Tisdall, “İran hükümetinin kontrolünün herhangi bir şekilde zayıflaması bölgesel gerilimlerin tehlikeli biçimde tırmanmasına yol açacaktır” yorumunu yaptı. İngiliz yazar, “Sürpriz olan şey ise belirgin bir iç tetikleyicisi olmayan protestoların aniden patlak vermesi. Trump ile yardımcısı Mike Pence, Hasan Ruhani’nin bir yıldan kısa süre önce demokratik yollardan yeniden cumhurbaşkanı seçildiği gerçeğini gözardı ederek, İran’ın ‘baskıcı’ rejiminin devrileceği umudunu dile getirdi” ifadelerini kullandı.
Tisdall’ın makalesi şöyle:
REJİM DEĞİŞİKLİĞİ BEKLENTİSİ İÇİN ERKEN
Çölde daireler çizerek uçan yırtıcı kuşlar misali, İran’ın çok sayıdaki düşmanı ve rakibi Tahran ile diğer kentlerdeki sokak protestolarını büyük bir beklentiyle izliyor. Huzursuzluğun rejimin çöküşüne yol açabileceği yönündeki umutlar, ki ABD ve İsrail bunu açıkça dile getirdi, erken görünüyor. Fakat İran hükümetinin kontrolünün herhangi bir şekilde zayıflaması bölgesel gerilimlerin tehlikeli biçimde tırmanmasına yol açacaktır.
Nüfusunun büyük çoğunluğu Şii olan İran’ın gücünü Ortadoğu boyunca yansıtma girişimleri çok sayıda düşmanı da beraberinde getirdi. İran’ın yayılmacı politikası, stratejik kelepçelerin Soğuk Savaş’ın sonunda çıkmasıyla hız kazandı ve Irak’taki İngiliz-Amerikan çuvallamasının ardından, 2003’ten sonra, iyice hızlandı.
İran şu an Saddam Hüseyin sonrası Irak’ta, Suriye’de ve Lübnan’da önde gelen bir aktör. İran’ın başka yerlere karışması gibi algılanan bu durum Irak Sünni kalbi olan bölgelerinin (Bağdat’ın kuzeyi ve batısı) yanı sıra özellikle de Sünni İslam’ın merkezi olan Suudi Arabistan’da öfke sebebi.
GÖZLER SUUDİ ARABİSTAN’DA
İranlı yetkililer şimdi Suudileri protestoları kışkırtmakla suçladı. Lorestan bölgesinin vali yardımcısı ‘tekfiri grupları (Sünni aşırılıkçılar)’ ile ‘yabancı istihbarat servisleri’ni suçlarken, esasında Riyad’ı kast ediyordu. Suudi Arabistan’ın İran’da gizlice rejim değişikliği planladığı fikri yakın zamana dek tuhaf görünürdü. Fakat iki ülke arasındaki gerilim hiç olmadığı kadar yüksek.
Suudiler, kısa süre önce kralın Riyad’daki sarayına düzenlenen bir füze saldırısından İran’ı sorumlu tuttular. Füze, Suudi liderliğindeki koalisyonun Tahran destekli Husi isyancılarıyla savaştığı Yemen’den fırlatılmıştı.
Düşmanlık Lübnan’a da uzanıyor. Suudi veliaht prens Muhammed bin Salman kasım atında Lübnan’da, Tahran destekli Şii siyasi parti ve milisler olan Hizbullah’ın etkisini birçok yorumcu tarafından başarısız bir darbe olarak görülen bir hamleyle azaltmaya kalkışmıştı.
TEDBİRSİZ VELİAHT PRENS NEREYE KADAR GİDER?
Genç Salman, İran’ı püskürtme, Katar ile diğer Körfez Arap ülkelerini hizaya getirme ve ülke içinde kontrol tesis etme girişimleri sonrası tedbirsizliğiyle tanınır hale geldi. Geçmişte ‘Savaşı İran’a taşımaya’ yemin etmiş ve İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney’i ‘Ortadoğu’nun yeni Hitler’i’ olarak tanımlamış olmasına rağmen, kimse Salman’ın gerçekten nereye kadar gidebileceğini bilmiyor.
Salman’ın heyecanlı bir destekçi kitlesi var ve Suudilerin İran’ı askeri olarak işgal ettiğine dair sahte bir video da kısa süre önce viral oldu. Salman aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump’ın oğlu ve Ortadoğu temsilcisi olan dostu Jared Kushner’in güçlü desteğine sahip. Trump’ın, kendi ifadesiyle İran’ın ‘haydut’ rejimine yönelik düşmanlığı ve bu rejimin devrildiğini görmek istediği de sır değil.
RUHANİ DEMOKRATİK YOLLA SEÇİLDİ
Sürpriz olan şey ise belirgin bir iç tetikleyicisi olmayan protestoların aniden patlak vermesi. Trump ile yardımcısı Mike Pence, Hasan Ruhani’nin bir yıldan kısa süre önce demokratik yollardan yeniden cumhurbaşkanı seçildiği gerçeğini gözardı ederek, İran’ın ‘baskıcı’ rejiminin devrileceği umudunu dile getirdi.
İsrailli politikacılar da İran’da rejim değişikliği konusunda heyecanlı. Bölgesel işbirliği bakanı Tzachi Hanegbi, İranlı protestocuların ‘özgürlük arayışında kendi hayatlarını cesurca tehlikeye attığını’ söyledi ve ‘medeni dünya’ya onları destekleme çağrısı yaptı.
Fakat kariyerini İran’ı varoluşsal bir tehdit olarak şeytanlaştırmak üzerine inşa eden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, muhtemelen İran liderlerinin gazabını İsrail’e yöneltebileceği endişesiyle, İsrailli politikacıları seslerini kesmeye çağırdı. Eğer Netanyahu ters etkiden korkuyorsa, bu akıllıca. Zira Trump ve Pence’in aksine, eğer işler kontrolden çıkarsa, İsrail ateş hattında kalacaktır.
YARALI BİR İRAN SERT TEPKİ VEREBİLİR
İsrail, İran’ın Lübnan’da Hizbullah’a, Gazze’de de Filistinli militanlara silah tedarikini artırdığını söylüyor. Suriye’yle fiili sınırı olan Golan Tepeleri’nde güvenlikten giderek daha fazla endişe duyuyor. Zayıflamış ve yaralı bir İran ani ve sert tepki verebilir. Aynı zamanda hem Irak hem Suriye, hem de şu an elverişli olduğu için müttefik olduğu Türkiye ve Rusya açısından öngörülemez bir ortak haline gelebilir.
Gökyüzünde daireler çizen Amerikan, Suudi ve İsrailli şahinlere gelince; ne istedikleri konusunda dikkatli olmalılar.” (Çeviri: Gazete Duvar)
Güncelleme Tarihi: 02 Ocak 2018, 15:14