Bugüne kadar demokrasiyi sandık olarak tanımlayan AKP, 8 Hazirandan itibaren tüm kamuoyunun gözleri önünde bir savaş ve darbe konseptini devreye koymuştur. Seçim öncesinde saray tarafından devrilen çözüm masası seçim sonrasında tümüyle devrilmiş, savaş konsepti devreye konulmuştur. Kürt illeri başta olmak üzere tüm Türkiye bir cehennem yerine pervasızca sokulmuştur. Çocuk, kadın, genç ayrımı yapmaksızın, her gün onlarca insanımızın hayatını kaybettiği bir sürece saray eliyle sokulmuştur.
Hükümet kurma sürecinde koalisyon süreci AKP tarafından oyalama sürecine dönüştürülmüştür, 38 gün boyunca koalisyon görüşmeleri yürütülen CHP Genel Başkanı AKP'nin kendilerine bir koalisyon seçeneğini ile gelmediğini söyledi.
Saray tarafından yetkilendirilen AKP eliyle çözüm masası gibi koalisyon masası da yerle bir edilmiştir. Saray ve talimatlandırılmış AKP, seçim sonrasında anayasayı askıya alarak defalarca suç işlemişlerdir. CHP'ye hükümet kurma yetkisi verilmemesi, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesinin işletilmemesi iki örnek olarak verebiliriz. Erdoğan'ın fili olarak rejimin değiştirildiğini söylemesi, gelinen aşamada darbe rejimini açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Darbe ve savaş konseptine yönelik saldırılara gösterilen tepkiler tarihte eşine rastlanmamış şekilde polis şiddetine maruz kalmıştır.
Çözüm ve koalisyon masalarının devrilmesinin sorumluları halkımız tarafından bilinmesine rağmen partimize ve muhalefete mal edilmek istenmiştir. Savaş tezkeresine gösterilen tavırda da açık bir şekilde görülebilir. TBMM'ye getirilen savaş tezkeresine onay vermenin hiç bir savunusu olamaz. HDP dışındaki muhalefet partilerinin edilgen duruma düşmesi tarihe düşen sorumsuzluk örneğidir.
Daha önce neden seçim hükümetine girdiğimizi belirtmiştik. Bugüne kadar AKP'nin tüm darbe ve savaş pratiğine karşı parti ilkelerimiz ve halkımızın doğruları çerçevesinde karşı çıktık. Türkiye tarihinde ilk kez müstafi hükümetin sıralarından karşı çıktık. Kabine üyeleri olarak savaş politikalarını teşhir ettik. Gever, Lice, Sur ve Silopi'de yılmadan yetkilileri uyardık. Cizre'de 8 günlük sokağa yasağı ile 24 yurttaşın hayatını kaybetmesine karşı hükümetin yanında değil, halkımızın yanında yer aldık. Sivillerin katledilmesini kabine üyeleri olarak hiç bir tereddütte kapılmadan dünyaya duyurduk.
Yaşanan çatışmalı süreçten dolayı il ilçe binalarımıza yapılan saldırılara karşı açık bir tutum sergiledik, basına yönelik saldırılarda basının yanında durduk. Başından beri sandık sonucu da olsa da bunlar gitmez algısını kabinedeki varlığımızla yerle bir ettik. Savaş ve darbe pratiğini muhalefet partilerine yüklemeye çalışan AKP'nin pratiklerini teşhir ederek sorumluluğun kimde olduğunu gösterdik. Savaşın da darbenin de sorumlusu saray ve AKP'nin kendisidir.
Biz AKP'yi teşhir ettik ve AKP'siz seçeneğin mümkün olduğunu gösterdik.
Geldiğimiz aşamada teşhir olmuş, maskesi düşmüş savaştan beslenen bırakın insan yaşamını mezarlıkları, cami ve cemevlerini yıkan AKP'nin seçim hükümetinden çekiliyoruz. İki bakan olarak partimizin yetkili organlarıyla yaptığımız istişareler doğrultusunda istifa ettik. Halkımızın mücadele saflarında seçimlere hazırlanıyoruz. 7 Haziran'da başkan yaptırmadığımızı bir kez daha başkan yaptırmayacağız. 7 Haziran'da iktidarını sarstığımız AKP'yi 1 Kasım'da iktidardan alacağız."
Daha sonra soruları yanıtlayan Bakan Konca, tartışma yaşanıp yaşanmadığına ilişkin bir soruya, "Bakanlar Kurulunda biz istifa gerekçelerimizi sunduk, anlattık, sayın başbakan görüşlerini ortaya koydu, bunların doğru olmadığını söyledi. Karşılıklı bir tartışma kesinlikle olmadı, yaşananları ayrıntıları ile birlikte anlattık, cami ve cemevlerinin, mezarlarının bombalandığını, Cizre'de yaşananlardan lanetleyen telefonlar aldığımızı aldık söyledik. Böyle bir süreçte seçim güvenliğinin mümkün olmadığını söyledik. Cizre olaylarında İçişleri Bakanlığı ile Valinin krizi yönetemediğini, telefonlarımıza çıkmadıklarını ve çözüme yaklaşmamasının doğru olmadığını söyledik" şeklinde konuştu.
Başbakanlıktan konuyla ilgili yapılan açıklamada ise, "Bakanlar Kurulu Toplantısı sırasında Avrupa Birliği Bakanı Ali Haydar Konca ve Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan Bakanlar Kurulu üyeliğinden istifalarını Başbakan Davutoğlu'na sunmuşlardır. Başbakan Davutoğlu, istifaları kabul etmiştir. Başbakan Davutoğlu, anayasal zorunluluk gereği oluşturulan seçim hükümetinde yer almaları sebebiyle teşekkür etmiş ve hükümete katılmak kadar ayrılmanın da kendi kararları olduğunu ifade etmiştir. İlgili bakanlıklar için en kısa sürede yeni görevlendirmeler yapılacaktır" denildi.
Güncelleme Tarihi: 23 Eylül 2015, 10:35