30 Yıldır çok büyük acılar çektiğinizi biliyorum. Hemen hemen her birinizin evine en az bir kez ateş düşmüştür. Hemen hemen her birinizin evinde bir sakat, dul, yetim, öksüz vardır. Sizlerin yaşadığı acılar, bizim acılarımızdan daha çok. İçinizde biriken büyük bir öfkenin olduğunu da biliyorum.
Ama unutmayın ki hepinizin acıları, hepimizin acılarıdır.
Şöyle bir tarih sayfalarını karıştırdığımızda, karşımıza sürekli acıların, sürgünlerin, işkencelerin ve baskıların çıktığını görürüz. Ama tarihin en zorlu dönemlerinde, Rubaruk destanına yakışır bir şekilde, zorlukların üstesinden geldiniz.
Sizlere de bu yakışır.
Sömürgecilerin karşısına yıkılmaz bir kale gibi dikilmeniz ve direnmeniz, sizlerin tarihini destanlaştırdı. Rûbarûk, çok değerli insanlar yetiştirdi. En zor zamanlarda halkına sahip çıkan değerli büyüklerimizin her birinin anısı çok büyüktür.
Şimdi tarih sizlere yeniden bir destan yazma şansı veriyor.
Uzun yıllar doğru dürüst yolunuz olmadı. Bir saatlik yolunuzu 4 saatte gidebildiniz. Uzun yıllar okullarınız olmadı. Çocuklarınızın ve gençlerinizin geleceği, sistemin kurbanı oldu. Uzun yıllar doktorlarınız, sağlık personelleriniz olmadı. Onlarca yakınınız imkansızlıktan hayatını kaybetti. Salgın hastalıklarda bile uzun süre size uğrayan olmadı.
Uzun yıllar varlığınız bile fark edilmedi. Günlerce, haftalarca Şemdinli ilçe merkezine gelmeseniz, soran soruşturan olmazdı.
Hayatı boyunca ilçe merkezine gelmeyenleriniz oldu. İlçe merkezini görmeden vefat eden yakınlarınız oldu.
Uzun yıllar kışın toprak yolunuz, 5-6 ay kapalı kaldı.
Ama hepsinin üstesinden geldiniz. Hiçbiriniz yerinizi terk etmediniz. Elbette ki bu direnciniz karşısında tarih önünüzde saygıyla eğilecektir.
Çok şükür ki saydığımız sorunlarınızın büyük çoğunluğu artık yok. Ancak unutmayın ki bu sorunların giderilmesi, birilerinin sizlere sağladığı bir lütuf değildir. Yıllarca sizlerin yaşadığı acılar, tam da sistemin ayıbı ve acizliğidir.
Bu ülkeye, Ankara’nın göbeğindeki bürokratlardan daha çok sizler sahip çıktınız. Her şeye rağmen ve herkese rağmen sistemden desteğinizi esirgemediniz. Sisteme öyle destek çıktınız ki, sizlerin şu anda baş üstünde tutulmanız gerekirdi.
Ama sistem hala yapıyor yapacağını…
Son birkaç yılı saymazsak, bölgenize okul yapmadı, sağlık ocağı ve hastane yapmadı, yol yapmadı, çiftçilik yapmanıza izin vermedi.
Yani sistem, en acımasız yönünü üzerinizde kullandı ve sizleri ekonomik olarak köleleştirmek istedi. Okumayan, iş bulamayan, geçimini sağlayamayan gençlerinizin hayallerini çaldı.
Öyle bir otorite kurdu ki, kendi bağlarınıza, bahçelerinize gidemediniz. Hayvanlarınızı satmak zorunda kaldınız.
Sistem öyle bir hal aldı ki, geçiminizi sağlayabilmeniz için size iki şey dayattı: Kaçakçılık ve koruculuk. İkisi de yasal değil. Bu yüzden hangisini yapsanız, iki arada bir derede kalırdınız.
Şimdi dönem değişti diyeceksiniz. Elbette değişti. Sizler bilinçlendiniz, çocuklarınız okudu, gençleriniz haklarını savunabiliyor.
Ancak evlatlarınız gibi sahip çıktığınız sistem, hala yanlış yapıyor.
Bunca acılarınıza karşılık, hala yanlış üstüne yanlış yapıyor.
Nedir bu yanlışlar?
Birincisi; her dağınıza, tepenize bir karakol-kalekol dikti. 24 Saat her birinizin her adımı izleniyor.
İkincisi; Yüz yıla yakındır, sizlere dayatılan tek geçim kaynağınıza “kaçakçılık” deyip ticaret yapmanızı engelliyor. Ticaret yapmaya gidenlerinize ateş ediliyor, tartaklanıyor, dövülüyor, sövülüyor…
Üçüncüsü; Evlerinizin önünde, annelerinin kucağında gençleriniz öldürülüyor. Askerlerin ateş açmasıyla, son yıllarda bir çok genciniz öldürüldü.
Dördüncüsü; tarlalarınıza ve bahçelerinize rahatça gitmenize izin verilmiyor. Gidenlerinize askerler bağırıyor, ıslık çalıyor, hatta küfrediliyor.
Beşincisi; Güney Kürdistan’daki akrabalarınızı ziyaret edemez oldunuz.
Altıncısı; -ki bu asla kabul edilemez- sınır boyundaki bütün köylerde, her birinizin evlerinin önüne asker dikildi. 24 Saat askerler evlerinizin önünde…Çoluk çocuğun içinde…Tıpkı 30 yıl öncesi gibi.
Demek ki uğruna ölümlere gidip geldiğiniz sistemin gözünde, 30 yıl önce neysek hala oyuz. Ama bu kez sistemin karşısında durun.
Yüreğinizi ortaya koyun, yumruğunuzu masaya vurun ve haklarınızı isteyin. En kararlı sesinizi gösterin sisteme. Ne kadar güçlü bir kitle olduğunuzu herkes görsün.
Bu kez kolay lokma olmayın!
Sizden birinin adı vekil adaylığı için çıktı ve bir saat içinde isim geri çekildi. Bu onur kırıcı davranışı asla kabul etmeyin.
Bu kez muhalif potansiyelinizi gösterin. Uzun yıllardır yaptıkları hatalarını anlasınlar.
Bu kez tarihe söyleyecek sözünüz olmalı. Belki de tarihin karşısına dikilip, kirli sayfaların hesabını sorma zamanınız geldi. Belki de size uzatılan kardeş elini tutma zamanınız, gerçek siyasi duruşunuzu gösterme zamanınız geldi.
Gowend Dağı’na, Vapur Tepesi’ne, Zinya Berdi’ye, o eşsiz güzellikteki muhteşem doğaya, gerçek Rûbarûk sevdasını gösterme zamanı geldi.
Bu kez kırılan onurunuzun, sönen umudunuzun, çalınan geleceğinizin hesabını sormak için oy kullanın.
Bu kez Kürtlerin birliği için oyunuzu kullanın.
Bu kez Şengal’in hatırı, Kobané’nin hatırı için oyunuzu kullanın.
Bu kez sesinize ses, nefesinize nefes katmanız için oyunuzu kullanın.
Bizleri birbirine düşüren lanet zihniyetle hesaplaşmak için, bizleri köleleştirmek isteyen zihniyetle hesaplaşmak için, gençlerimizin okumasını engelleyen, farklı dünyalarla tanışmamızı engelleyen zihniyetle hesaplaşmak için oyunuzu kullanın.
Bu kez kendinize oyunuzu kullanın.
Haydi Rubarok…
Bizler birlikte meclise!