BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmasına, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ne değinerek başladı. Demirtaş, "Ateş düştüğü yeri yakar. Engelli yurttaşların neler yaşadığını ancak yaşayanlar bilir. Belki hatırlanmak için bir gün ilan ediliyor ama bizler parlamentoda mümkün olduğunca engelli yurttaşların yaşadıklarını dile getirmeye gayret ediyoruz" dedi. Demirtaş, engelli yurttaşların yaşadığı zorlukları çözmenin tek başına devletin görevi olmadığın bütün toplumun görevi olduğunu söyledi.
ENGELLİLERİN SORUNLARINI GÖRMEYEN HERKES ENGELLİDİR
"Engellilerin sorunlarını görmeyen herkes engellidir" diyerek tepki gösteren Demirtaş, kentlerin engelli olmayan insanlara göre dizayn edildiğini kaydetti. Demirtaş, "Türkiye'de engelli oranının bu kadar yüksek olması vesilesiyle bütün sorunların çözümü için bir bakanlığa ihtiyaç vardır. Sadece engelli yurttaşların sorunlarıyla ilgilenmelidir. Kamusal alanda engelli kontenjanlarının çoğu boştur. Çalışanlar açısından da iş güvenlikleri yoktur. Eğitim alanında da aynı sorunlar vardır. Okul binaları dizayn edilirken, engelliler görmezden geliniyor" şeklinde konuştu. BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, seçimlerde kurulan sandıkların kuruluş şeklinin dahi engellilerin oy kullanma hakkını engelleyen şekilde olduğunu vurguladı.
KÖLELİK ÖTESİ BİR REZALET
Taşeron işçiler açısından durumun kölelik ötesi bir "rezalete" ulaştığına dikkat çeken Demirtaş, AKP iktidarı döneminde taşeron işçi sayısındaki artışın bunu gösterdiğini söyledi.
AKP'nin iktidara geldiği dönemde Türkiye'de 387 bin taşeron işçi olduğunu hatırlatan Demirtaş , bu sayının bugün 2 milyon olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Taşeron dediklerimiz günümüzün köleleridir. Hacettepe Üniversitesi'nde bine yakın taşeron işçisinin çalışma koşullarına itiraz etmesinin üzerine bazılarını işine son verildi. Hacettepe Üniversitesi başta olmak üzere taşeron adı altında yapılan bu kölelik sistemine karşı duyarlı olmak gerekiyor. Taşeronluk sistemi kaldırılmalıdır. Hükümetin istihdam diye övündüğü sistem budu."
Taşeronluk sistemini besleyen en önemli kaynağın ise işsizlik olduğunu belirten Demirtaş, Sağlık Bakanlığı'nda AKP iktidar olduğunda 10 bin olan taşeron işçi sayısının şimdi 160 bin olduğuna işaret etti. Demirtaş şöyle devam etti: "Yeri geliyor bunlara doktorun görevini yaptırıyorlar. İtiraz edemiyorlar. Aralık ayında işten çıkartılıyorlar Ocak ayında geri alınıyorlar. Kıdem tazminatı hakkını kazanmasını engelliyorlar. Sendikaya üye oldukları anda bu nedenden dolayı işten çıkartılıyorlar. 10 yıl çalışıp kıdem tazminatı alamadan işten çıkartılan on binlerce taşeron işçisi var."
ÖZGÜR ÜLKE GAZETESİ
"3 Aralık 1994 Özgür Gündem gazetesinin İstanbul'da bombalanmasının yıl dönümüdür. Devletin kontrolünde dönemin başbakanı Tansu Çiller'in yazıları ile alenice bombalanmış bir basın kurumudur" diyen Demirtaş, Tansu Çiller'in imzasının bulunduğu belgeyi gösterdi. Belgenin, gazetenin bombalanmasından 3 gün önce yayınlandığını söyleyen Demirtaş, "Belgede Özgür Ülke gazetesine ilişkin önlem alınması yazıyor. 3 gün sonra gazetenin merkez binası bombalandı ve Ersin Yıldız yaşamını yitirdi. O 20 yıl içinde 76 basın çalışanı katledildi. Bunların 30'u aktif gazeteci geri kalanı ise ya dağıtımcı ya da gazetede çalışan kişilerdi. Aradan 19 yıl geçti şimdi şu saatlerde Silivri'de bu gazetenin bugünkü temsilcileri yargılanıyorlar. 2 yıl önce AKP'nin talimatı ile 46 gazeteci gözaltına alındı. Aradan 19 yıl geçti o dönem katlediyorlardı bugün yargılama adı altında rehin tutuyorlar. Bu zihniyetin değişmediğinin göstergesidir" ifadelerini kullandı.
'UYUYAN SAVCILARDAN ADALET BEKLİYORUZ'
"Kendisine muhalefet eden gazeteciler talimatlarla ya da patronlar üzerinden baskı ile ya çıkarılıyor ya baskıya maruz kalıyorlar" diyerek sözlerini sürdüren Demirtaş, hükümetle ilgili ciddi muhalefet etmeyi göze alanların bedelleri göze alanlar olduğunu söyledi. Demirtaş, şunları ekledi: "Buna 'ileri demokrasi' deniliyor. Dün Ankara adliyesinde bir duruşma vardı. Savcının uyuduğu duruşmadan söz ediyorum. Uyanık olmalarından iyidir. Uyanık olunca neler yapacaklarını kimse kestiremiyor. Böylesine önemli bir duruşmada, Ankara'nın göbeğinde kameralar önünde savcı duruşmada uyuyabiliyor. Olayları ortaya çıkarmakla sorumlu olan savcıların düştüğü durum budur. Ethem Sarısülük davası ciddi bir örnektir. Mahkeme artık kendisinin tarafsız olamayacağını kabul etmek zorunda kaldı. 6 Aralık'ta Aydın Erdem'in katledilmesinin yıldönümü. Aradan geçen 4 yıla rağmen soruşturmada en küçük bir ilerleme yok. Slogan attı, pankart açtı diye gençleri evlerini basarak hızla yargılayıp ceza verebiliyorlar. 1 yıl içinde 15 yaşındaki bir çocuğu cezalandırabiliyorlar. Ama 4 yıldır Aydın Erdem davasında en ufak bir gelişme yok. Hemen vurulduğu yerde bulunan polis evinin lavabosunda bulunmuş mermiler var. Buna rağmen ne bir sanık, ne de tutuklanan birisi var. Biz halen uyuyan savcılardan adalet bekliyoruz."
DİNK DAVASI TEATRAL GÖSTERİ
Hrant Dink davasına da değinen Demirtaş, yargılamaların teatral gösteriden başka bir şeye dönüşmediğini kaydetti. Demirtaş, muhaliflere yönelik baskılarda adaletin kaplumbağa gibi, hükümete yönelik olanlarda ise tazı gibi gittiğini ve bunun yargının kime bağlı olduğunun göstergesi olduğunu ifade etti. Demirtaş, ilkeli olmak gerektiğinin atını çizerek şunları dile getirdi: "İlkeli olmak yanlışlık nereden gelirse gelsin karşı çıkabilmektir. MGK kararlarının deşifre edildiği, dershane üzerinden egemenlik tartışmalarının yapıldığı bu günlerde ilkeli olmak önemlidir. Bu MGK kararlarını eleştiren var ama taraflardan biri de bu MGK'nin kendisinin hukuka aykırı olduğunu söylemiyor. Bu MGK'larda ne kararlar alındı. Bu kesimler bunu eleştirmedi. MGK kendi kontrollerinde diye hiçbir eleştirileri ve itirazları yok. Hani darbeciler ile yüzleşiyorduk. MGK darbe kurumudur. İlkeli olmak her yerde her zaman yanlışa karşı çıkmayı gerektirir."
DERSHANE SORUNU
Demirtaş, MGK'nın Türkiye'de bütün hukuksuzlukların konuşulduğu bir kurum olduğunu söyleyerek, "Anayasanın da üstünde bir yerdir. Kararlarını hasbelkader bir bavuldan çıkarsa öğreniriz. Kararlarına karış kimse itiraz edemez dava da açamaz. Bu MGK yakın zamanda 2009 yılında DTP'ye karşı yaptırım uygulanması kararları almıştır. Diyorlardı ki 'Bölge halkını terörle mücadele bağlamında rahatsız edecek ve yardımlar devam ettikle bu rahatsızlığın devam edeceği bölge halkına hissettirilmelidir.' Bölge dediği Başbakan'ın deyişiyle Kürdistan'dır. Bu karardan iki yıl sonra Roboski katliamı gelişti. Tabi hiçbir bavuldan bu çıkmıyor" dedi.
"Bugün MGK kararından yakınanlar, medyası, polisi, savcısı ile bu kararları uygulamadı mı? AKP ve cemaat bunu uygulamadı mı? Hepiniz ordaydınız. Size haksızlık yapılmış olabilir ama ilkeli olmak lazım" diyen Demirtaş, ilkeli olunduğu zaman adaletin tesis edileceğini söyledi.
Demirtaş, şöyle konuştu: "Siz toplumun bir kesimine bu kadar zulüm yapmışken, bunun faturasını bu dünyada da öbür dünyada da ödersiniz. Sizin iftiralarınız nedeni ile ne zulümler yaşandı. MGK'nın bu kararını hayata geçirmek için yaptığınız yayınlar ve diziler ile binlerce insanın tutuklanmasına yol açtınız. Dinimiz İslam adına hareket ettiğini söyleyenler; dinimizde yalanın ve iftiranın yeri yoktur. Ders çıkarılmış mı bundan? Hayır. Gençlik kongresinde yaptığım konuşmanın nasıl çarpıtıldığını ve halen aynı zihniyetinin sürdüğünü attıkları manşetlerden gördük. Yalan üzerine bir politika size ne kazandırabilir. Orada yaptığım konuşmada genç arkadaşlara hırsızlığa ve fuhuşa karşı örgütlenmelerini, eğitimler yapmalarını ve toplumda oluşan boşlukları doldurmalarını söyledim. Eğitim konusunda naçizane tavsiyelerimizi paylaştık. 'Dershaneler kapanıyor boşluğu siz doldurun' demişim. Vicdan ya. Dershane konusunda hükümete muhalefet etmek istiyorsunuz. Bu hakkınızdır. Ama bunu yaparken bu kadar kara propaganda İslamiyet ile uyumlu mudur? Manşetteki söze bakın 'Demirtaş'tan eğitim talimatı.' Niye rahatsız oluyorsunuz. Gençler kendini eğitsin dediğimizde niye rahatsız oluyorsunuz."
DERSHANELERİNİZE GELMEYENLER BARBAR MI?
Demirtaş, "Binlerce yıllık bir medeniyeti olan halkı dershaneler aracılığı ile kurtarıyorlarmış. Ayıp değil mi? Dershanelerinize gelmeyenler barbar mıdır? Savunun dershaneleri ama kanına girdiğiniz bu halkın hesabını da bir gün vereceksiniz" diye ekledi.
Kendilerinin ne AKP'nin önerdiği modeli ne de dershane ve özel okul modelini desteklemediklerini belirten Demirtaş, kendilerinin AKP'nin yanında durmadığını ancak ıslarla kendileri üzerinden AKP'ye eleştiri götürmek için kendilerini karalamayı bazılarının hak gördüğünü kaydetti. Demirtaş, "Toplumdaki sınıfsal ayrımı eğitime yansıtmaya çalışıyorlar. Zenginin çocuğu zenginin çocuğu ile okuyacak. Fakir ise fakir ile okuyacak. Biz bunu söylüyoruz. 'BDP dershaneye karşı AKP'nin yanında' diyorlar. Ne sizin ne AKP'nin yanında olmak zorunda değiliz. Bu ülkede halkın yüzde 85'i yoksuldur. Taşımalı eğitimle yatılı okullarda zar zor eğitim alıyorlar. Anadili Türkçe olmayanlar 5 yıl bunu öğrenmeye çalışıyorlar. Bu düzeni değiştirelim gibi bir derdiniz yok. Bütçe görüşmeleri başlayacak. Orada eğitimde yatırıma ayrılan bütçeyi göreceğiz. Bütün bakanlık içinde yüzde 8'dir. Savunma bütçesinin ise yüzde 50'si yatırıma uygulanıyor. Yani silah ve bomba alınıyor" şeklinde konuştu.
HEP BİRLİKTE PARALEL DEVLET KURDUNUZ
Demirtaş paralel devlete dikkat çektiği konuşmasını şöyle sürdürdü: "AKP'ye de cemaate de sesleniyorum. Buyurun bunları tartışalım. 200 bin atanamayan öğretmen var. 120 bin dershanede çalışan öğretmen var. Bunların hepsini alın insan onuruna yakışır bir şekilde çalışsın öğretmenlerimiz. Gelin anadilde eğitimi, anayasada yasalaştıralım. İyi bir eğitim istiyorsanız. Ne yaptığınızı biliyoruz. Hep birlikte paralel devlet kurdunuz. 2004 yılında alınan o MGK kararından cemaatin haberi yok muydu? Hükümet soruyor kaçınızı vali yaptık diye. El ele verip paralel devlet kurdunuz. KCK operasyonundan biliyoruz. Her bölgenin cemaat sorumlusu var. Bunlar aylık olarak gizli toplantılara davet ediliyor. Bazılarında savcılar, emniyet müdürleri ve rektörler var. MİT'in bundan haberi yok mu. Bu toplantılarda o bölgede yapılacaklar tartışılır. Cemaatin bölge müdürü yeri geldiğinde valiye emir verir. Şunu tutuklayacaksın, şunu tayin edeceksin diyorlar. AKP bunları bilmiyor mu? BDP kent meclisi kurdu diye kıyamet kopardınız. Asıl paralel devleti siz kurdunuz."
ROBOSKİ HATIRLATMASI
Demirtaş, yalanlar üzerine dershanelerin savunulamayacağını söylerken, MGK kararlarının sadece bir kesime karşı alınmadığını bütün farklılıklara karşı alındığını belirtti. Demirtaş, şöyle dedi: "Sadece mesele dershane midir. Hadi hep birlikte bunları tartışalım. Gerçekten samimi iseniz biz hazırız. İlkeli duranın yanında oluruz. Ama bugünkü tartışmaya bizi taraf haline getirmeye çalışmayın. İktidar ile aranızda hesap varsa bunu birlikte görün."
Roboski'nin yıldönümünün geleceğini hatırlatan Demirtaş, "2 yıl geride kalacak. Daha talimatı kim verdi yargıya teslim edilmiş değildir. 2 yılda bulunmaz mı? Savcılar uyursa bu meseleler böyle oluyor. AİHM'in Şırnak'a ilişkin kararı güncellendi. Gene MGK'da benzeri kararların alındığı dönemlerdi. Gayri resmi olarak 41, resmi rakamlara göre 36 kişi can veriyor. O dönem Tansu Çiller 'Bu uçaklar bizim değil' dedi. Tansu Çiller halen sağdır. Bir kişi çıkıp bunu sormuyor. Nasıl sorsunlar ki 34'ünü de bunlar öldürdü. Roboski'de aynısını yapan başbakan, Tansu Çiller'den nasıl hesap sorsun. Dershaneler konusunda kıyameti kopar. Şu bir haftada dershaneler için kıyameti koparanlar bunu yaptınız mı?" ifadelerini kullandı.
ÜÇ PARTİ IRKÇILIK VE TETİKÇİLİKTE UZLAŞTI
Demirtaş, anayasa konusunda artık bir uzlaşmanın mümkün olmadığını söyleyerek, "3 parti tekçilik ve ırkçılıkta uzlaştılar. Artık taslak halk ile paylaşılmalıdır. Geçmiş tartışmalar açıklanmalı ki kim neyi savunmuş herkes görsün. Venedik Komisyonu'nu davet edebiliriz. Onların gözlemciliği altında çalışmalarımızı sürdürebiliriz. Artık 4 parti uzlaşamıyorsa üçlü veya ikili olarak partiler uzlaşı arayabilir. Arzu eden varsa anayasa önerimiz ilk maddesinden itibaren hazırdır ve komisyona verdik. Gelin yapalım. Bizim halka karşı alnımız açıktır. Bu şartlarda biz devam etmeye hazırız. Gene 'çözüm komisyonu' kuruldu. Sonuç ise 90 yıldır tekrarlanan teraneler tekrarlandı. Götürüp Meclis komisyonuna sundular. Hiçbir çözüm önerisi yok. Perspektif sunulmuyor. Hiçbir şey yok" şeklinde konuştu.
BDP Eş Genel Başkanı, cezaevinde bulunan hasta tutsakların sayılarının 160'ı geçtiğini ve her an ölüm haberlerinin gelebileceğini kaydetti. "Ölüm için gün sayan mahpuslar var" diyen Demirtaş, bu konuda artık somut adımlar atılmasını beklediklerini belirtti. Demirtaş, "Adalet Bakanı'nın son günleridir. Yapacaksa bir insan olarak kendisinden daha fazla duyarlılık bekliyoruz. TUHAD-FED, 1 milyon imza ile beklentilerini ifade etti. Bunu boşa çıkarmamak gerekiyor" diye konuştu. / anf