendromu yaşıyorlar. Demokratik yoldan alamadıklarını, yol keserek, gasp ederek çalmaya çalışıyorlar. Ama asla izin vermeyeceğiz.
“Teklifimiz net: Halka gölge etmeyin yeter. Tankınızı topunuzu çekin. Bütçe de vermenize gerek yok. Tankınız, topunuz olmasa, çalmasanız o belediyeler kendi olanaklarıyla gani gani halka hizmet götürür.
İsrail’le anlaşma
“Rusya ile düşman hale getirdiler. İsrail ile gerilim üzerinden siyaset yapıyorlar. Bunların taktiği şu: Önce kaybettiriyor, yerlerde sürünüyor, sonra toparlamaya çalışıp hafifçe kalkınca da “Ne güzel kalktım, değil mi” diyorlar. İsrail ile anlaşma yaptılar. İsrail özür dileyecekti, dilemedi. Deniz ablukası kalkacaktı, kalkmadı.
“İsrail ile anlaşma neden yapıldı? Buna cevap veremiyorlar. Saray’daki “İsrail terör devleti, ben görevde olduğum sürece İsrail ile anlaşma olmayacak” dedi. Şimdi de yaladı yuttu. Mavi Marmara’da ölenler öldü. Meydan meydan dolaşıp Mavi Marmara’da İsrail’e karşı kahramanca yola çıkanları kullandı.
“İnsanların aklıyla alay eden bu yaklaşıma onay veriyor bazı kesimler de. Çok acıklı bir durumdalar. İsrail ile anlaşmanın özü şu, Filistin’in doğalgazını alıp Avrupa’ya Türkiye üzerinden satacaklar. Anlaşmanın en önemli maddesi bu. Sözlerini pazarlık masasında satıyorlar. Dış politikadan anladıkları bu. Bir de bununla övünüyorlar.
Rusya
“Onların bu tutarsız politikalarının peşinde sürüklenmek zorunda değiliz. Bakın, Rusya ile yaşadıkları krizi çözme noktasına geldiler, özür dilediler. “Aslında özür dilemedik” diyorlar. Komik duruma düşürmeyin kendinizi. Özür dileseniz ne olur? Ama bunların kibirlerinden geçilmiyor.
“Bugün kazandıklarını sanıyorlar ama kaybedecekler. Bir taraftan Rusya ile anlaşma yapıyorlar ama Rus pilotun ölümünden sorumlu tetikçi çeteci, İzmir’de salıverildi. Böyle de çelişkililer.
“Onlarla aynı gemiye binilemeyeceği çok net ortaya çıktı. Mavi Marmara’da onlarla aynı gemide olanları bırakıp kaçıyorlar. Bugün Saray’daki ile aynı gemide olanlar bir düşünsün. Bir pazarlık masasında satılabilirler. Kimse Saray’ın gemisine binmesin, binenler de yol yakınken insin.
Lice
“Siz önce evinizde kendi halkınızla barışmayı bileceksiniz ki dışarıdaki size güvensin. Ölüm ve gözyaşı yaşattıkları yetmedi, şimdi de ormanları yakıyorlar. Lice’de orman yakma operasyonu yürütüyorlar. Lice’de 50 bin dönüm orman yakıldı. Haberleri açıp baktığınızda da “güvenlik güçleri kenevir tarlalarını yaktı” diyorlar. Yalanınız yansın. Yalanınız kül olsun.
“Kenevir tarlaları mı? O kenevir tarlaları karakola kaç metre yakındaymış? Bunun da bilgisini verin? Şeyh Sait’ten bu yana görmediği zulüm, ahlaksızlık kalmamış halka kara çalmayın, utanın biraz. Sizin yalanınızın mumu yatsıya kadar da yanmayacak.
“Lice halkına yine ateşle, yangınla, zulümle operasyon düzenliyorlar. Ama o halkı 1925’ten bu yana dize getiremediniz. Şimdi ise bir sürgün ve göç ettirme politikası uygulanıyor. Ormanların yakılmasının, köylerin yaşanamaz hale getirilmesinin nedeni budur.
“Lice’de çatışma yoktu. Ormanları yakıp kendilerine yeni üslenme alanları oluşturmaya çalışıyorlar. İşte 4 yıl önce Medeni Yıldırım bunu gördüğü için katıldığı karakol inşaatı protesto eden sivil bir yürüyüşte katledildi. Saygıyla anıyorum.
“Lice-Dicle hattında 90’lı yıllarda üç kontrol noktası varken, bugün dokuz kontrol noktası var. 90’lardaki zulmün iki-üç katını yaptınız, teslim alamadınız. Teslim alamayacaksınız. Çünkü teslim almaya çalıştıklarınız Şeyh Sait’in torunlarıdır. Şeyh Sait’in, onunla birlikte yürüyen onurlu Kürtlerin davası ilerlemesin diye onların direndiği yerleri yıkmak istediler.
“1925’ten bu yana başaramadınız. Çünkü Şeyh Sait’in idam sehpasındaki sözlerini unutmadılar. “Ben halkım için feda oluyorum. Feda olduğum için üzülmüyorum. Yeter ki torunlarım beni utandırmasın.” Şeyh Sait’i utandırmayan torunlarını saygıyla sevgiyle selamlıyorum
Sivas Katliamı
“2 Temmuz’da katledilen canlarımızı saygıyla minnetle anıyorum. Bir kere daha onların anılarına hakaret etmeye çalışıyorlar. Dava, zaman aşımına karşı Anayasa Mahkemesi’ne götürülmüştü. Anayasa Mahkemesi’ne götürülen davanın sanık avukatı, şu an Anayasa Mahkemesi üyesi.”
Güncelleme Tarihi: 29 Haziran 2016, 11:41