Cumartesi Anneleri, 461. kez Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemi gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, 1996 yılında Hakkari Yüksekova'da kaybedilen Abdullah Canan'ın faillerinin bulunması istendi. Eyleme, Yüksekova'dan gelen Canan'ın çocukları ve torunları da katıldı. Kayıp yakınlarının fotoğraflarının açıldığı, karanfillerin taşındığı eylemde, Abdullah Canan'a ait kol saati ve tespih de fotoğrafının yanına konuldu.
Bu haftaki eylemde ilk sözü, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak aldı. Ali Ocak, kardeşi ile ilgili iddiaların Ergenekon davasında dile getirildiği bunun üzerine müdahil olmak için başvuruda bulunduklarını ancak engellendiklerini belirtti. Ocak, “Adalet arayışımız bugüne kadar yanıt bulmadı, hâlâ da engellemekte” diye konuştu.
12 Eylül döneminde kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl ise, hükümet ve cemaat savcılarına seslenerek, “Buradaki annelerin taleplerini dinleyin, acılarını dindirin” dedi. Yedigöl, 19 yıl sonra kemikleri bulunarak önceki gün cenazeleri kaldırılan Nurettin ve Nejat Yalçıntaş kardeşleri hatırlatarak, “Onların kemiklerinin bulunması, acımızı bir nebze olsa azalttı” dedi.
'ONURLARIYLA ÖLENLERİMİZ YOLLARIMIZI AYDINLATIYOR'
Oturma eyleminde, Yüksekova'dan gelen Tayyüp Canan, tüm meydanlardaki Cumartesi Anneleri'ni selamlayarak konuşmasına başladı. Babasının kaçırılış sürecini anlatan Tayyüp Canan, dönemin Yüksekova Dağ Komando Tugayı Komutanı Mehmet Emin Yurdakul'un köylerine baskın düzenleyip yakıp yıktığını, bu yüzden babasının şikayetçi olduğunu ve sürekli tehdit aldığını belirtti.
Babasının 17 Ocak 1996'da M. Emin Yurdakul komutasındaki ekip tarafından yol kontrolü sırasında gözaltına alındığını ve cansız bedenine ancak 32 gün sonra ulaştıklarını söyleyen Canan, “Tüm deliller, ifadeler, tutanaklar, her şey katilin kim olduğunu gösteriyordu ancak bugüne kadar yargılanmadı” diye konuştu.
“Sizler, eşinin, çocuğunun kanlı elbiselerini saklayan, her gün aynı acıları yaşayan ailelerin yaşadıklarını bilir misiniz” diye yetkililere seslenen Canan, Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmasını istedi. Tayyüp Canan, babasının halkının yanında olduğunu söyledi, “Onurlu bir şekilde ölenlerimiz yollarımızı aydınlatıyor” diyerek konuşmasını tamamladı.
'DÜNÜN SUÇLARINA CEZASIZLIK YENİ SUÇLARA YATAKLIK EDİYOR'
İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları adına bu haftaki basın açıklamasını Ümit Tekay Dişli okudu. “Dünün hukuksuzluğu bugün de sürüyor. Geçmişin insanlık suçlarının inkârı, bugünün insanlık suçlarına yataklık ediyor” diyen Dişli, yargının görevini yapmadığını, suçlulara cezasızlık zırhının devam ettiğini, hükümetin de buna göz yumduğunu belirtti.
Abdullah Canan'ın kaçırılma sürecini anlatan, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) bu davadan mahkum olduğunu hatırlatan Dişli, “Abdullah Canan'ı gözaltına alanlar, işkence ile sorgulayanlar, katledenler bellidir. Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, AİHM kararında isimleri yazılıdır. Onlar yargılanmadan, işledikleri insanlık suçlarının hesabını vermeden hukuktan, adaletten bahsedilemez. İktidarlar, bu failleri korumaya devam ettiği sürece demokratikleşmeden bahsedilemez” dedi.
YÜKSEKOVA ÇETESİ'İN BAŞI
Abdullah Canan'ın gözaltında kaybedilmesinden birinci dereceden sorumlu dönemin Yüksekova Dağ Komando Tugay Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim. Yurdakul'un ismi, Susurluk Raporu'nda da yer alıyor. M. Emin Yurdakul, bölgede askerler, polisler, itirafçılar, koruculardan oluşan bir çete kurarak adam kaçırma, fidye isteme ve uyuşturucu ticaretine kadar birçok kirli işe bulaştı. Kamuoyunda Yüksekova Çetesi olarak bilinen oluşumun, askeri panzerlerle uyuşturucu naklettiği ortaya çıkmıştı./ anf