'Sesime Gel' adlı uzun metrajlı film, Kürdistan’da 1990’lı yıllarda köylülere dışkı yedirilmesini, işkence yapılmasını; 'faili meçhul' cinayetlerin yoğun olduğu bir dönemde Hakkari’nin kırsal köylerinde Türk askerlerinin ‘silah arama’ bahanesiyle Kürt halkına yaptığı baskıyı işliyor.
'Sesime Gel''in Yönetmeni Hüseyin Karabey ile konuştuk.
'BAKANLIK FİLMİN KONUSUNU BEĞENMEDİ'
1990’lı yıllarda Kürdistan'da yaşayan hemen herkese tanıdık gelen ‘Sesime Gel’den söz eder misiniz?
Üzerinde çalıştığım 6 yıllık proje ‘Sesime Gel’ filmi. Senaryosunu Abidin Parıltılı ile birlikte yazdık. Gerçek hikayelerle masalların geçtiği bir, nine-kız-torun hikayesidir. Silah aramayı, savaşın absürtlüğünü gösteren ve bununla beraber Kürtlerin sözlü tarihinin ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalıştık. Fakat başımıza gelmeyen kalmadı çünkü bu ülkede bağımsız bir şey yapmak istiyorsan gidebileceğin çok fazla bir yer yok. Kültür Bakanlığı'ndan da hiçbir destek almadık.
Filmimiz defalarca reddedildi; her seferinde ‘jüri beğenmedi’ yanıtını aldık. Senaryo aşamasında bile yurt içinde ve yurt dışında bir sürü ödül kazanmış bir projedir. Bizim gayriresmi olarak duyduğumuz; askerlerin köy baskınını görmek istemedikleri. Dikkat edilirse, Türkiye Sinemasında askerleri anlatan film pek yok, anlatan da çok masumane bir asker profilini işliyor. Oysa filmde anlattığımızın çok daha ilerisinde korkunç olaylar yaşandı. Askerler o yıllarda köylülere dışkı yedirdi ve mahkemelik oldular. Filmimize yönelik önyargılara da çok şaşırmadık zaten.
Hangi festivallerde ödül aldınız?
Filmimiz İstanbul Film Festivalinde 3 ödül aldı, Berlin Film Festivalinin açılışını yaptık, 30 ülkede gösterimi yapıldı ve 12 ödüle layık görüldü. Ama Türkiye’de İstanbul Film Festivalinden sonra Adana, Antalya ve Malatya Film Festivaline alınmadı. Kültür Bakanlığı'nın tavrı bu festivallerde de devam etti. Eğer sansürlenmeseydi daha da ödüller alacağını düşünüyorum.
'BELEDİYECİLİĞİ ÖĞRENDİK, SİNEMAYI DA ÖĞRENMELİYİZ'
Bunun çözümü, Kürtlerin alternatif sinema festivalleri düzenlemesi olabilir mi?
Kürtler artık kendini ifade etmek istiyor, sinema da bunun için en güçlü alanlardan. 1995 yılında Mezopotamya Kültür Merkezi'ne (MKM) gittik ve bir sinema filmi çekeceğimizi, MKM’de yapmayı istediğimizi söyledik. Kürt Sinemasının kurumsal olarak kuruluşu da o zamandan beri devam ediyor. O gruptan çok iyi sinemacı çıktı, Kazım Öz, Özcan Alper, Özkan Küçük ve birçok arkadaşla birlikte orada yetiştik. Ama bu kadar büyük bir halkın yeterince sinema ile buluştuğunu soracak olursanız, görüşüm olumsuz...
Diyarbakır Sinema Günleri ve Yılmaz Güney Film Festivali gibi çok sayıda sinemaya ihtiyaç var. Kürt halkı nasıl savaşacağını bildi, çünkü varlık ve yokluk mücadelesiydi. Kürt halkı bunu çözdü, ama günlük yaşamı henüz örgütleyemedik. Basın ve sinema alanında yeterince halka inememişsek, bunun için başta kendim özeleştiri veriyorum. Sıradan hayatı örgütlemediğimiz müddetçe bağımsız bir hayatın da manası kalmayacaktır. Nasıl, belediyeciliği öğrendiysek, sinemayı da öğrenmek zorundayız.
'DEVLET DESTEĞİ OLMADAN DA KALİTELİ FİLM ÇEKEBİLİRİZ'
Kültür Bakanlığı'nın destek vermediğini söylüyorsunuz. Peki, devlet desteği olmadan sinema çekmek mümkün değil mi?
Kültür Bakanlığı'nın biz bağımsız sinema yapan film yönetmenlerine bir desteği yok, peki biz nasıl yeni filmler çekmeliyiz? Biraz da bu konuda çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Dostlardan da bir destek gelmedi ama Kürt halkı evini açtı, yemek verdi, 3 liraya çalışacaksa bir liraya çalıştı. Kurumların derdi buna mı düşmüş? 'Bir sürü sorun var, savaş var' denildiğinde de hak vermekten başka söz bulamıyorsun. Ama biz yaşamı örgütleyeceksek kesinlikle devlet desteği olmadan da çok kaliteli filmler çekebiliriz. Bunu hazırlamak zorundayız. Türkiye’de 13 milyon Kürt yaşıyor, bölgede de 7 milyon Kürt var; bu çok önemli bir güç.
Bakınız, 15 yıl önce ben Kürdistan’da Batman’a gelmiştim ama şu an bu yeni kent olan Batman’da bulunan tüm firmalar Nişantaşın'da da var. Bu halk bin TL’ye cep telefonu alacak durumdaysa, demek ki 10 TL’ye sinemaya da gidebilir. Demek ki, yaşamın her alanında örgütlenmemiz gerekiyor.
İzleyici sayısındaki sıkıntının kaynağında ne var?
Kürtler direnmeyi öğrenmiş, o konuda hiçbir sıkıntı yok ancak sanatsal anlamda aç. Sizce Mahsun Kızmızıgül Kürtlerin gerçekliğini mi anlatıyor? Onun için mi insanlar bu kadar onu izliyor? Kesinlikle hayır, ama demek biz onun kadar bile bu halka izlenebilecek iyi bir film verememişiz. Kürdistan’da bu halkın acısını, mutluluğunu, sevincini, direnişini yansıtan Özgür Gündem Gazetesi, Hürriyet kadar satmıyorsa bu bizim suçumuzdur. Bunun üzerine kafa yormamız lazım.
Güncelleme Tarihi: 31 Ocak 2015, 12:18