ÖYM'nin sadece adı değişti

Avukat Ercan Kanar, Terörle Mücadele Kanunu ve Özel Yetkili Mahkemelere ilişkin yeni düzenlemeleri içeren 22 maddelik yasa tasarısının ‘sözde yargı paketi’ olduğuna dikkat çekti.

ÖYM'nin sadece adı değişti
Avukat Ercan Kanar, Terörle Mücadele Kanunu ve Özel Yetkili Mahkemelere ilişkin yeni düzenlemeleri içeren 22 maddelik yasa tasarısının ‘sözde yargı paketi’ olduğuna dikkat çekti. TMK’deki bazı yasaların Ceza Yasası’na aynen geçtiğini dile getiren Kanar, tasarının yasalaşması halinde Türkiye’de 133 Ağır Ceza Mahkemesi yerine 133 tane ‘terör’ mahkemesi olacağına vurgu yaptı.  


Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İnsan Hakları Adalet  Komisyonu, “Adalet İstiyoruz” başlığıyla İstanbul Barosu Orhan Adil Apaydın Salonu’nda panel düzenledi. Panelde, yeni düzenlemelerle yapılması gündemde olan Terörle Mücadele Yasası, Özel Yetkili Mahkemeler ve hasta mahpusların durumu masaya yatırıldı. 
Burada konuşan Avukat Ercan Kanar, TBMM Başkanlığına sevk edilen 5. yargı paketinin iktidarın günü kurtarma amacıyla oluşturduğu manzumeleri içerdiğini dile getirdi. TMK’nin bütünüyle kaldırılmadığı için özel mahkemelerin varlığını devam ettireceğini dile getirdi.

‘ZARURETTE HUKUK ARANMAZ!’

İki oturum şeklinde gerçekleşen  panelin açılış konuşmasını siyasetçi Akın Birdal yaptı. Panelin sonunda bir sonuç bildirgesi hazırlanacağını ve bu bildirgenin Ankara’ya götürüleceğini söyleyen Birdal, “Bugün yaşanmakta olan sorunların çözümünü herkes birbirine atıyor. Bu sanki Meclisin sorumluluğunda değil gibi” dedi. Özel mahkemelerin Türkiye’de  İstiklal Mahkemeleriyle başlayıp, sıkıyönetim, DGM ve özel yetkili mahkemeler şeklinde devam ettiğini kaydeden Birdal, “Bugüne değin adı ne olursa olsun muhalif olan, ezilenlerden emekçilerden yana olanların yargılanıp mahkum edildiği olağanüstü yargılamalar hep olmuştur” diye konuştu. TMK VE ÖYM’lerin tartışıldığı birinci oturumun moderatörlüğünü yapan Avukat Turgut Tarhan ise, Başbakanın ‘İstiklal Mücadelesi veriyoruz’ sözlerini hatırlatarak, “Yani zaruret hali hukuka gerek yok Hukukun üstünlüğünü çok önemsemeyin’ diyor. Bu  20. yy’ın  hukuk kuramıdır” dedi. 

İKTİDARLARIN DOĞAL DÜŞMANLARI

İlk oturumun konuşmacıları arasında bulunan Gazeteci Ahmet Şık da, bir ülkede rejimler değişse de, iktidarların baskı ve zulümle hukuku kontrolleri altına alma isteklerinin değişmediğine dikkat çekti. ÖYM’lere değinen Şık, “ÖYM’ler üzerinde kendi iktidarını güçlendirecek düşmanların aynı olması da manidardır. Kürtler, Aleviler, sosyalistler bu sistemin doğal düşmanlarıdır” diye konuştu. 

Panelin ikinci oturumunda ise uzun tutukluluk süreleri ve hasta tutuklular tartışıldı.

‘GÜNLERCE İŞKENCEDE KALDIK’

Panelde, tanıklık konuşmaları bölümünde söz alan  SDP’li Sultan Seçik Kubilay da, 1997 yılında Atılım Gazetesi’nde çalışırken, Terörle Mücadeleden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Selim Sedat Ay’ın şefliğini yaptığı polis timi tarafından  MLKP operasyonunda gözaltına alındığını söyledi. Kubilay, Vatan’da bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğünde günlerce ağır işlencede kaldıklarını, gözaltına alınan pek çok kadının tecavüze uğradığı iddialarını yine tekrar etti. Daha sonra beraat ettiklerini ve Devleti AİHM’de mahkum ettirdiklerini belirten Kubilay, şimdi de sahte delillerle Devrimci Karargah Davasına dahil edilerek buradan hüküm giydiğine dikkat çekti. Kubilay, iddianamede kendisiyle ilgili hazırlanan bölümde, SDP Genel Başkanıyla 78’liler Derneği’ne gitmelerinin bile suç sayıldığını söyledi.

‘BU DELİLLERLE BEŞ GÜN TUTUKLU KALINMAZ’

 “40 YIL arayla iki defa tutuklanmam nedeniyle bu denli bir düşmanlık nasıl gelişebilir diye düşünüyorum” diyen Akademisyen Prof. Dr. Büşra Ersanlı da, iktidarların keyfi bir düşmanlık beslediğini, daha önce çeteler, komünistler, anarşistler, teröristler şeklinde başlayan düşman yaratma çabasına şimdi çete ve lobi kelimelerinin eklendiğine dikkat çekti. Devlet kurumlarının birbirini denetlemesinin sosyolojik bir karşılığı olduğuna vurgu yapan Ersanlı, “Başbakan geçen yıl, ‘Bağımsızlık başımıza bela’ demişti. Bu ifadeyle sosyolojik olarak halk içindeki farklılıkları kabul etmediğini görüyoruz” dedi. Sahte delillerle, gerçek olmayan istihbarat belgeleriyle operasyonlar yapıldığına da vurgu yapan Ersanlı, uzun tutukluluk süresinin beş yıla indirilmesini de değerlendirerek şöyle konuştu: “Beni Datça’daki evimden gözaltına aldıklarına dair kayıt olmasına rağmen benim Robert Kolejinde çalışan bir İngiliz ajanının evinden alındığım yazılı. Bu belgeler 5 gün tutar mı ki beş yılımı vereceğim. Şimdi ben biraz indirdim. Daha ne istiyorsunuz’ diyor. O zaman bir yıla indir uzun tutukluluk süresini.”

‘DEVLET TASARLAYARAK İNSAN ÖLDÜRÜYOR’

Panelin ikinci oturumunda cezaevlerindeki koşullar ve hasta tutukluların durumu konuşuldu. Esas olarak hapishanelerin varlığına karşı olduklarını Avukat Gülizar Tuncer, cezaevlerinin fiziki yapısı, tecritin fiziksel ve psikolojik etkileri, beslenme, hijyen ve sağlığa ulaşma  en temel sorunların başında geldiğini vurgulayan Tuncer, “Cezaevlerinde işkence ve kötü muameleme yapılan mahpusların sağlığa erişim hakkı da engelleniyor. Cezaevlerinde bile düzenli şekilde doktor bulunmuyor” dedi. Cezanın hastalık nedeniyle ertelenmesine ilişkin yasaya da değinen Tuncer, yasanın hasta mahpusun tahliye edilmesi için tek başına yaşamını sürdüremeyecek durumda olması, buna dair sağlık kurulundan rapor alınması ve toplum güvenliği için tehlike olmama şartı getirdiğini söyleyerek, “Bu devletin tasarlayarak adam öldürmesidir” bu diye konuştu. Adli Tıp Kurumunun sürekli olarak olumsuz raporlar verdiğini belirten Tuncer, bu nedenle sağlık raporlarının bağımsız bilirkişi heyetlerinden alınması gerektiğini söyledi. 

‘HER GÜNE BİR TABUT’

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği temsilcisi Zafer Kıraç da, bebekler, trans bireyler, yaşlı insanlar, yabancı mahpusların ciddi problemlerinin olduğuna dikkat çekti. Cezaevlerinde 2 bin çocuk bulunduğunu belirten Kıraç, “Silivri, Sincan neresi olduğu farketmez bu cezaevleri bir depo mantığıyla inşa edilmiş yerlerdir. İçerde engelli bir mahpus bu cezaevlerinde iki katı işkence yaşıyorlar. Cezaevlerinde yaşanan ölümler 2012 için sayı 262, 2013te 316 oldu. Bu her güne bir tabut anlamına geliyor” dedi.  / Evrensel

Güncelleme Tarihi: 09 Şubat 2014, 21:36
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER