KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, DAİŞ çetelerine sunulan silah ve lojistik destek ile Kobanê şahsında Kürtlerin demokratik iradesi ve demokratik özerkliğinin tasfiye edilerek boğulmak istendiğini belirtti.
Türkiye'nin Musul işgali de dahil olmak üzere DAİŞ'le anlaşma içinde olduğunu ve Güney saldırısının esasta Rojava'yı hedeflediğini belirten Ok, Musul'daki konsolosluk çalışanlarının kaçırılmasının da bir oyun olduğunu söyledi. "Herhalde şimdiye kadar kurduğumuz ilişkileri açıklarız biçiminde şantajlar da yapmış olabilirler" diyen Ok, DAİŞ'in Kobane saldırısına "stratejik baktığnıı ifade etti.
Kobanê'de büyük bir irade savaşı yürütüldüğünü kaydeden Ok, "bütün güçleri ile yükleniyorlar, ilerleyip sonuç alamıyorlar, almaları da normal koşullarda mümkün değildir. Çünkü Kürdistan devriminin tarzı, zor koşullarda direnip başarmanın tarzıdır. Kürdistan devrimi her yerde böyle bir karakterde olduğu için başarı kazanmıştır. Dolayısıyla bu savaşın sonucunu belirleyecek tekniğin gücü olmayacaktır.Stratejik saldırısı stratejik kaybetmeyle sonuçlanacaktır" diye konuştu.
Sabri Ok'un ANF'nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
-Kobanê’ye DAİŞ saldırıları ikinci haftasına girdi. AKP’nin saldırılardaki rolü nedir?
Daha önce Cephet El Nusra, şimdi ise DAİŞ çeteleri ortak bir konsept ile Rojava ve Kobanê halkına saldırıyor. Kobanê halkının kahramanca direnişi karşısında DAİŞ çeteleri yenilecektir. AKP’nin Kobanê saldırısındaki rolü ise belirgin. Basından da izliyoruz; birçok defa Cephet El Nusra çeteleri Türkiye'deki hastanelerde Urfa’da, Antep’teki hastanelerde tedavi edildiler. Kaldı ki Türk devleti Cephet El Nusra’yı ve DAİŞ’i besledi, büyüttü. Türkiye'nin desteği olmasaydı hiçbir biçimde bu güce ulaşamazlardı.
Dünyanın değişik yerlerinden binlerce kişi Türkiye üzerinden Suriye’ye gönderildi. Bunların Türkiye tarafından silahlandırıldığı, lojistik destek sağlandığı da biliniyor. DAİŞ ve daha önce Cephet El Nusra sürekli saldırı içinde oldular. Buna karşı Kobanê halkı kahramanca bir direniş ve duruş içinde oldu. Bugün Ortadoğu'da tüm imkansızlıklara rağmen kendi öz gücüne dayanarak fedai ruh ile her türlü saldırıya direnen halk Rojava halkı ve Kobanê’dir. Kobanê’de çatışmalar, direniş ve saldırı iki yıldır zaten devam ediyor.
GÜNEY SALDIRISI ROJAVA’YI KUŞATMAYI HEDEFLİYORDU
DAİŞ Musul işgalinden sonra birçok avantaj elde etti. Neredeyse bir devletin sahip olacağı düzeyde teknik ve silah ele geçirdi. Bu bir plandı. ABD'nin Suriye ve Irak’ı bölerek belli dengeler üzerinde kendi etkinliğini arttırmayı hedefliyordu. Nitekim Obama, ‘biz DAİŞ’e müdahale etseydik Maliki’nin işine yarardı’ diyerek bu gerçekliği ifade etmiştir. DAİŞ böyle bir güce ulaşınca, Güney Kürdistan'a da yönelip bir yere kadar ilerledi. Ancak gerillanın ve Maxmur milislerinin direnişi karşısında amaçlarına ulaşamadı. DAİŞ, Şengal’e ve Maxmur’a saldırarak, bu alanlarda hakimiyetini sağlayıp, hem Güney Kürdistan'a baskı yapmak, hem de Rojava’yı kuşatacak bir pozisyona ulaşmayı hedefliyordu. Esas olarak Rojava’ya yönelik bir plan dahilinde saldırıyı gerçekleştirmişlerdir. Çünkü Şengal’in Suriye tarafında YPG’nin varlığı söz konusuydu. Dolayısıyla Şengal katliamının bir amacı da Rojava’yı kuşatmaktı.
Şengal’de katliamlar yaptılar, ama yine halkımızın, YPG ve YPJ güçlerinin ve HPG direnişi karşısında geri adım atmak zorunda kaldılar. Gerilla güçleri amaçlarına ulaşmalarını engelledi ve saldırılarını kırdı. Şengal’de, Rabia’da, Cezaa’da, Hasekê’de saldırarak inisiyatif alıp Rojava Devrimini bastırmak istediler. Ele geçirdikleri tüm silahları Suriye tarafına taşıdılar. Ancak buradaki tüm saldırıları büyük darbe yiyip boşa çıkınca yönlerini Kobanê’ye çevirdiler. Kobanê şahsında Rojava Devrimini zayıflatmak ve iradesini kırmayı hedeflediler. Bunda YPG ve YPJ’nin ve bir bütün olarak Rojava Devriminin dünyada etkinlik ve itibar kazanması da rol oynadı. Özellikle Türk devleti Rojava Devriminin meşruiyet kazanması ve bu temelde güçlenmesini kendisi için tehlikeli gördü. Bu nedenle de sıkı ilişki içinde olduğu DAİŞ’le anlaşarak Kobanê’ye saldırttılar.
REHİNE OYUNU ANLAMSIZ HALE GELMİŞTİ BİTİRDİLER
-Peki neden DAİŞ bu kadar beslendi, büyütüldü? Türkiye’nin çıkarı nedir?
YPG, Türkiye ile DAİŞ’in bir anlaşma içinde olduğunu birçok belgeyle ortaya koydu. Dünya da bunu açıkça dile getiriyor. ABD ve Avrupa ülkeleri ile DAİŞ arasındaki ilişkiyi çok iyi biliyoruz. DAİŞ’in Türkiye tarafından beslenip büyütüldüğüne kuşku yok. Türkiye ile DAİŞ, Ortadoğu'da siyasi bir ittifak içindedir. Bu ittifak ve ilişkiler daha sonra Türkiye üzerinde belli düzeyde bir şantaj aracı olarak da kullanıldı. Türkiye'ye akıttıkları petrolden tutalım; ticarete, Türk diplomatlarını alıkoymaya kadar birçok konuda Türkiye üzerinde baskılarını kurdular. Herhalde şimdiye kadar kurduğumuz ilişkileri açıklarız biçiminde şantajlar da yapmış olabilirler. Musul’un ele geçirilişine kadar Türkiye ile DAİŞ siyasi ortaktırlar.
Musul’un ele geçirilmesinde Türkiye'nin de rolü vardı. Bu nedenle Türkiye konsolosluk çalışanlarını ve özel kuvvetlerini bilinçli olarak geri çekmedi. Hatta bu durumu DAİŞ’le bir ilişki vesilesi yaptı. Birçok çevre zaten konsolosluk görevlilerinin bilinçli çekilmediğini ve bu pozisyonu Türkiye'nin politik manevra araca olarak kullandığını söylemektedir. Ancak ABD'nin de daha sonraki tutumunda görüldüğü gibi, daha sonra bazı dengeler ve hesaplar bozulmuştur. Musul’un ele geçirilişine kadar birçok konuda çıkarları çakışanlar Musul’un işgalinden sonra karşı karşıya gelmişlerdir.
YPG’NİN YERİNE HANGİ GÜÇ OLSA YENİLMİŞTİ
-Hangi konularda anlaştılar?
Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki konsolosluk görevlilerinin bırakılmasında Türkiye ile DAİŞ’in Kobanê hakkında anlaşması önemli etken olmuştur. Bu konsolosluk görevlilerinin DAİŞ’in elinde kalması ne Türkiye'nin ne de DAİŞ’in işine gelmekteydi artık. O güne kadar oynadıkları rehine oyunu artık anlamsız hale gelmiş, iki taraf açısından da zararlı olan bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. DAİŞ Türkiye diplomatlarını bırakırsa, Türkiye açık ya da gizli DAİŞ’e yardımlarını sürdürecek. DAİŞ de buna dayanarak ve güç alarak Türkiye sınırında olan ve kuşatılma konumunda bulunan Kobanê’ye saldıracak. Bu şekilde Rojava Devrimi zayıflatılacaktır. İkisinin de çıkarına olan bir konu üzerinden anlaşma sağlandığı için rehine oyunu büyük bir istekle ve zevkle sona erdirilmiştir.
Türklerin trenlerle Kobanê’ye silah ve cephane taşıdığı kamuoyuna da yansıdı. Eğer Türkiye'nin siyasi ve lojistik desteğini tam almasaydı Rojava Devrimi karşısında her yerde darbe yiyen DAİŞ, bütün güçlerini kullandığı böyle bir maceraya girişmezdi. Direnişin 14. günündeyiz. Eşit olmayan koşullarda süren bir çatışmadır. Kobanê halkının, YPG ve YPJ güçlerinin yerinde hangi güç olsaydı değil bir kere 14 kere yenilmişlerdi. DAİŞ’in Irak ve Güney Kürdistan'da nasıl ilerlediğini herkes gördü. Ama Kobanê’de ilerleyemezler. Bütün güçleri ile yükleniyorlar, ilerleyip sonuç alamıyorlar, almaları da normal koşullarda mümkün değildir. Çünkü Kürdistan devriminin tarzı, zor koşullarda direnip başarmanın tarzıdır. Kürdistan devrimi her yerde böyle bir karakterde olduğu için başarı kazanmıştır. Dolayısıyla bu savaşın sonucunu belirleyecek tekniğin gücü olmayacaktır. Bu savaşın sonucunu belirleyecek olan zor koşullarda direnip başarmanın tarzı olan Kürdistan devriminin direnişçi karakteri olacaktır. Kürdistan devriminin bu tarzı şimdiye kadar hep başarılı olmuştur. Hiçbir saldırı, hiçbir güç bu tarzın karşısında başarılı olamamıştır. Bunun en somut kanıtı Bakurê Kürdistan’da yürütülen özgürlük mücadelesidir.
SAVAŞIN SONUCUNU BELİRLEYEN HALKIN DİRENİŞİDİR
-DAİŞ, saldırıları ile neyi hedefliyor?
DAİŞ çeteleri Kobanê’yi düşürürse kendisine karşı direnen Rojava Devrimine karşı bir başarı kazanacak ve buna dayanarak kendisini daha etkili kılıp Rojava devrimini tasfiye etmeye yönelecektir. DAİŞ çeteleri tüm güçlerini Kobanê’ye yığarak buradaki saldırıyı bir ölüm kalım noktasında görüyor. DAİŞ çetelerinin Kobanê’de büyük bir darbe yemesi baş aşağı gitmesidir.
Türk devleti ve AKP’nin, DAİŞ çetelerini kışkırtanların hepsinin hesabı Kobanê’yi düşürmeye yöneliktir. Bu açıdan Kobanê direnişi DAİŞ’ten zarar gören ve DAİŞ’in tehdit ettiği bütün halkların direnişidir. DAİŞ çeteleri de bunun farkında. Onun için bütün gücü ile saldırıyor. Hatta ağır darbeler yiyen DAİŞ gücü çekilmek istiyor, ancak yönetim gücü ‘çekilmek ihanettir’ diyerek Kobanê’ye yönelik saldırıyı sürdürüyor.
Kürt halkı hem Kobanê’de halkın direnişi ile hem de Kuzeydeki duruşu ile DAİŞ ve onu destekleyenlerin bütün bu saldırılarını boşa çıkardı. Karşı gücün elindeki silahlar teknik, tank, top, füze hangi düzeyde olursa olsun Kobanê direnişinde bir kez daha görüldü ki halkın inancı ve haklı mücadelesi ve gerillanın yaratıcı vuruş tarzı tüm bu silahlardan daha üstündür. DAİŞ çetelerinin elindeki silahlar savaşın sonucunu belirleyecek düzeyde değildir. Savaşın sonucunu belirleyen koşullar ne olursa olsun halkın direnme ve başarma iradesidir.
Bu açıdan hareketimizin yönetimi Kobanê’deki direnişi Stalingrad ile benzeştirdi. II. Dünya savaşında Alman faşizmine karşı Stalingrad’ın gösterdiği direniş sonraki sürecin de belirlenmesine yol açmıştı. II. Dünya Savaşı’nın kaderi bir yönüyle de burada belirlendi; bir dönüm noktası oldu. Kobanê direnişi de böylesi tarihsel anlam taşıyor. Gelinen noktada DAİŞ’in sonuç almayacağı çok kesin. En olumsuz ve kötü durumda Kobanê bir Stalingrad olur. DAİŞ çeteleri Kobanê’nin etrafında olmasa bile şehirde boğulur. Bu anlamda Kobanê onlara mezar olur. Ancak on beş günlük direniş DAİŞ’in hedeflediği Kobanê’ye girişe de müsaade etmeyecektir. Her halükarda DAİŞ çeteleri Kürt ve Kobanê halkının karşısında kesinlikle kaybedecek ve yenilecektir. Stratejik saldırısı stratejik kaybetmeyle sonuçlanacaktır.
Kobanê direnişi 14. Gününde. Her şeyden önce bu kahramanca, soylu ve onurlu direnişte yaşamını yitirip şehit olan bütün savaşçıları, bütün direnişçileri büyük bir minnet ve saygı ile anıyorum. Şu anda faşist DAİŞ çetelerine karşı mevzilerinde kahramanca direnen, savaşan tüm YPG-YPJ güçlerine Kobanê halkımıza yüksek başarılar diliyorum. DAİŞ alçaklarının kesinlikle yenileceklerine tüm içtenliğimle inanıyorum. Bununla birlikte Koban’ê bundan sonra artık sadece Kobanê değildir, Kobanê Suruç’tur, Amed’tir, Botan’dır, Serhet’tır ve Kobanê tüm Kürdistan olmalıdır. Tüm Kürdistan halkı kaldıkları yerleri Kobanê yapıp serhıldana kalkmalıdır. DAİŞ denilen çetecilerin Kobanê halkı karşısında yenilmesinde herkes rolünü oynamalıdır. Diğer yandan uluslararası alanda duyarlı sivil toplum örgütlerinin, tüm halkların ve inançların bu haklı ve meşru mücadeleye destek ve güç olmalarını bekliyoruz. DAİŞ, halkların dayanışması ve direnişiyle yenilecektir. DAİŞ’in yenilgiye uğratılması başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'nun demokratikleşmesinin önünü sonuna kadar açacaktır. / Firatnews
Güncelleme Tarihi: 30 Eylül 2014, 10:49