Altan Tan bölgede yaşayan aşiretleri ele aldığı “Turabdin’den Berriye’ye” adlı kitabında Çelma aşiretinin son 150-200 yıl Midyat’ın siyasal ve toplumsal yaşantısında etkin olduğundan, aşiret lideri İsa Zette’nin bölgede etkin olan iki Kürt ve bir Mıhallemi lider ile birlikte 1900’lü yılların başlarında devlet tarafından katledildiğinden söz eder.
İsa Zette’nin torunları Aydın ve Burhan Çelma uzun yıllar önce Midyat’tan İsveç’e göç etmişler. Neredeyse 100 yıllık suskunluğu bozan Çelma kardeşler, dedelerinin devletin talimatıyla katledildiğini söylüyor ve mezarının gösterilmesini ya da kemiklerinin kendilerine verilmesini istiyor.
Aydın Çelma, o dönemlerde Mardin, İdil, Midyat, Cizre ve Savur gibi yerleşim birimlerinde yaşayanların % 60’nın Süryani, % 40’nın Kürt ve az sayıda Arap bulunduğunu ve bölgenin devletle işbirliği yapan aşiretlerin denetimi altında bulunduğunu söylüyor. Dedesi İsa Zetti’nin 1907’den 1911 yılına kadar Midyat’ta belediye başkanı olarak görev yaptığını ve ilk kez dedesinin döneminde nüfus kayıt ve kadastro çalışmalarına başlandığını ifade ediyor.
1915’TE HIRİSTİYANLARI ORTADAN KALDIRMAK İÇİN SOYKIRIM YAPILDI
1915 yılında bölgede yaşayan Hıristiyanları ortadan kaldırmak amacıyla soykırım yapıldığını söyleyen Çelma, hükümetin kaymakam yetkileri bulunan Hanne Sefer’e Süryani olan Hürmüz aşiretinin hain olduğunu ve tüm aşiret mensuplarının isim ve resimlerinin toplamasını söylediğini ve askerlerin belirlenen 115 kişiyi topladıklarını ve 27 kişiyi kuyuya atarak katlettiklerini söylüyor.
Midyat’taki soykırımının Hürmüzler’in katledilmesiyle başladığını, Sefer’i kullanarak Midyat’ın en zenginlerinden olan Hürmüz ailesini ortadan kaldırdıktan sonra da dedesi İsa Zette Çelma’yı tutuklamak ve daha sonra katletmek için eve geldiklerini ancak evde bulunanların buna izin vermediklerini belirten Aydın Çelma yaşananları şu cümlelerle dile getiriyor:
“Amcaları dedeme buradan çıkarsan seni öldürecekler demişler. Dedem ben gideyim siz kurtulun demiş ama amcasının oğlu evden çıkmasını engellemiş ve dedemi tutuklamaya çalışanlara ateş etmiş. Onlar da karşılık verince çatışma çıkmış. Bu olaydan sonra dedem madem tüm bunlar oldu karakola saldıralım demiş ve karakola saldırarak orada bulunan 17 askeri rehin almışlar. Karakolda tutulan Süryanileri de serbest bırakmışlar. Tüm bunlar olurken Midyat’ta katliam sürüyordu. Halk katliamdan kurtulmak için tepede bulunan Iwardo Köyü’ne kaçtı. Yakaladıkları Hıristiyanları kestiler. Büyüklerimiz her tarafın cesetlerle dolu olduğunu anlatıyorlardı. Bu arada küçük kızları öldürmediler ve onları yanlarında götürdüler. Bunlardan bazılarını sonra bıraktılar ama ötekileri evlendirip Müslümanlaştırdılar.”
1915’TE ASKERLERİN YAPTIKLARINI ŞİMDİ DAİŞ YAPIYOR
Dedesinin ailesini yanına alarak Iwardo Köyü’ne doğru yola çıktığını, askerlerin tıpkı günümüzde DAİŞ çetelerinin Şengal’de yaptıkları gibi kaçanlara saldırdıklarını ve bazılarını öldürdüklerini ve bazılarının da susuzluktan yaşamlarını yitirdiklerini söylüyor.
Iwardo’ya vardıklarında dedesinin direnişe önderlik yapmaya başladığını ve 2 ay süren direniş karşısında hükümetin Şeyh Fetullah’ı devreye koyarak barış yapılmasını istediğini ifade ediyor.
Çelma, Midyat’ta, Turabdin’de soykırım sırasında 35 ila 40 bin kişinin katledildiğinin tahmin edildiğini, soykırım sırasında devletin bazı Kürt aşiretlerinden bazılarını silahlandırarak Süryanilere saldırttığını söylüyor.
Kürt aşiretlerinden bazılarının devletin yanında yer alır katliamlara katılırken diğer bir kesiminin buna karşı çıktığını söylüyor ve o sıralar Belediye Başkanlığı yapan Azizke Mehmedo ve Çelebi ailesini örnek olarak gösteriyor. Bundan dolayı bu ailelerle dostluklarının hala devam ettiğini dile getiriyor.
İSA ZETTE VE HELEF BEG’İN CESETLERİ BULUNAMADI
Burhan Çelma, soykırımından sonra Midyat’ta yaşamın normale döndüğünü, Amed’e tayin edilen Mustafa Kemal’in 1917 yılında bölgede bulunan aşiret resimlerinin alınıp kendisine getirmesi talimatı verdiğini belirterek şunları söylüyor:
“Mustafa Kemal’in bu talimatı bunları ortadan kaldırın amlamına geliyordu. O sıralar Midyat’ta Arif binbaşı görev yapıyor. Binbaşı o bölgede yaşayan dört büyük lideri; Süryaniler’den İsa Zetti Çelme, Kürtlerden Azizke Mehmedo ve İsaye Hemo’yu Mıhellemilerden Helef Beg’i Ahmediye Köyü’ne göndertti ve bir gün sonra da Dangizan (Abina) köyünde hepsini öldürttü. Azizke Mehmedo’yu Abine köyüne defnettiler. İsaye Hemo’nun cesedini de Savur’un Dara-Beri Köyü’ndeki akrabaları alıp götürdüler. Dedem ve Helef Beg’in cesetleri bulunamadı.”
Burhan Çelma, dedesi ile birlikte katledilen Kürt ve Mıhellemi aşiret reislerinin soykırım sırasında devletin yanında yer almadıkları gibi Ermeni ve Süryanilerin katledilmelerine karşı çıktıklarına dikkat çekiyor.
DEVLET KATLİAMI GİZLEMEYE ÇALIŞIYOR
Aydın Çelma, babasının katliamının gerçekleştiği yere dedesinin kemiklerini bulabilme umuduyla gittiğini ama hiç bir şey bulamadıklarını söylüyor. Devletin katliamı gizlemek amacıyla nüfus kütüğünde öldürülen dört kişinin farklı yıllarda öldüklerinin gösterdiğini ama bunun doğru olmadığını ve dördünün aynı yıl ve aynı zamanda katlediklerini belirtiyor.
Çelma kardeşler, yakınlarını soykırımda ve katliamlarda yitiren kişilerin uzun yıllar bu konuyu gündeme getirmeye cesaret edemediklerini, Kürt Özgürlük Hareketi’nin güçlenmesi ve bölgede etkinliğinin artmasından sonra cesaretlerinin arttığını ve yakınların akibetlerini öğrenmek için yetkililere başvurda bulunmaya başladıklarını söylüyor.
100 YILLIK SUSKUNLUĞU BOZDULAR
Neredeyse 100 yıllık suskunluğu bozan Çelma kardeşler, Devletin dedelerini nereye gömdüğünü göstermesini, eğer bunu yapmamış ve kurda kuşa yem etmişlerse olanları kamuoyuna açıklamasını talep ediyor.
Burhan Çelma, tek isteklerinin dedelerinin kemiklerine ulaşmak ve ona bir mezar yapmak olduğunu, devletin mezarı göstermediği veya açıklama yapmaması halinde dedesinin katlettiği yere bir anıt mezar inşa edeceklerini söylüyor.
Aydın Çelma, soykırımın ilk önce Ermenilere yapıldığını, daha sonra Süryanilere yöneldiğini belirterek “Amaç bölgede yaşayan Hıristiyanları temizlemekti” diyor. Bugün DAİŞ çetelerinin Ezidilere yaptıkları katliamların o sıralar Ermeni ve Süryanilere yapıldığını, hamile kadınların karınlarının kesilerek ceninlerin öldürüldüğünü, tüm mallarına el konulduğunu söylüyor.
Aydın Çelma, AKP Hükümeti’nin Osmanlı ve İslamiyete yönelen bir politika izlediğini söylerken, kardeşi Burhan Çelme, Türkiye’nin tek kişi tarafından yönetilen bir diktatörlük olduğunu değerlendirmesini yapıyor.
Aydın Çelma, Mehmet Ali Şahin’in Meclis Başkanı olduğu dönemde İsveç’i ziyareti sırasında Süryanilerle görüştüğünü ve kendilerine Süryanilerin 1. sınıf vatandaş olduğunu söylediğini hatırlattıktan sonra, “Ben kendisine bir Hıristiyan olarak polis, kaymakam, subay olamıyorum. Ben nasıl 1. sınıf vatandaş olabilirim dedim” şeklinde konuşuyor.
ERDOĞAN ERMENİ VE SÜRYANİLERDEN ÖZÜR DİLESİN
Süryani Açılımı’nın bir kandırmaca olduğunu söyleyen Burhan Çelma, 1935 yılında Süryanice olan soy isimlerini devletin değiştirdiğini, müracaat etmesine rağmen Süryanice olduğu için eski soy ismini kabul etmediklerini söylüyor. Midyat’ta kalan 3 bin Süryaninin hiç bir hakları olmadığına, ana dilde eğitim hakları olmadığına dikkat çekiyor.
Çelma kardeşler önümüzdeki yılın soykırımın 100. yılı olduğunu söylüyor ve Türk devletinin soykırımını kabul etmesini ve soykırımı için özür dilemesini istiyorlar. Aydın Çelma, soykırımının kabul edilmesinin kendilerini rahatlatacağını belirtiyor ve “Ahmet Türk burada bazı Kürt aşiretleri soykırımına katıldığı için özür diledi. Tüm dünya Süryani ve Ermenilerin soykırıma uğradıklarını biliyor. Erdoğan Dersim için özür diledi. Neden Ermeni ve Süryanilerden özür dilemiyor?” sorusunu soruyor.
Güncelleme Tarihi: 15 Ocak 2015, 15:16