Birkaç gündür sosyal medyada hemen hemen hepimizin bildiği bir gerçek ses kayıtları aracılığı ile ifşa ediliyor. Bu gerçeği; Roboski katliamı gerçekleştiğinde biz Roboski aileleri tüm çıplaklığı ile gördük; Roboski’de kıyamet koparken, Kürdistan halkı ayağa kalkıp öfkesini acısını sokağa taşıyorken, muhalif ve ötekileştirmiş medya Roboski’de kopan kıyameti tüm gerçeği ile görüp kendi izleyicisine aktarırken. Katır sırtında taşınan ölülerin, traktör römorkuna üst üste konma görüntülerini, insanın yüreğini parçalayan annelerin, babaların ve kardeşlerin feryatlarını kamuoyuna yansıtmaya çalışırken... Öbür tarafta belki kimileri görmek isteyip devletin ve AKP hükümetinin hışmından korkup parmağını bile oynatamayan haleti ruhiyedeyken, bazıları da ihalelerin peşinde koşup bu ihaleleri kaybetme korkusu ile tüm insani değerlerini ayaklar altına alarak susmayı tercih etmiş. Kimileri de yüzyıldır Kürt halkını inkar edip Kürt halkının devlet eli ile yaşadığı acıları görmeyip faşist milliyetçi duygularının en üst düzeye çıktığı anların zevkini yaşayıp “oh oldu, beter olsun” deyip üç maymunu oynamaya çalıştı.
Merkez medyanın düştüğü durum buydu. Gelelim bu günlerde ortaya çıkan Alo Fatih hattının konuşmalarına... İşte; hükümetin medya komiserlerinden biri olan M. Fatih Saraç’ın; Enerji Bakanı Taner Yıldız ile olan diyalogunda Roboski ile ilgili sarf ettiği sözler:
M. Fatih Saraç: Mesela Uludere’yi bu sene biz görmedik. Biliyorsunuz televizyon olarak da hiç görmedik.
Taner yıldız: Doğru
M. Fatih Saraç: Allah’a şükürler olsun ne televizyon ne de gazeteden gördük. Kendisi de (başbakan) ona dikkat etmiş. Dedi ki ya Fatih bin kişiyi topladılar dedi, medya dedi, bu işin arkasında olmayınca dedi bin kişiyi zor topladılar.
Bu sözler karşısında çoğu kişi belki donup kalmıştır. Fakat maalesef biz Roboski aileleri bu sözlere o kadar alıştırılmışız ki maalesef sadece gülüp geçiyoruz. Bu kadar korkunç bir katliamı görmeyip, meleklerin bile bu katliam karşısında kendinden utanabileceği bu durum karşısın da “Allah’a şükürler olsun” diyebilecek bir seviyeye inmişler.
Bu durumu özetleyebilecek bizzat benim başıma gelen bir durumu sizlerle paylaşmak istiyorum:
Katliamın birinci yıl dönümü yaklaşırken İstanbul’da Roboski ile ilgili birçok programa katılmak için orada bulunuyordum. Ulusal bir kanalda program yapan iyi niyetinden şüphe etmediğim bir programcı telefonla beni arayarak “söz sende” programına katılmamı istedi. Ben de şaşkınlıkla bu daveti kabul ettim. Bir–iki saat sonra tekrar aradı. Bu sefer “seni programa almayacağız” dedi. Sebebini sorunca tek taraflı bir programın doğru olmayacağını, AKP’den bazı vekilleri aradıklarını ama onların katılmadığını söyledi. Bundan dolayı iptal ettik. Bunun bir mazeret olmadığını söyleyince ve bunun gerçeklerle alakası olmadığını söyleyince, dudaklarından şu sözler döküldü: Seni programa almamam yönünde baskılar altında kaldım. Deyince tamam deyip telefonu kapattım.
Sanırım bu örnek Roboski üzerinde; medyanın ne kadar sansür koyduğunu ve AKP hükümetinin Roboski gerçeğinden ne kadar korktuğunu ortaya koydu. Bu gerçeği ne AKP hükümetinin medya yalakaları ne de Roboski katliamından sorumlu olan AKP hükümetinin başbakanı kapatabilir. Bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaksınız mutlaka bir gün. Bu gerçeğin altında kalacaksınız. 34 masum insanın eli hepinizin yakasında olacak. Annelerin gözyaşları içinde boğulacaksınız.
İbrahim Sidiyani hocanın dediği gibi “Mısır için binlerce sloganda atsanız, Filistin için yüzlerce gösteri de yapsanız, Roboski’deki günahınızı temizlemeyecektir”.
* Roboskili ailelerden
Güncelleme Tarihi: 17 Şubat 2014, 13:12