İHD ve Kayıp yakınları “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 242.sini gerçekleştirdi. Eylemde, 2009 yılında Lice'nin Şenlik köyü Xambaz mezrasında askeri kışladan atılan havan topu ile yaşamını yitiren Ceylan Önkol anıldı.
İHD ve Kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 242.sini Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde, 2009 yılında Lice'nin Şenlik köyü Xambaz mezrasında askeri kışladan atılan havan topu ile 12 yaşında iken yaşamını yitiren Ceylan Önkol’un anısına gerçekleştirildi. Üzerinde kayıp resimleri ve “Onlar bir gece evlerinde alındılar ve bir daha geri gelmediler” yazılı dev pankartın ve Ceylan Önkol ile yaşamını yitiren çocukların resimlerinin taşındığı eyleme, İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, MEYA-DER, Barış Anneleri insiyatifi üyeleri, SES
Temsilcileri, kayıp yakınları ile Ceylan Önkol’un ağabeyi Rıfat Önkol katıldı.
KÜRDİSTAN DAĞLARINDA BİR CEYLAN YİTİRDİK
Eylemde bir açıklamada bulunan İHD Şube Başkanı Raci Bilici, ‘Kürdistan dağlarında bir ceylan yitirdik’ sözleri ile başladığı açıklamada 1988 yılından bu yana Güvenlik güçlerinin direkt müdahalesi ve sahipsiz bırakılan askeri patlayıcılar sonucu 569 çocuğun yaşamını yitirdiğine dikkat çekti. Bilici, 2012 yılında hazırladıkları çocuk ihlalleri raporuna vurgu yaparak, artış gösteren hak ihlallerinin giderilmesi için yasal veya politik mecrada hiçbir çabanın ortaya konulmadığını söyledi.
Önceki yıllarla birlikte 2012 yılında da savaştan direk etkilenmek suretiyle çocuk ölümlerine tanık olunduğuna dikkat çeken Bilici, “Çocukların özellikle toplumsal gösterilerde, gözaltında ve gözaltı yerleri dışında uğradıkları şiddetin haddi hesabı yoktur. Öyle ki, gerçek mermiler, gaz bombası fişeği ve zırhlı araçlarla öldürülmeye ve ağır yaralanmalara varan olaylar yaşanmaktadır. Çatışmalı ortamın yarattığı psikolojik etki ve polis şiddetinde sınır tanımayan saldırgan ruh hali, çocukların olağan yaşamını etkilemektedir” dedi. Bilici “Toplumsal gösterilere katıldıkları için çocukların tutuklanmaları başlı başına değerlendirilmesi gereken konular arasında yer alırken, yargılanma süreçleri, cezaevlerinde tutuldukları koşullar ve gördükleri muamele ise bu ülkede vicdan muhasebesi yapmaya yetecek sebepler arasındadır. Çocukların işkence gördüğü, sokak ortasında öldürüldüğü olaylar yaşanırken, bu ülkede demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden bahsedecek politikacılar veya politik yaklaşımlar bizce dürüstlükten ve samimiyetten uzaktır” diye konuştu.
YASALAR ÇOCUKLARI KORUMUYOR
2012 yılında bölge şubelerine ve temsilciliklerine yapılan başvuruları referans göstererek konuşmasını sürdüren Bilici, “Anlıyoruz ki Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişikler, sonuçları dikkate alındığında eski durumundan hiç bir şey kaybetmediğini görüyoruz.. Örneğin 2012 yılında yüzlerce çocuk gözaltına alındı ve bunlardan yüze yakını tutuklanıp cezaevlerine atıldı. Üstelik bu çocuklar 6008 Sayılı Yasanın kabulünden önceki uygulamalardan daha vahim nitelikte olan bir takım uygulamalarla karşı karşıya bırakılmıştır. 6008 sayılı yasadan önce bu görevi özel yetkili ağır ceza mahkemeleri yürütürken, bugün bu görevi çocuk mahkemeleri, çocuk mahkemelerinin olmadığı illerde de asliye ceza mahkemeleri yürütmektedir. Taş attıkları iddiasıyla “Örgüt Propagandası yapmak”, “Mala Zarar Vermek”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü yasasına Muhalefet Etmek” ve “Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlamalarıyla kamu davası açılmaya devam edilmiştir. Bu davalarda “Çocuğun Yüksek Yararı” ilkesi gözetilmemiş, tam tersine çocukların cezalandırılması konusunda azami çaba sarf edilmiştir” dedi.
Türkiye’de çocuk haklarının korunmasına dair yasal düzenlemelerin yetersiz olduğuna dikkat çeken Bilici, bölgede yaşayan çocukların karşılaştıkları uygulamaların normal bir yaşam sürdürebilme olanaklarından mahrum olmalarına neden olduğuna vurgu yaptı. Bilici “İşkence gören, polise taş attığı için örgüt üyesi olarak görülüp yaşlarından büyük cezalarla hapsedilen, toplumsal gösterilerde hedef gözetilerek polis kurşunlarıyla, gaz bombası kapsülleriyle, zırhlı polis araçlarıyla katledilen, anadilleriyle çağdaş demokratik bir eğitim sisteminden mahrum bırakılarak asimile edilen çocukların olduğu bir ülkede; yaşam hakkının kutsallığından, insan haklarından, demokratik değerlerden, kısacası çocukların yararına olacak özgür bir gelecekten bahsedilemez” dedi.
İnsan haklarının toplumda yaşayan tüm insanlara ayrımsız bir şekilde hak edildiği gibi sunulması gerektiğine inandığını kaydeden Bilici, hiçbir şeyin insan haklarının ihlali için bir gerekçe olarak gösterilemeyeceğini, çocuklara hak ettikleri özgür bir gelecek sunulması gerektiği söyledi. Bilici “Bizler artık Ceylanların, Uğurların, Sami ve Selamilerin ölmediği bir ülke istiyoruz. Çocukların işkence edilerek cezaevlerine atılmadığı, cezaevlerinde Pozantı benzeri uygulamalara maruz bırakılmadığı, toplumsal alanda haklarıyla yaşamlarını sürdürebildiği bir ortam istiyoruz” dedi.
FAİLLER ORTAYA ÇIKARILMADI
Bilici’nin yaptığı açıklamanın ardından bir konuşmada bulunan Ceylan Önkol’un ağabeyi Rıfat Önkol ise, Ceylan’ın yaşamını yitirdiği gün Annesinin söylediği ‘ Benim Ceylan’ın gitti, ama başka Ceylanlar gitmesin’ sözünü anımsattı. Ancak Ceylan Önkol yaşamını yitirmesinin üzerinden geçen 4 yılın sonunda çocukların hala öldürüldüğünü belirten Önkol, “Uludere, 34 Kürt genci yaşamını yitirdi. Hepsi de 92, 93, 95 doğumluydu. Hepsi de çocuktu. 2003 yılından bu yana öldürenler yüzlerce çocuk var. Hiç birinin failleri, gerçek olan faillerini yargı önüne çıkarılmadı. Cezalandırılmadılar. Yargı ve hükümeti failleri yargı önüne getirmedi. Suçlarını örtbas ettiler. Ceylan’ın ölümü o kadar netti ki, aradan 4 yıl geçti, hiçbir soruşturma yapılmadı, failler ortaya çıkarılmadı” dedi.
Kayıp yakınları, yaşamını yitirişinin 4. yılında Ceylan Önkol anısına 5 dakika oturma eylemi gerçekleştirdikten sonra, etkinliği sona erdirdi. /anf
Güncelleme Tarihi: 29 Eylül 2013, 11:38