PKK lideri Abdullah Öcalan'ın hükümet ve KCK'ye ilettiği Çözüm Süreci ve Müzakere Taslağı'na ilişkin KCK tutumunu net olarak ortaya koydu. Ancak, çözüm planının hayata geçmesi için gereken adımları atma konusunda bir irade beyanında bulunmadığı için süreç yine durdu. Buna rağmen, HDP İmralı Heyeti'nde Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nden Ceylan Bağrıyanık'ın da yer alacağının kesinlik kazanması, kadın örgütlerini hareketlendirdi.
Bağrıyanık'ın katılımını, kadınların müzakere masasına dahil olması olarak değerlendirmek isteyen kadın örgütleri, kadınların taleplerini ortaklaştırmak için çeşitli görüşmeler gerçekleştiriyor.
Söz konusu gelişmeler HDK Kadın Meclisi'nin de gündeminde. HDK Kadın Meclisi, Eylül ayında yaptığı genel kurulunda da özel bir atölye çalışmasında "müzakere sürecinde kadınların rolü"nü tartıştı.
HDK Kadın Koordinasyonu'ndan Birsen Kaya, yaklaşık 2 yıldır yaşanan müzakere sürecinde kadınların rolü ve misyonuna ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.
Kaya'nın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
YENİ TOPLUMSAL SÜREÇTE YER ALMAK İSTİYORUZ
Yaklaşık 2 yıldır devam eden müzakere sürecine kadınların katılımı nasıl oldu?
İki taraflı bir süreç bu. Birincisi; Kürt sorununun çözümünü isteyen ve bunun mücadelesini yürüten bir irade. İkincisi; devlet gerçeği. Çözüm isteyen iradenin ana unsuru kadınlar oldu. Kadınlar savaşın en ön cephesinde savaşırken, aynı zamanda siyasi talepleri ile de mücadele içerisinde yer aldılar. Müzakereye kadar 40 yıldır süren savaşın içinde kadınlar kendilerini siyasi bir kimlik olarak var etti. Devletin ise genel olarak kadınlara yok sayma politikası çözüm sürecinde de görülüyor. Örneğin Akil İnsanlar Heyeti'nin kuruluşu. Akil Adamlar Heyeti olarak adlandırılmış, kadınların itirazı üzerine değiştirilmişti. Ayrıca çok az bir kadın heyete dahil edildi. Yeni kurulan Çözüm Süreci Kurulu'nda da çok açık ki bir kadın temsiliyeti sorunu var. Ancak devletin bu tutumuna rağmen, hem HDK/HDP hem de barış mücadelesini yürüten kadınlar, çözüm sürecinde taraf olduklarını, çözüm masasında kadınların eşit bir biçimde temsil edilmesi gerektiğini hep savunageldi. Barış süreçleri aynı zamanda yeni bir toplumsal yaşamın inşa sürecidir. Biz kadınlar olarak, bu toplumsal dönüşümün içerisinde kendi fikir ve varlığımızla yer almak istiyoruz. Buna resmiyet kazandırmak istiyoruz. Bizim eylemimiz, kadının her türlü süreçte, her türlü merkezi siyasi gündemlerde de bir özne olarak var olma konusudur.
KADIN YOKSA BARIŞ TOPLUMSALLAŞMIYOR
Kadınların bu süreçte nasıl var olacağını soracağım size ancak öncesinde dünya deneyimlerini konuşmak istiyoruz. Dünyadaki örnekler nasıl, kadınların müzakere süreçlerine katılımı açısından?
1990-2012 yılları arasında dünyada 102 barış süreci gerçekleşmiş ve bunun yüzde 8'inde kadın var. 585 barış anlaşması oluyor. Bu anlaşmaların yarısı ilk 5 yıl içinde bozuluyor. Bu bozulma ve bitişin çok farklı nedenleri var elbette. Fakat kadınların da bu süreçte var olamaması barışın toplumsallaşamama nedenlerinin de başında geliyor. Başarısızlığın bir nedeni de kadınların sürece dahil edilmemesidir. Kadınların katılmadığı barış süreçleri genel anlamda sonuca varamıyor. Yapılan incelemelerde de böyle bir durum var. Dünya kadın hareketinin barış sürecinde var olma eylem ve talepleri sonucunda 2000 yılında BM'nin kadınların eşit temsiliyetini öngören sözleşme hazırlıyor. Burada iki temel konu üzerinde duruyor: Birincisi kadınların müzakereye dahil edilmesi ve eşit temsili. Bu çok önemli bir konu. İkincisi de kadınların uğradığı zararın tanzimi için gerekli kararların alınması için bir ulusal plan çıkarılması. Bu sözleşme ne kadar hayata geçirildi? Yaptırım gücü nedir? Bu konuda çok başarılı bir pratik yok. Çünkü bunun uygulanabilmesi için hem müzakere masalarında hem de oluşmuş kurumsal yapı ve devlet mekanizmalarında da kadınların olması gerekiyor.
İRLANDA DENEYİMİ ÖNEMLİ
Kadınların katılımının tam olarak sağlandığı örnekler var mı?
Örneğin El Salvador'da oluşmuş masaların tümünde kadınlar var. Güney Afrika'da hem barış görüşmelerini yürütenlerin hem de kurulan hakikat komisyonlarında tanıklık yapan ve tanıklıkları değerlendirilenlerin yüzde 50'si kadın. İmzalanan anlaşmaların yüzde 19'i savaş zamanında işlenmiş suçlar, yüzde 16'sı ise cinsiyet eşitliği ile ilgili. İrlanda'da önemli ve güzel bir örnek var. İrlanda'da müzakere sürecinde Protestan ve Katolik kadınlar bir koalisyon oluşturuyor. 9. parti olarak da iki vekille Meclis'te temsil ediliyorlar. Bu koalisyon içinde çok farklı hem akademik hem de toplumsal kesimlerden kadın temsiliyeti söz konusu. Bunların ana hedefi sürece dahil olmak. Müzakere sürecini de çok etkin rol alıyor. Tüm yapılan tartışmalarda ve oluşturulan maddelerin içinde kadınların bir rolü var. 1998'de bir barış anlaşması oluyor ancak daha sonrasında süreç kesintiye uğruyor. Sonrasında kadınlar Meclis'te de temsil edilmediği için süreç ilerlemiyor. O koalisyonun yürütücüleri, 'Değişim için uğraşıyorsanız, önce sizi gözardı ederler. Sonra dalga geçerler. Sonra mücadele ederler. Bize de bunu yaptılar. Ama biz kazandık ve müzakere masasında yer edindik' diyor. Bu ifade kadınların genel anlamda böylesi süreçlerde yaşadıklarını ifade ediyor. Ulusal ve sınıfsal çelişkilerin yanı sıra belirgin bir cins çelişkisi de var. Bu hangi masaya giderseniz gidin o masada belirgin bir baskı unsuru olarak sizin karşınıza çıkıyor. Ama İrlanda'da başından beri süreçte kadınlar var. Bu bir başarıya tekabül ediyor. Kadınlar geri noktaya düşüncede de süreç sekteye uğruyor. Guetemala'da da kadınlar barış masasında oturuyor ve pekçok talepleri barış sözleşmesinde yer alıyor. Ancak süreç sekteye uğruyor.
TÜRK KADINLARI DA SÜRECE DAHİL EDİLMELİ
'Kadınlar çözüm sürecine katılmalı' diyorsunuz. Ancak nasıl bir mekanizma ile katılmalı? Siz ne öneriyorsunuz?
Kadınların katılımı salt bir sayısal varlık meselesi değil. 40 yıldır süren savaşın kadınlar üzerinde yarattığı ağır baskı ve şiddetin tüm boyutlarıyla incelenmeye ihtiyacı var. Bunun sonuçlarının masaya taşınması gerekir. Tüm toplumsal kesimlerden kadınların sorun ve talepleri, kadınların kollektif aklıyla analiz edilerek oraya taşınmalı. Bu süreç genel ve kaba anlamda Kürt sorununun çözümünde bir müzakere meselesi değil. 40 yıllık savaşın kadınlar üzerinde yarattığı şiddet ve şiddetin türevleri, tacizler, tecavüzler, göç, yoksulluk, anadil yasağı tüm bunların hepsinin bir analiz oluşturularak oraya taşınması lazım. Bunun Türk kadınlarıyla ilgili kısmı var. O kısım eksik kalırsa, gerçek bir toplumsal barış inşa edilemez. Savaşın militarizmi güçlendirmesi ve militaristleşen toplumsal yapının kadın üzerinde oluşturduğu şiddetin Türk kadınlara yansıma biçimleri de konuşulmalı. Kadına dönük şiddet arttıysa bunun doğrudan savaşla ve erkek egemen toplumsal yapı ile alakası var. Bu bağlantıların kurulması önemli. Çözüm ve barış sadece Kürt kadınlarının meselesi değil. Esasta Türk halkı ve Türk kadınlarının da meselesi. Kürt kadınları özel olarak bu konuda bir muhataplık istiyor. Ama sadece Kürt kadınları değil, genel olarak kadınlar bu sürecin muhatabı olmak durumundadırlar.
Bu nasıl olacak? Örneğin İmralı Heyeti'ne DÖKH'ten Ceylan Bağrıyanık'ın katılımı yeterli olacak mı?
Ceylan'ın da orada sözünün güçlü bir şekilde çıkabilmesi için arka planında ciddi bir kadın gücünün olması lazım. Bu nedenle çok geniş kadın kesimlerine çağrı var. En geniş kesimlerden kadınları bir araya getirecek, kadın aklının barış meselesinde ortak idareye dönüştüğü mekanizmalarla süreç işletilmeli.
Bu konuda HDK Kadın Meclisi'nin bir hazırlığı var mı?
Çözüm ve müzakere süreci hep gündemimizde. 14-15 Eylül Ankara'da gerçekleştirdiğimiz 5. genel kurulumuzda da bu konuda bir atölye çalışması yaptık. Ancak bu mesele sadece HDK Kadın Meclisi ile sınırlı kalmamalı. Böyle olursa süreci daraltır da. Olabildiğince ekseni geniş tutmaya ve kapsayıcı olmaya çalışıyoruz. Ancak HDK Kadın Meclisi olarak, barış talebini en geniş kadın kesimlerine taşıma konusunda sorumluluk hissediyoruz. Bu konuda da hazırlıklıyız.
TÜRK HALKI BARIŞA HAZIR
Barışın toplumsallaşması konusunda kadın örgütlerine büyük görev biçiliyor. Bu nasıl sağlanacak?
Barışın topluma, kadın dili ve sesiyle anlatılması çok daha etkili olacaktır. Kadın zaten bir barış militanı. Çünkü savaşın en derin izlerini kendi bedenlerinde, ruhlarında yaşıyorlar. Onun için barışı en hızlı şekilde de inşa etmek ve dönüşümü örgütlemek isteyen de kadın oluyor. Savaşın Kürt ve Türk toplumu üzerine yarattığı etkiler üzerine bir harita çıkartmak ve savaşla yaşadığımız sorunların ilişkisini kurmak gerekiyor. Tüm halklar üzerindeki şiddet ve yoksulluğun kaynağının yürütülen bu savaş olduğunu anlatmak zorundayız. 40 yıldır süren savaş, sadece 40 yılımızı bizden çalmadı. Uzun vadede bu ülkedeki çocukların ve insanların geleceğini de elinden alan faşist bir devlet karakteri oluştu. Ekonomik olarak da büyük bir yoksulluk, toplumsal olarak da büyük bir yoksunluk yarattı. Bugün istenilse çok kısa süre içerisinde barış inşa edilebilir. Buna inanıyorum. İktidar bunu istediği an Türk halkı buna uzak değil. Türk kadınları da buna uzak değil. Biz bu süreci HDK Kadın Meclisi ve kadın örgütleri olarak hızlandırmaya çalışıyoruz.
Kadınların müzakere sürecine ilişkin taleplerinden bazı örnekler verebilir misiniz?
Savaş suçlularının yargılanması en başta gelen talep. Göç ettirilen kadınların kendi topraklarına dönüş koşullarının sağlanması. Anadil haklarının sağlanması. Her yerde eşit temsiliyetin sağlanması. Taleplerden bazıları.
BARIŞ KADINSIZ OLMAZ
Rojava devriminin kazanımları Türkiye'deki kadınlara müzakere sürecinde etkisi ne oldu?
Bu soruya yanıt vermeden önce, 12 Aralık'ta Kobane'de kaybettiğimiz Sibel Bulut'u anmak istiyorum. Sibel, Arin, Kader ve onlarca kadın, savaşın tamamen ortadan kalktığı kadınların özgür ve eşit yaşadığı bir dünya kurmak amacıyla kendi bedenlerini ortaya koydular. Sibel kendi özgürlüğünü, kadın özgürlük mücadelesinde, kurtuluşunda görerek ve inanarak orada yer aldı. Biz şimdi daha büyük bir sorumlulukla bu sürecin icinde daha aktif yer alıp, kadınların özlemini duyduğu, bedel ödediği ideallerini inşaa etmek için çabalacağız. Sibellerin, Arinlerin varlığı Ortadoğu'da değişen bir noktayı çok net gösteriyor. Ortadoğu'da savaştaki aktif güç hep erkekti. Bugün bu durumda da değişiklik söz konusu. Rojava'da özsavunmada kadınlar var artık. Kadınlar savaşlarda sadece bir mağduriyet yaşamıyorlar. Şimdi bir özneleşme durumu da yaşıyorlar. Yeni bir toplum inşaasında da siyasi varlıklarını hukuksal güvenceye kavuşturmuş durumdalar. Ortadoğu'nun yüzünü değiştirmeye çalışan kadın, bu topraklarda da müzakere sürecinde çok daha aktif bir şekilde yer alma hakkına sahip. Rojava'da yaşananlar, burada müzakere sürecindeki biz kadınlara da büyük bir güç veriyor. Etkin ve aktif bir kadın siyasi hareketi, kadın iradesi ve aklı var ve buralara kadar yansıyor. HDK ve HDP'nin bütün örgüt ve mekanizmalarında eşitlik ilkesi ile hareket ediyoruz. Bu topraklarda da siyasetin yüzü değişecekse, değiştirilecekse biz buna adayız. Varlık hakkımızı ileri düzeyde savunma pozisyonuna geldik. Eş başkanlık sistemi, eşit temsiliyetin siyaset sahnesindeki en görünür ifadesidir. Ceylan arkadaşımızın müzakere sürecine dahili de kadınların uzun yılları bulan ısrarlı ve kararlı mücadelesinin sonucudur. Eğer barış adına söz söylenecekse bu artık kadınsız olmaz. Bu devletin bizi görmek istediğinden değil. Tüm yok saymasına rağmen kadınların o alanda görünme çabasındandır. Kadının siyasi hayattaki silüeti belirginleşmiş bir durumda. Talepleri, fikri, kadın hareketinin aklı da buraya akıyor. Bizim için önemli olan şu: Uzun yıllardır bu topraklarda mücadele eden kadın örgütlerinin, hızlıca, bir araya gelerek barış konusunda yapılmış tüm çalışmalarda süzülerek taleplerini oluşturması ve masaya taşımasıdır. Sadece taleplerin taşınmasında değil, yeniden yapılacak toplumsal dönüşümde, tüm mekanizmalarda da aynı biçimde eşit temsil ile var olmamız gerekiyor. Ayrıca uygulama kısmında ve takibinde de kadın örgütleri olarak yer almalıyız. / Firatnews
Güncelleme Tarihi: 22 Aralık 2014, 09:13