30 Yıldır Neredeydiniz?

Ne zor şeymiş, televizyon başında insanların zorda kaldığını seyretmek.

           

Ne zor şeymiş, tazyikli su etkisiyle insanların yerlerde süründüklerini görmek.

           

Ne zor şeymiş, insanların coplandığını, TOMA’lardan kaçtığını, panzerlerden saklandığını görmek.

           

Ne zor şeymiş, kolu kırılan insanların inlediğini, kafasına gaz bombası isabet eden insanların sahipsiz kaldığını, çaresiz kalan insanların polise bağırdığını, bir başına kalan insanların çığlık çığlığa kaldıklarını görmek…

           

Ne zor şeymiş, karakol kapılarında saatlerce bekleyip, gelecek bir haber beklemek.

           

Ne zor şeymiş, nezarethanelerde gecelerce titreyerek sabahlamak.

           

Ne zor şeymiş, başka insanlar tarafından anlaşılamamak, başka insanlar tarafından kayda değer alınmamak.

           

Ne zor şeymiş, insanların saçından sürüklendiğini görmek, insanların dişlerinin döküldüğünü seyretmek.

           

Ne zor şeymiş be arkadaş!

           

Gezi’den bahsediyorum. Gezi’den başlayıp, neredeyse Türkiye’nin her tarafında yaygınlaşan eylemlerden…

           

20 gün, sadece 20 gün…20 Gündür neredeyse bütün dünya bu eylemleri duydu, haber yaptı, eleştirisini sundu. Başbakan ve bakanların çoğu defalarca onları dinledi, dertlerine ortak olmaya ve taleplerini yerine getirmeye çalıştı. Cumhurbaşkanı onların sorunlarına ortak olmaya, onların dertlerini dinlemeye çalıştı. Sanatçıların önemli bir bölümü, onları en önde yürüyerek destekledi. Onlarca milletvekilleri, onlarca sivil toplum kuruluşları, onlarca kanaldan onlara destek verdi.

           

Şunu açıkça belirtmekte fayda var: Nereden ve kimden gelirse gelsin, zulüm zulümdür ve cinsiyeti, dini, vicdanı, ırkı yoktur. “Öteki” olanın da her zaman meşru bir savunması vardır. Sorunları çözmenin de adresi hiçbir zaman hiçbir şekilde şiddet olmamalıdır.

           

Ayrıca dünyanın her tarafında olduğu gibi, burada da canı yanan her insanın, içimizdeki bir değer, bir parça olduğunu unutmamamız lazım. Bu anlamda günlerdir canı incinen, zorda kalan, yaralanan, ölen insanın yanında olmak, her şeyden önce insani ve ahlaki bir erdemdir.

           

Yukarıda bahsettiğim durumlarla her karşılaştığında, vicdanı sızlamayan insan, insanlıktan nasibini almamıştır.

           

Ancak merak ettiğim bir şey var: Acaba bu eylemlerde sesini olabildiğince yükselten, meşru savunmasını-saldırısını yapan, duyarlı ve demokrat olduğunu iddia eden bu insanlar, 30 yıldır süren savaştaki insanları azıcık da olsa anlayabildiler mi?

           

“Gezi direnişçileri”nin 20 gündür yaşadıkları, bu bölgedeki insanların 30 yıldır yaşadıklarının sadece 20 günü. Üstelik bu insanları 30 yıldır ciddi anlamda hiç kimse dinlemedi, kayda değer almadı. Binlerce hektar ormanları yakıldı. Yüzlerce köyleri ve köylerindeki her şeyleri yakıldı. 20 bin civarında evlatları öl(dürül)dü. Yüzlerce çocukları yetim kaldı, yüzlerce anneleri dul kaldı. Yüzlercesi sakat kaldı. Yolları mayınlandı, evleri bombalandı, hayvanları kurşunlandı, yaylaları yasaklandı.

           

Ölülerinin cesetlerine ulaşamadılar, ölülerinin mezarlarını bilemediler, ölülerinin kopan organlarını toplayarak mezara koydular..

           

Ekonomik destekten mahrum kaldılar, fabrikaları olmadı, binlerce ailenin, kaçakçılıktan başka hiçbir geçim kaynakları olmadı.

           

Bölgelerinde yeni okullar açılmadı, eskilerine imkanlar tanınmadı.

           

Dahası, dahası ve dahası… Bu yazdıklarımın en az on kat dahası…

           

Şimdi içimden sadece şu soruyu sormak ve yanıtını almak geliyor: Gezi için en önde slogan atan sanatçılar, dernekler, vakıflar, öğrenciler, sosyal medya avcıları, kendilerini demokrat sananlar, insabn hakları savunucusu olduğunu düşünenler… Bu bölgede bu kadar insan öldürülürken, bu kadar çatışma yaşanırken, bu kadar masum ve savunmasız çocuk can verirken, siz neredeydiniz? Tam 30 yıldır savaşın en acımasız halini yaşayan bu insanlara neden bir gün bile ses vermediniz? Bu kadar kan akıyorken, bu kadar orman yakılıyorken, bu kadar kepenk kapatılıyorken, bu kadar toplu mezar açılıyorken, bu kadar kirli politika oyunları oynanıyorken, sizler neden bu savaşa karşı çıkmadınız? Neden bir an bile gıkınız çıkmadı? Onlarca yıldır bu savaşa harcanan milyar dolarlara, karanlık yer altı çetelerine, ülkeyi soyup soğana çevirenlere neden sesinizi çıkartmadınız? Savaşın en soysuzluğuna, kadınlara tecavüz edenlere, cezaevlerinde çocuklara coplu tecavüz uygulayanlara neden sesinizi çıkartmadınız?

           

Birkaç damlalık gazdan etkilenip soluğu internet başında alan ve küfür savurmayı erdemmiş gibi göstermeye çalışan sosyal medya avcıları, sizler 30 yıldır nerelerdeydiniz? Plajlarda terliğiniz ve şortlarınızla, bikinilerinizle dolaştığınız zamanlarda, bu bölge insanı savaşın en acımasız halini yaşadı. Sıcak yataklarınızda eşlerinizle sevişme hayalleri kurduğunuzda, sokak ortalarında masallarla uyuttuğunuz çocuklarınızın yaşıtları öldürüldü. Roboski katliamından hemen sonraki gün, yılbaşı partisi düzenleyip çılgınca eğlendiniz. Bu bölgenin dağlarında insanlar birbirlerini öldürdüklerinde, sizler şaraplı gece partilerinde, discoteklerde, barlarda sevgililerinizin koynunda sabahladınız.

           

Bütün bunlar hanginizin umurunda oldu? Kol kola girmiş ve ömürleri boyuca ulusal çıkarları her şeyden daha kutsal sayan, şimdi çıkmış demokrat şirinliği yapan sanatçılar, sizler bu ülkenin en önemli sorunu tartışıldığında, neden meydanlarda yoktunuz?

           

Uğur Kaymaz’ı, hanginiz gördünüz? Ceylan Önkol’u, Enes’i, Abdullah’ı, Canan’ı, otobüs durağında beklerken can veren Buse’yi ve onlarcası…Hanginizin umurunda oldu?

           

Evet, insanların acılarını seyretmek çok zor. Ağaç da olsa, bir canlının yaşatılması için değil on binlerin, milyonların toplanması lazım. Ama Gezi için toplananlar, keşke daha önce insanların ölmemesi için de ses çıkartsaydınız. Eğer sadece bir kez bu sesi çıkartö-mış olsaydınız, şimdi hayatta olmayan bir çok insan yaşıyor olacaktı. Sakat kalan bir çok insan sakatlanmamış olacaktı. Yetim kalan bir çok çocuğun annesi-babası yaşıyor olacaktı. Yakılan yüzlerce hektar orman yeşil kalacaktı.

           

Şimdi şu soruyu, sadece Gezi için toplananlara değil, Türkiye’deki herkese soruyorum. Lütfen elinizi vicdanınıza koyarak yanıtlayın: Şimdi bizleri anlayabildiniz mi?  

YORUM EKLE