AMED
Kayıp yakınlarının 298’inci eyleminde 1993 yılında devlet güçleri tarafından Amed’in Kulp ilçesinin Alaca köyünde katledilen 11 insanın failinin cezalandırılması istendi. İHD ve kayıp yakınlarının her hafta Amed Koşu Yolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önündeki eyleme bu hafta Yavuz Ertürk ve askerlerinin işlediği cinayetlerin aydınlatılıp hesap verilmesi talebi damga vurdu.
Türk devlet tarihinden bir gelenek haline gelen vatandaş katilliğinin bir başka yüzü olan, 1993 Kulp’un Alaca köyü katliamında askerlerin öldürdüğü köylüler toplu mezara konularak kamuoyundan gizlenmeye çalışılmıştı.
Katliamın iç yüzüne dikkat çeken İHD Amed Şube Başkanı Raci Bilici, “Siz bu kirli politikalardan vazgeçmeyene kadar biz sizin yakanızı bırakmayacağız” dedi. Kayıp yakınlarının büyük fedakarlığına vurgu yapan Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak ise “Yaşadığınız bu büyük acıyı aslında çözümün bir parçası haline getirmek için mücadele ettiniz. Bu kadar büyük bir acıdan sonra insanların, çözümün bir parçası olarak mücadele etmeleri çok büyük bir erdemdir” dedi.
KÜRDİSTAN’DAKİ FAİLİ MEÇHUL (!) ÖLÜMLERİN SORUMLUSU DEVLETTİR
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 298’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak ile ilçe belediyeleri kadın Eş Başkanları, KESK Şubeler Platformu’na bağlı Sendikalar, Mezopotamya’da Yakınlarını kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları ile insan hakları aktivisleri katıldı.
Eylemde bir konuşma yapan İHD Amed Şube Başkanı Raci Bilici, Diyarbakır’da 298. giren kayıp yakınları oturma eylemlerinin, İstanbul’da ise 500. defa yapıldığını hatırlattı. ‘Kürdistan’da gerçekleşen faili meçhul cinayetlerin ve kaybetmelerin devlet eliyle gerçekleştiğini ifade ederek konuşmasını sürdüren Bilici “Dönemin siyasal iktidarlarının eliyle Kürdistan’da katliamlar gerçekleşti. İllegal, kontra organizasyonlar oluşturarak Kürt halkına, Kürt halkının dostlarına, muhaliflere yönelik katliamlar, ölümler, işkenceler gerçekleştirildi” diye konuştu. Devletin kirli politikalarının yeni uygulayıcısı hükümete de seslenen Bilici; “ Bu bir devlet politikasıdır. Buradan ilan ediyoruz. Şu anda iktidarda ki AKP hükümetine sesleniyoruz. Siz bu kirli politikalardan vazgeçmeyene kadar biz sizin yakanızı bırakmayacağız” dedi.
KESK şubeler platformu adına konuşan TÜMBEL-SEN Eş Başkanı Gülay Tekin Kuzu, tekçi devlet sistemi için faili meçhul döneminin kapanmadığını bildiklerini söyledi. Konuşmasında Kobane eylemleri sırasında bölgede yaşanan ölümlere dikkat çeken Tekin Kuzu “Sokak ortasında kurşuna dizmeler, domuz bağı ile katletmeler, cenazeleri ortadan kaldırmalar bu devletin en kirli yüzü olarak hala varlığı sürdürmektedir. 90’larda yaşananlar her an bir oyun gibi sahneletilmek üzere önümüzde bekletilmektedir. Bir hafta önce Kobane ile dayanışmak amacıyla sokaklara çıkan cesur insanlar, tekrar eski yöntemlerle katledilmiştir” diye konuştu.
Amed Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak ise, “Dünyada en acı ve dayanılması zor olan şey, evlatlarının, sevdiklerinin alınıp götürülmesi, akıbetinden bir daha haber alınamaması, katledilmiş ise kemiklerini daha ulaşamamaktır. Yaşadığınız bu büyük acıyı aslında çözümün bir parçası haline getirmek için mücadele ettiniz. Bu kadar büyük bir acıdan sonra insanların, çözümün bir parçası olarak mücadele etmeleri çok büyük bir erdemdir” dedi.
Kışanak’ın ardından son olarak, Amed’in Kulp ilçesine bağlı Alacaya köyünde katledildikten sonra toplu mezara gömülen 11 kişinin Behçet Tutuş’un oğlu Harun Tutuş, katledilenlerin hikayesini paylaştı. Tutuş, Alaca ve civardaki birkaç köyde Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasında gerçekleşen bir operasyon sırasında evlerin yakıldığını, insanların işkenceden geçirildiğini belirtti. Köylerden alınan 11 yurttaşın 25 Kasım’da sebepsiz yere katledildiğini ifade eden Tutuş, yaşanan katliam ile ilgili Kulp Savcılığı’na başvurduklarını ancak dikkate alınmadıklarını belirtti.
Meclis Araştırma komisyonun 1993 yılında olay yerine gelerek incelemelerde bulunduğunu ve operasyonun Tuğgeneral Ertürk tarafından gerçekleştiğini teyit ettiğini, 1994 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurduklarını ve 2010 yılında Türkiye’nin etkili bir soruşturma yürütmediği yönünde davanın sonuçlandığını belirtti. Kemiklerin ve kayıp kişilere ait bez parçalarının çobanlar tarafından bulunduğunu belirten Tutuş, İHD Amed Şubesi’nin girişimleri ile Kulp Savcılığı’na yapılan başvurunun ardından, kemiklerin ve bez parçalarının Adli Tıp Kurumu’nda incelemeye alındığını söyledi. 2 yıllık incelemenin ardından, bulguların en az 9 kayıp kişi ile eşleştiğini söyleyen Tutuş, Savcılığın dosyayı askeri savcılığa gönderildiğini ve burada uzun süre bekletildiğini anlattı.
Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar anısına 5 dakika oturma eylemi yapıldı.
YÜKSEKOVA
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde kayıp yakınları ve İHD temsilcileri, "faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 31'inci kez Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulunuldu. Eylemde konuşan İHD Yüksekova Temsilcisi Muhyettin Ünal, JİTEM'in kurucusu Arif Doğan'ın işlediği suçların peşini bırakmayacaklarını dile getirerek, "Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, hala elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor. Ayhan Çarkın, Abdulkadir Aygan, Kahraman Bilgiç ve ismini sayamadığım birçoğu yaptıkları cinayetleri itiraf etmesine rağmen hala hükümet suskun ve sağır" dedi.
Toplumun duyarlı tüm kesimlerine seslenen Ünal, "Eğer Türkiye'nin iç barışını sağlamak istiyorsanız ilk önce cumhurbaşkanına, bu kinci nefretçi ve savaşçı söylemlerden vazgeçsin. Şu anda herkesin Sayın Öcalan'ın ve hükümetin başlattığı diyalog ve müzakere sürecini zedeleyecek her türlü söylemlerden vazgeçmesini istiyoruz. Biz İHD ve kayıp yakınları olarak Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a soruyoruz" ifadelerini kullandı.
Ardından 2005'te Şemdinli'deki Umut Kitapevi'nin bombalanması olayını protesto eyleminde Yüksekova'da vurularak katledilen Abdulhaluk Geylani'nin babası Haşim Geylani söz alarak oğlunun hayat hikayesini anlattı. Oğlunun 21 yaşında inşaatlarda çalışarak ailesini geçindirdiğini anlatan baba Geylani, "Oğlum suçsuzdu. Çarşıda hortum aldığı sırada öldürüldü" dedi. Anne Zübeyde Geylani ise çocuklarının Kobanê'de kendi hakları için mücadele ettiğini ve sonuna kadar mücadele edeceklerini belirtti. Suçsuz bir şekilde çocuğunun öldürüldüğünü belirten anne Geylani, "Sonuna kadar biz de hak mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz" vurgusu yaptı.
Konuşmalardan sonra 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.
BATMAN
Batman'da da kayıp yakınları ve İHD üyeleri 298'nci haftasında eylemlerine Yılmaz Güney Parkı önünde devam etti. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartı ile katledilen ve kaybedilenlere ait fotoğrafların taşındığı eyleme, bazı sivil toplum örgüt temsilcileri ile yurttaşlarca katılarak destek verdi.
Eylemde 14 Ekim günü Adana'da katledilen Özgür Basın çalışanı Kadri Bağdu'ya yönelik saldırı da kayıp yakınları tarafından protesto edildi.
Eylemde İHD Şube Başkanı Mehmet Bağatır tarafından yapılan açıklamada 500 haftadır yakınlarının akıbetini araştırıp, faillerinin bulunmasını isteyen Cumartesi Annelerinin adalet arayışlarına dikkat çekildi.
Cumartesi Anneleri'nin bu devletin ayıplarını her Cumartesi günü soğuk, sıcak demeden, gaz bombalarına mermilere aldırış etmeden, karalama ve yalan kampanyalarına kulak asmadan, bıkmadan usanmadan sokağa çıkarak faillerin yüzüne vurmaya devam ettiğini ifade etti.
Tekçi devlet sistemi için faili-meçhul döneminin asla kapanmadığını bildiklerini söyleyen Bağatır, "Sokak ortasında kurşuna dizmeler, domuz bağları ile katledilmeler, cenazeleri ortadan kaldırmalar bu devletin en kirli yüzü olarak hala varlığını sürdürmektedir. 90'larda yaşananlar her an tekrar sahnelenmeye hazır bir oyun gibi önümüzde bekletilmektedir. Sadece çocukları katledilen anneler değil, korku ve sindirme politikası ile tüm bir toplum hizaya getirilmeye çalışılmaktadır. İki hafta önce bu ülkenin sokaklarında Kobanê ile dayanışma için sokağa çıkan duyarlı ve cesur insanlar, tekrar eski yöntemlerle katledilmiştir" dedi.
Bağatır'ın konuşmasının ardından katledilen Özgür Basın çalışanı Kadri Bağdu için beş dakikalık oturma eyleminde bulunulması sonrası bu haftaki eylem noktalandı.
CİZRE
Faili meçhul cinayetlere kurban giden ve kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin bulunması ve faillerinden hesap sorulması için her hafta Şırnak'ın Cizre ilçesinde, Sokağı başında bir araya gelen Dayîkên Şemiyê (Cumartesi Anneleri) eylemlerinin 306'ıncı haftasında yine yakınlarına dair adalet arayışlarını sürdürdü. Ellerinde yakınlarına ait fotoğraflarla ve açılan "kayıplar albumü" ile oturma eylemine geçen annelerin eyleme MEYA-DER, İHD, KESK, TTB yöneticileri ve Barış Anneleri Meclisi üyeleri de katılarak destek verdi.
Her hafta bir faili meçhul ve kayıp öyküsünü kamuoyu ile paylaşıldığı eylemde bu hafta 1993 yılında 3 çocuk annesi Gurbet Pişkin'in evinde taranarak katledilmesi anlatıldı.
Pişkin'in kuzeni olan Behiye Pişkin, 1993 yılında gece saat 23.00'de Albay Cemal Temizöz ve ekibi tarafından evlerinin 5 panzer tarafından yaklaşık 15 dakika boyunca tarandığını belirterek, şunları anlattı: "Gurbet Pişkin, eltisinin eşiyle birlikte orada öldürüldü. Eşinin kız kardeşi ve Pişkin'in iki kız kardeşi olayda yaralandı. Dönemin JİTEM komutanı Cemal Temizöz ve arkadaşları yaşanan bu ölümlerin sorumlusudur. Ancak bugün yargı tarafından katiller serbest bırakılmış durumda. Bu katilerin tekrardan tutuklanmasını istiyoruz. Gurbet Pişkin 3 çocum annesiydi ve Albay Temizöz, onun 'terörist' olduğunu söylüyordu. 3 aylık bebeği olan bir anne nasıl terörist olabiliyor. Bu insanları katledenler serbest bırakılıyor peki bunun adı nedir? Kendi bedenini 3 aylık bebeğine siper etti. Kendisi öldü ama bebeği sağ kurtuldu, bugün kızı 21 yaşında annesinin hesabını kim verecek?"
Pişkin'in anlatımlarının ardından İHD Şırnak Şube Başkanı Emirhan Uysal konuştu.
Kendileri gibi İstanbul'da Cumartesi Anneleri'nin 500 haftadır kaybedilen yakınlarının kemiklerine ulaşabilmek için meydanlarda olduğunu belirten Uysal, "Annelerimiz yıllardır evlatlarının bir mezar taşına bile sahip olmadan meydanlarda oturmakta, adalet aramakta. Devlet bu faillerin tamamını bilmekte. Öyle ki bir olay olduğunda devletin istekleri doğrultusunda faillerini bulup aniden cezalandırabiliyor. Ancak 500 haftadır alanlarda eylem yapan annelerin evlatlarının faillerini neden bulunmuyor? Adaletin yerine getirilmesi için faillerin bir an önce adalete hesap vermesi gerekiyor" dedi.
Yapılan konuşmaların ardından beş dakikalık oturma eylemiyle annelerin eylemi sona erdi. / Firatnews
Güncelleme Tarihi: 27 Ekim 2014, 10:23