AMED
İHD ve kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 332’ncisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde düzenlendi. Eyleme İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ile kayıp yakınları katıldı. Eylemde, 1994 yılında Hakkari’nin Çukurca ilçesinin Kazandere köyünde askerlerce alıkonulduktan sonra taranarak katledilen 4 kişinin faillerinin bulunması ve yargı önüne çıkarılarak cezalandırılması talep edildi.
BİLİCİ: YÜZLEŞMEYEN KOALİSYON HÜKÜMETİNİ TANIMAYIZ!
Eylem öncesi bir konuşma yapan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Amed Şubesi Başkanı Raci Bilici, kayıpların bulunması ve faillerin yargı önüne çıkarılması ile ilgili bugüne dek bir adım atılmadığını belirtti. Devlete seslenen Bilici, "Eğer Kürdistan halkı ile bir arada onurlu bir şekilde yaşamak gibi bir amacınız varsa, kayıplarımızı bulun ve failleri yargılayın. Şu anda izliyoruz. Koalisyon oluşturma çalışmaları yapan siyasi partilerin ağzından kayıplar ile ilgili tek kelime çıkmıyor. Geçmişle yüzleşme konusunda herhangi bir projeye sahip olduklarını göremiyoruz. Bizler, geçmişle yüzleşme ve çözüm süreci konularının içerisinde yer almadığı bir koalisyon hükümetini tanımayacağız" diye konuştu.
İHD Amed Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, askerlerce alıkonulduktan sonra önce işkence edilen, daha sonra taranarak infaz edilen Enter Özdemir, Bapir Çıtak, Bedel Özkan, Hasan Ateş isimli kişilerin hikayesini anlattı. Kocaman, infaz edilenlerden Enter Özdemir’in oğlu Yusuf Özdemir'in olay ile ilgili beyanlarını şöyle aktardı:
'YOL GÖSTERME BAHANESİYLE GÖTÜRÜP KATLETTİLER'
"Kazandere Çeto Köprüsünde PKK militanları ile askerler arasında çatışma yaşandı. Çatışma sonrası gece saat 01.00 sıralarında, askerler ve köy korucuları köye baskın düzenledi. Askerler, babam Enter Özdemir ve köyden Bapir Çıtak’ı yol göstermeleri amacıyla yanlarına alıp götürdüler. Babam ve Bapir Çıtak'ı, köyün diğer tarafına götürüldükten sonra, ellerini ve ayaklarını panzere bağlayıp, yaklaşık 2 kilometre sürükledikten sonra da silahla tarayarak infaz ettiler. Cenazeleri dere kenarına atıldı. Sabah köye tekrar baskın yapıldı, köylüleri darp edip yoğun bir baskı yaptılar. ‘Derhal köyü boşaltın, köyden ayrılmayanları öldüreceğiz’ dediler. Tüm köy boşaltıldıktan bir gün sonra eşyalarını almaya gidenler, babam ve Bapir’in cesetlerini görünce bize haber verdiler. Bizler Yüksekova’daydık. Cenazelerimizi almaya gittiğimizde de, yoğun bir baskı gördük ve cenazemizi gömmemize izin verilmiyordu. Bu operasyonda Kurudere köyüne de baskın yapıldı ve bu baskın sırasında Köy Muhtarı Bedel Özkan ve Hasan Ateş, askerlerce köyden alındıktan sonra, cesetleri 10 Mayıs’ta köy yakınlarında bulundu."
ŞIRNAK
Şırnak'ın Cizre ilçesinde Dayiken Şemiyê, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının faillerinin bulunup yargılanması amacıyla 339'uncu haftada Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan MEYA-DER Yöneticisi Veysi Durgut, bu hafta 1994 yılında Silopi yolu üzerinde JİTEM elemanları Adem Yakın, Fırat Altın, Hıdır Altuğ ve Cemal Temizöz tarafından gözaltına alınıp katledilen Aziz Gaysak, Süleyman Gaysak, Ömer Candoruk ve Yahya Akman'ın faillerinin yargılanılması talep ettiklerini söyledi.
'ŞAHİTLER VAR'
Aziz Gaysak, Süleyman Gaysak, Ömer Candoruk ve Yahya Akman'ın Cizre-Silopi yolu üzerinde bulunan BOTAŞ arama noktasında gözaltına alındığını hatırlatan Durgut, gözaltına alındıktan sonra Bozalan köyüne doğru yola çıkarıldıklarını ifade etti. Durgut, "Ömer Candoruk'un ehliyeti Silopi yolu üzerindeyken bindirildiği araçtan dışarı atıldı. Bunu o esnada oradan geçen başka bir araç gördü ve ehliyeti yerden alarak Cizre'deki ailesine teslim etti. Bu sırada Ömer Candoruk kendisi araçtan dışarı attı. Ancak JİTEM elemanları aracı durdurarak Candoruk'u silaha yaraladıktan sonra tekrar araca bindirdi. Bu olaya bazı köylüler şahit olup Candoruk'un ailesine haber verdi" diye konuştu.
Candoruk Ailesi'nin 2 gün sonra Bozalan köyüne gelerek araç lastiğinin izlerini takip etmesi sonucunda gözaltına alınan 4 kişinin cenazelerinin bulunduğunu vurgulayan Durgut, "Aziz Gaysak, Süleyman Gaysak, Ömer Candoruk ve Yahya Akman gözaltına alındığında ve Candoruk silahla yaralandığında buna şahit olan insanlar var. Bizler faillerin yargılanmasını istiyoruz" dedi.
'DEMİREL CUMHURBAŞKANIYKEN CİNAYETLER YAŞANDI'
İHD Cizre Temsilcisi Abdulkerim Pusat da, bazı yayın organlarının günlerdir Süleyman Demirel'i kahraman olarak gösterdiğini belirterek, Demirel'in Cumhurbaşkanı iken Kürdistan'da gözaltına kayıp ve faili meçhul cinayetlerin yaşandığını hatırlattı.
HAKKARİ
İHD ve kayıp yakınları, "faili meçhul" cinayetlere uğrayanların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle eylemlerinin 64'üncü haftasında Yüksekova Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, HDP Van Milletvekili Adem Özcaner ile Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan, HDP, DBP ve Gever Demokratik Toplum Meclisi yöneticileri ve Yüksekova Belediyesi Eşbaşkanları katıldı. Kayıp yakınlarının bu haftaki buluşmasında 17 Temmuz 2002 tarihinde Yüksekova'nın İpek Mahallesi'nde bahçede oynarken Efeler Taburu'ndaki askerlerin attığı roket mermisi ile katledilen 12 yaşındaki Hediye ile 9 yaşındaki Diyar Aslan kardeşlerin hikayesi anlatıldı. Saygı duruşunun ardından çocuklarının hikayesini anlatan baba Hakkı Aslan, "Kızım Hediye beşinci sınıfta, oğlum Diyar ise ikinci sınıfta okuyordu" dedi.
BABASI ANLATTI
Baba Aslan, "Olay günü yine her gün olduğu gibi sabah erken saatte kalkıp inşaata çalışmaya gittim. Saat 14.00 sularında komşum ve arkadaşım olan Cengiz beni aradı. 'Nerdesin şimdi. Sana bir şey söyleyeceğim ama korkma' dedi. Bana dedi ki 'tam bilmiyorum ama sizin evin yakınında bir patlama sesi duyduk'. Yoldan geçen bir arabayı durdurdum ve eve yetişmem yarım saat sürmüştü. Evime yetiştiğimde jandarma ve polis tarafından evin etrafının ablukaya alındığını gördüm. Önce evin bahçesine girmeme izin vermediler. Beş dakika sonra evin bahçesine girdim. Bahçeye girdiğimde kapının önündeki manzara karşısında yıkıldım. Çünkü karşımda paramparça olmuş oğlum Diyar'ın cansız bedenini gördüm. O an dünyam yıkılmış canımdan can olan oğlum Diyar'ın cansız bedenine sarıldım. Ben orada bulunan komşularıma isyan ederek canımdan can olan Diyar'ı kim öldürdü diye bağırdım ve haykırdım. Komşularım evimizin karşısında bulunan Efeler Taburu'ndan atılan roket mermisinin bahçeye düştüğünü söylediler. Hastaneye gittiğimde orada bana kızım Hediye'nin öldüğünü, olayda yaralanan oğlum Şiyar'ın da Van Araştırma Hastanesi'ne sevk edildiğini söylediler. Orada bir daha dünyam yıkılmıştı. İlk göz ağrımız olan Hediye'yi de kaybettiğimi öğrendim" dedi.
Oğlu Şiyar'ın Van Araştırma Hastanesi'nden "güvenlik" nedeni ile Diyarbakır Tıp Fakültesi'ne sevk edildiğini ve oraya gittiklerini hatırlatan baba Aslan, şunları aktardı: "Dayımın oğlu Naif ile beraber Diyarbakır'a gittik. Durumunu iyi olduğunu ameliyata alınacağı bilgisini bana verdikten sonra orada bulunan sivil polisler tarafından gözaltına alındım. Beni polisler üç saat gözaltında tuttular. Daha sonra Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi hakkımda dava açtı. Çocuklarımın katillerini ararken, beni içten içe yaralayan mahkemede çocuklarımın failli olarak yargılanmamdı. Beraat ettikten sonra çocuklarımın katillerinin bulunması ve cezalandırılması yönünde suç duyurusunda bulundum. Fakat bugüne kadar suçlular bulunup yargılanmadı."