Öcalan’ın sadece bir hükümlü olarak değerlendirilemeyeceğini vurgulayan Eren Keskin, Öcalan’ı milyonlarca kendisine lider olarak benimsediğini hatırlattı. Bu açıdan Öcalan’a uygulanan bir tecridin milyonları karşısına almak anlamına geldiğinin altını çizdi.

AKP’nin çözüm sürecinin bir devlet politikası olduğu yönündeki açıklamalarını hatırlatan Keskin, eğer çözüm sürecinin bir devlet politikası olduğu doğruysa iktidarda hangi parti olursa olsun her şeyden önce bu sürecin sağlıklı bir biçimde sürdürülmesi gerektiğini vurguladı. Kürt halkı açısından sürecin artık çok farklılaştığına, Ortadoğu’da dört parçaya bölünmüş Kürdistan coğrafyasında Kürtlerin DAİŞ gibi insanlık dışı bir örgüte karşı mücadele eden tek güç durumunda olduğuna işaret eden Keskin, emperyal güçlerin de Kürt hareketine yönelik bakışının değiştiğini belirtti. Keskin, “Dünya artık olanların farkında. Çünkü YPG/ YPJ’nin DAİŞ’e karşı verdiği mücadelenin aslında tüm dünya halkları adına verilen bir mücadele olduğu anlaşıldı” dedi.

‘TECRİDİN NEDENİ KÜRTLERİN YÜKSELEN MÜCADELESİ’

Kürtlerin verdiği mücadelenin dünyadaki egemen güçler açısından da kabul görmesinin Türkiye’yi çok rahatsız ettiğini belirten Keskin, Öcalan’a uygulanan tecridin esas olarak bu rahatsızlıktan kaynaklandığını söyledi. Türkiye’nin çözüm süreci konusunda geriye atacağı her adımın kendi aleyhine işleyeceğine vurgu yapan Keskin, “Kürtlerin artık kaybedeceği bir şey yok. Topraklarını, canlarını, çocuklarını, mallarını, mülklerini, her şeylerini yeterince kaybettiler. Burada kaybedecek olan savaş politikasında ısrar eden Türkiye devletidir” diye konuştu.

Öcalan’a Özgürlük Platformu çerçevesinde önümüzdeki hafta aydınlar ve yazarlarla birlikte bir çağrıda bulunacaklarını bildiren Keskin, Öcalan’a yönelik tecridin derhal sonlandırılması çağrısında bulundu.