Kürt gazeteciler davasında 8. duruşma

20'si tutuklu 46 Kürt gazetecinin yargılandığı 'KCK' basın davasının 8. duruşması başladı.

Kürt gazeteciler davasında 8. duruşma

20'si tutuklu 46 Kürt gazetecinin yargılandığı "KCK Basın Komitesi" davasının 8'inci duruşması İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başladı. Duruşmaya tutuklu gazetecilerden Dilek Demiral katılmazken, tutuksuz sanıklardan 5'i salonda hazır bulundu. Çok sayıda tutsak yakını ile özgür basın çalışanının da izleyici olarak katıldığı duruşma, tutuksuz yargılanan gazetecilerden DİHA Muhabiri Sadık Topaloğlu'nun savunması ile başladı.

Yargılanmaya başladığı günden beri ilk defa kendini anadilinde ifade etme imkanı bulduğunu belirten Topaloğlu, "Bu benim için bir onur meselesi olsa da bunun devletin bir lütfu olmadığı apaçık ortada. Çünkü halkların doğal talepleri bir lütuf olarak sunulamaz" dedi. Topaloğlu, daha önce gazeteci Ertuş Bozkurt'un yargılanan gazeteciler hakkında yaptığı savunmanın aynı zaman da kendi savunması olduğunu söyledi. İktidarların çatısı altında demokrasi mücadelesi vermenin kolay olmadığını belirten Topaloğlu, demokrasi mücadelesini verme bedelinin de ağır olduğunu ifade etti. 46 gazetecinin bir davada yargılanmasının da düşüncenin zafere ulaştığının en somut örneği olduğunu ifade eden Topaloğlu, "Bugün burada demokrasi mücadelesini verenlerin yargılanması da bu düşüncenin zafere ulaştığının en somut örneğidir. İktidarların buna anlam vermemesini ve bizleri anlamamasını da gayet normal karşılıyorum" diye belirtti.

Gazetecilik anlayışlarının demokrasi mücadelesi eksenli bir gazetecilik anlayışı olduğunu kaydeden Topaloğlu şunları aktardı: "İktidarların tahakkümü altında olmadan, onların istediği şekilde hareket etmeden, tamamen özgürce ve tarafsız gazetecilik yapmak. Bizim bu gazetecilik anlayışımızın iktidarları rahatsız etmesi de gayet normal. Çünkü demokrasinin kendi kurdukları düzen için bir son olduğunun gayet farkındalar. Düzenlerinin yıkılmaması için dün bombalayarak katlettikleri gazetecileri bugün ise cezaevlerine kapatıp susturma gayreti içindeler. Bunu ise gazetecilik faaliyetlerimizi illegalize edilerek başarmaya çalışıyorlar. Nitekim hakkımızda hazırlanan iddianame bunun ispatı için yeterli bir kaynaktır." 

Savunmasında 3 Aralık 1994 tarihinde Özgür Ülke Gazetesi'nin bombalanması olayını da hatırlatan Topaloğlu, "Baştan şunu belirtmek isterim ki hakikat savunucularına yapılan bu baskıları kınıyorum. Özgür Ülke Gazetesi 1994 yılında 2 Aralık'ı 3 Aralık'a bağlayan gece bombalandı. Gazetenin ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız hayatını kaybederken, 23 gazete çalışanı yaralandı. Belki kimler tarafından bombalandığı ilk günlerde biliniyordu ama bombalamadan 15 gün sonra ortaya çıkan 'Gizli' ibareli 'Bu gazeteyi bertaraf edin' belgesi, artık her şeyi anlatmaya yetiyordu. Yaşanan olayın en dikkat çekici boyutu ise bombalamanın faillerini devletin güvenlik güçleri değil, bombalanan gazetenin kendisinin ortaya çıkarmış olmasıydı. 'Bertaraf edin' talimatının yer aldığı belgenin altında dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in imzası vardı" diye konuştu. / anf

Güncelleme Tarihi: 02 Aralık 2013, 19:39
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER