Cenevre Kürt İnsan Hakları Merkezi, İsviçre Kadın Hareketi, Kürt Dostluk Grubu içerisinde yer alan İsviçreli milletvekilleri öncülüğünde İsviçre parlamentosunda “Ortadoğu’da yaşanan siyasi Kriz ve Kürtlerin Statüsü” ismiyle düzenlenen konferansın öğleden sonraki oturumu “Türkiye’nin Barış Sürecine Karşıtlığı” adlı oturumla başladı.
Moderatörlüğünü İsviçre Sosyalist Parti Milletvekili Carlo Sammuraga’nın yaptığı oturuma konuşmacı olarak HDP Es Genel Başkan yardımcısı Meral Danış Beştaş, Prof. Dr. Mithat Sincar ve Zürih Üniversitesinden Tarihçi Prof.Dr Hans Lukas Kieser katıldı.
KÜRTLERSİZ ORTADOĞU’DA DEMOKRASİ OLMAZ
Oturumda ilk olarak söz alan Tarihçi Prof.Dr Hans Lukas Kieser, Türkiye siyasetini tarihsel süreciyle değerlendirerek başladığı konuşmasında Türkiye’nin Ortadoğu’da mezhepçi bir politika yürüttüğünü ifade etti. Lozan antlaşmasıyla birlikte çizilen sınırların anlamsızlaştığını dile getiren Kieser “Ortadoğu’da yaşanan siyasi kriz Kürtlerin o bölgedeki varlığıyla çözümlenebilir. Kürtler demokratik bir sisteme çok önem veriyor bu anlamda Kürtlerin Suriye’de geliştirmeye çalıştıkları siyaset çok önemli. Kürtler olmadan Ortadoğu’da demokratikleşme olmaz” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE ROJAVA SİSTEMİNİ RESMİ OLARAK TANIMALI
Kieser ardından söz alan Prof. Dr. Mithat Sincar, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın başlatmış olduğu Demokratik Çözüm Sürecini tarihte yaşanan çözüm süreçlerinden örnekler vererek değerlendirmeye başladı. Süreç başladığı dönemlerde Hükümet’in süreci zamana yayarak kendi yöntemleriyle bir çözüm geliştirmesi cabasında olduğunu aktaran Sincar, Rojava’da yaşanan gelişmelerin ve özellikle Kobanê direnişinin hükümetin asıl niyetinin ortaya çıkmasına neden olduğunu ifade etti. Sincar “Öcalan’ın süreçte kırmızı çizgi olarak belirlediği Rojava’nın hükümet tarafından çok önemsenmedi. Kendi sınırında bir Kürt varlığına tahammülsüzlüğü sürecin aksamasına neden oldu” dedi.
Verilen direnişle birlikte AKP’nin Rojava ve özellikle Kobanê hesaplarının tutmadığını anlatan Sincar, Kürtler lehine yaşanan gelişmelerin ardından sürecin yeniden devam etmesinin önemli olduğunu söyledi. Çözüm sürecinin sağlıklı bir şekilde yürümesi için hükümetin Rojava sistemini resmi olarak tanıması gerektiğini ve PYD ile resmi görüşmelere başlaması gerektiğinin önemini vurguladı. Sürecin yürümesinin bir çözüm garantisi olmadığını altını çizen Sincar “ilerleyen aşamalarında demokratik ve özerk bir anayasanın taraflar arasında karşılıklı yapılması gerekiyor” dedi.
Sincar’ın ardından söz alan HDP Es Genel Başkan yardımcısı Meral Danış Beştaş, barış sürecini anayasal boyutuyla değerlendirerek AKP’nin aylarca kapalı kapılar ardında kendi başına bir anayasa hazırlığı içerisine girdiğini ve bu sürecin sonucunda anayasal olarak hiçbir şeyin elde edilmediğini aktardı. Danış, yeni anayasa görüşmeleri aşamasında parti olarak ne kadar demokratik davranmalarına rağmen masanın karşısında oturanların hala Kenan Evren mantığıyla yeni bir anayasa yapma çabası içerisinde olduklarını ifade etti.
Sürecin ilerleyebilmesi ve daha iyi bir yere gelebilmesi için resmi devlet zihniyetinin dışına çıkılması gerektiğinin önemine değinen Danış, bundan sonraki süreçte hükümetin büyük bir sorumlulukla sürece yaklaşıp ona göre adımlar atması gerektiğini vurguladı.
İkinci oturuma yönelik soru cevapların alınmasın ardından konferans “Barış süreci ve İsviçre’de yaşayan Kürtler” konu başlığıyla üçüncü oturuma geçildi. İsviçre Sosyalist parti milletvekili Mustafa Atıcı’nın moderatörlüğünü yaptığı üçüncü oturuma konuşmacı olarak KNK üyesi Songül Karabulut, sosyolog İhsan Kurt ve sosyalist parti milletvekili Carlo Sommuruga katıldı
Bu bölümde konuşmacılar İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerinde yasayan Kürtlerin çözüm sürecinden beklentilerinin neler olduğu dile getirilerek, diasporada yasayan Kürtlerin ne yapması gerektiği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Avrupa’da yaşayan Kürtlerin bulundukları ülkelerdeki toplumları Kürdistan’da yaşananlara yönelik nasıl duyarlı hala getirilmesi gerektiği üzerinde anlatan konuşmacılardan sosyalist parti milletvekili Carlo Sommuruga Kürtlerin savunduğu değerlerin dünya halklarının geleceği acısından çok önemli olduğunun altını çizdi ve bu yönüyle Avrupa’da iyi bir kamuoyu yaratılabileceğini belirtti. Sammuruga, Kürtlerin demokrasi ve insan hakları acısından önemli bir şans olduğunu söyledi.
Oturumun ardından konferans sona ererken sonuç bildirgesinin önümüzdeki günlerde basınla paylaşılacağı ifade edildi.
Güncelleme Tarihi: 22 Kasım 2014, 14:01