‘PEK ÇOK TESCİLLİ KÜLTÜR VARLIĞI ORTADAN KALDIRILDI’
“Diyarbakır Suriçi’ndeki çatışma ve yıkım sürecini 2015 yılından beri endişe ile takip etmekteyiz. İki gündür ise yerinde yaptığımız gözlemler ve görüşmeler ile yaşanılanlara tanıklık etme imkanı bulduk” açıklamasında bulunan heyet, ilk izlenimleri hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Ziyaretimiz sırasında çatışma sürecinde kültür varlıklarında meydana gelen tahribatın onarılma çabasının yerine yıkım ve yeniden inşa projelerinin uygulandığını, bunun sonucunda pek çok tescilli kültür varlığının, Helenistik/Roma dönemlerine dayanan sokak dolgusunun çatışmalar bittiği halde halen girişe yasak olan beş mahallede tamamen ortadan kaldırıldığını gördük. Bu yaşam alanında yüzlerce yıllık süreklilik sonucunda oluşan arkeolojik katmanların da iş makineleri ile yapılan hafriyatlar, kanal ve benzeri kazılar sonucu kayıplar verdiği açıktır. Kaybın ne olduğu, hafriyatlar sırasında açığa çıkan buluntuların akıbetine yönelik ciddi şüphelerimiz oluşmuştur.”
Heyet, yasaklı 6 mahalle dışında, kentsel dönüşüm projesi ile yıkılan Lalebey ile Alipaşa’da da görüşmeler gerçekleştirdi.
Heyetin bu iki mahalledeki gözlemleri ise şöyle: “Bu mahallelerde de özgün sokak dokusu yitirilmiş, yeni ve tarihsel ekleri birlikte barındıran konutların yıkımında tarihsel eklentiler de kaybedilmiştir. Görgü tanıklarının aktarımıyla yıkımlar sırasında ortaya çıkan tarihi yapı parçaları ilgili kurumlarca koruma altına alınmamıştır.”
DİCLE VADİSİ PROJESİ
Dicle Vadisi Projesi ile Hevsel Bahçeleri’nin UNESCO Dünya Mirası Alanı’nda bulunduğuna dikkat çekilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Ayrıca 599 tescilli kültür varlığı barındıran Suriçi, kentsel SİT alanıdır ve Dünya Mirası Alanı tampon bölgesindedir. Yasal statülerle devlet tarafından korunması gerekli anılan alanlar, devletin ilgili birimleri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu kararları ve yasal değişikliklerle etkisizleştirilmiştir. Çatışma süreci sonrası inşaat odaklı politikalar için de bir fırsat olarak görüldüğünden koruma kanunlarına, çağdaş, evrensel ve bilimsel koruma ilkelerine aykırı uygulamalar meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Sonuçta bugün, Suriçi’nin altı mahallesinin yüzde 72’si yıkılmış; kentin özgün tarihsel dokusu hem yapısal hem de demografik olarak onarılması güç yaralar almıştır.
Çatışma sonrası süreçte alandan sorumlu ve alana tüm katmanlarıyla hakim Diyarbakır Kalesi Hewsel Bahçeleri Alan Yönetim Başkanlığı uzmanlarının tespit yapmasına izin verilmemiş; yerine Kültür Bakanlığı’nın görevlendirdiği alanı tanımayan ekiplerce bilimsel altlıklar göz önüne alınmadan, gözleme dayalı tespitlerle yetinilmiştir. Bu bağlamda önemli bir mesleki saptamamız ise, yerelde çalışan, bölgenin kültür varlığı envanterine hakim, dolayısıyla çatışma sonrasında bilimsel ve demokratik olarak örgütlenmesi gereken onarım süreçlerinde yer alması beklenen meslektaşlarımızın çalışma alanlarından uzak tutularak yetkisizleştirilmesidir. Üzüntü verici bir diğer mesleki gözlemimiz ise, yıkım ve koruma mevzuatının etkisizleştirilmesi için gerekli bilimsel manipülasyonunun aktörlüğünü yüklenen ‘meslektaşlarımız’ ve ilgili bilim dallarından uzmanların da var olmasıdır.
Merkezi yönetimin bilimsellikten uzak, ekonomik ve politik tercihleri ile yürütülen yeniden inşa sürecinin yerine, korumanın ve kentin tüm aktörlerinin davet edildiği bilimsel ve demokratik bir sürecin acilen başlatılması gerekmektedir. Anayasal görevleri arasında yaşamı ve kültür varlıklarını korumak olan devlet için yozlaştırılmamış haliyle kanunlar ve imzasının bulunduğu uluslararası anlaşmalar da bu yolu göstermektedir.
Bugün kısaca izlenimlerimizi özetlemek istedik. Bitirirken tüm meslektaşlarımızı yaşamı ve kültür varlıklarını birlikte korumak için ilgili meslek örgütü olarak bundan sonra Diyarbakırlılar, ilgili demokratik kitle örgütleri ile ilişkili halde yürütmeyi amaçladığımız gözlem ve belgeleme çalışmalarına davet ediyoruz.” (DUVAR)
Güncelleme Tarihi: 08 Ocak 2018, 20:57