AKP-CEMAAT KAVGASININ GÖBEĞİNDE ÇÖZÜM SÜRECİ VAR
Lami Özgen AKP ve cemaat arasında gün geçtikçe şiddetlenen çatışmanın iktidar savaşından ziyade, dış güçlerin desteğiyle Türkiye’nin yeniden dizaynına yönelik bir kavgadan kaynaklandığına dikkat çekti. Özgen, bu kavganın göbeğinde Kürt sorununun barışçıl demokratik çözüm sürecinin olduğunu söyledi. AKP hükümetinin kendi ihtiyaçları doğrultusundaki yasal değişiklikleri istediğinde jet hızıyla meclisten geçirdiğini hatırlatan Özgen, 1 yıllık çatışmasızlık süresinde ise hükümetin birçok olanağı bilinçli ve kasıtlı olarak heba ettiğini vurguladı. Lami Özgen, hükümetin hem demokratik çözüm sürecinin yasal boyutunu sağlayabilecek hem de Türkiye’nin demokratikleşmesine yönelik birçok yasal değişikliği hayata geçirebilecekken bunu yapmadığını hatırlattı. Bu açıdan bakıldığında, AKP ile Cemaat arasında cereyan eden kavganın çözüm sürecini de etkilediğini dile getiren Özgen, yasal zemin geliştirilmezse bu iktidar kavgasını yürüten ve Türkiye’yi yeniden dizayn eden güçlerin çatışmasızlık sürecini sona erdirmeye dönük arayışlar içine girmesinin yüksek bir ihtimal olduğuna dikkat çekti. Özgen, bu durumun sadece Kürtleri değil, bir bütün olarak Türkiye demokrasi güçlerini, ezilenleri, emekçileri ve tüm muhalif kesimleri ilgilendirdiğini vurguladı.
YA ÇÖZÜM YA HÜSRAN !
”Hükümet bir yandan kendisine yönelik girişimlere karşı bir tutum geliştirirken, bir yandan da kendi yolsuzluk sürecini de hiç çekinmeden şeffaf bir şekilde ortaya koyabilmeli. Aynı zamanda da 1 yıldır süregelen çözüm sürecine ilişkin yasallaşma sürecini de ifade edip hayata geçirmelidir” diyen Özgen, “Aksi takdirde çözüm sürecinin heba edilmesi kayıplara neden olacak ve bunun birinci derecede sorumluluğu ve vebali hükümetin olacak” diye konuştu. AKP hükümetini bu oyalama yaklaşımından derhal vazgeçmeye çağıran Özgen, demokratik çözüm sürecini seçimlere heba etme politikalarının şu an itibariyle iflas ettiğini vurgulayarak, hükümeti şöyle uyardı: ”Hükümet önümüzdeki dönemde tekrar bu sorunu heba etme konusunda bir tutum sergilerse doğal olarak çatışma süreci yeniden başlayacaktır. Eğer hükümet demokratik çözüm sürecini kendisi açısından dezavantaj olarak görürse geçmişteki hükümetlerin başına gelen durum AKP hükümetinin de başına gelecektir. Şunu unutmamalıdır ki, geçmişte çatışmada ısrar eden bütün hükümetlerin sonu hüsran olmuştur ve Türkiye siyasal tarihinden silinmişlerdir.”
AKP’NİN KÜRT SORUNUNU ÇÖZMESİNİ BEKLEMEK İYİMSERLİK !
“AKP hükümeti eğer Kürt sorununu çözecek olsaydı, şimdiye kadar çoktan çözmüştü” diyen Doğu Ergil, “her gün bir yasa yapabilen, o yasayı değiştirebilen, meclis çoğunluğuna sahip bir parti sadece çözüm süreci hakkında adım atmakla kalmaz, anayasayı da yapardı “ diye konuştu. Bu gerçekten yola çıkarak AKP’nin bu konuda adım atmak istemediğinin altını çizen Ergil, hükümetin Kürt sorunu çerçevesinde, Kürtlerin beklentilerini karşılama konusunda şu ana kadar irade sahibi olmadığını vurguladı. Kürt hareketinin ve halkının milliyetçi bir dinsel parti ile müzakereye oturduğunu unutmaması gerektiğine dikkat çeken Ergil, “Neticede Müslüman Türklükten söz ediyoruz burada. O Türklüğün hala Kürtlüğü eşit ve ortak olarak benimsemesi zihniyet açısından hem kolay değil, hem de dayandığı çoğunluğun böyle bir kabule hazır olmadığını biz Anadolu’yu dolaşarak görüyoruz” şeklinde konuştu. “AKP kendi tabanı bakımından daha ilerde olsaydı, parti önderliğinin Kürt sorunu konusunda tabanı ikna edebilecek meşruiyeti ve fikirleri vardı” diyen Ergil, ancak bugün gelinen noktada bu etkinin çok hızla aşıldığını ve artık bu partinin Kürt sorununu çözmesini beklemenin fazla iyimserlik olacağını söyledi.
ÇÖZÜM ORTAK AKILDAN GEÇER
Yapılması gerekenler konusunda önerilerde bulunan Ergil, yerel seçimlerin hemen ardından Türkiye kamuoyuna, Kürt halkının beklentilerinin paylaşılması ve bir çeşit referandum yapılması gerektiğini dile getirdi. Kürt sorununun AKP’nin ya da başka bir partinin desteği veya icazetiyle değil, ancak ortak bir akıl ile çözülebileceğini vurgulayan Ergil, bunun için de önce toplumun ikna edilmesi gerektiğini belirtti. Bu açıdan Türk ve Kürt toplumlarının yaklaşımını ayrı ayrı ele alan ve önerilerde bulunan Ergil, ”Kürt toplumu yıllardır gördüğü baskı ve çektiği acılardan sonra maksimalist davranıyor ve her şeyi hemen şu anda almak istiyor. O noktada biraz itidal ve en makulünden başlayarak taleplerinin aşamalı olarak sağlanması gerekir. Türk toplumuna gelince, bu kadar gecikmiş bir adaleti bir lütuf olarak bahşettiğini düşünmemeli, bunu artık siyasal ve ahlaki bir zorunluluk olarak görmelidir” diye konuştu. Öcalan’ın Misak-i Milli vurgusunu hatırlatan Ergil, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben olsam bu Misak-ı Milli’nin, birlikte yaşamanın şartlarının en basit çerçevesini, çizer Türk, Kürt ve diğer halkların önüne koyardım. Bunu da AKP’nin yardımı ve aracılığıyla değil, doğrudan doğruya seçmene yönelerek yapmak lazım. Bütün partilere ve bireysel olarak bütün seçmenlere yönelik bir çözüm önerisiyle ortaya çıkmak lazım”.
ERDOĞAN SÖZÜNÜ TUTMADI
Baskın Oran ise, 90 yıllık Kürt meselesini çözmeye girişen ve akan kanı durdurmakla övünen Erdoğan’ın, Kürtlerin taleplerinin yerine getirilerek kalıcı bir barış sağlanması konusunda yüzde üzerinden sıfır aldığını vurguladı. Kürtlerin bu duruma tepki göstermekte çok haklı olduğunun, ikinci aşama olan kalıcı barışı sağlamanın kanı durdurmaktan daha önemli olduğunun altını çizen Oran, “Kürtler bu konuda sözlerini tuttular; Türk devletini temsil eden AKP ve Erdoğan ise sözünü tutmadı” dedi. Oran, yakın geleceğe yönelik tahminlerini şöyle sıraladı: “Bir, önümüzde arka arkaya üç seçim var. Bu seçimlerin sonuna kadar AKP ve Erdoğan’dan bir şey beklemek hayal demek. Hiçbir adım atmayacaklar. İki, bu seçimlerde Erdoğan 2011 genel seçimlerine göre oy kaybedecek, bu nedenle de Türk milliyetçiliğine oynayacak ve büyük olasılıkla yine ikinci aşamaya geçmeyecek. Benim korkum da budur”. / anf
Güncelleme Tarihi: 11 Mart 2014, 17:45