Barbarlık ile vahşetin temsilcisi…
Modern dünyanın katliam ortağı…
Yıllardır katliamlar yapıyor ve aylardır bu katliamlarını belgeliyor. Hiçbir kural, anlaşma, sözleşme, ahlak, vicdan dinlemeden binlerce insanı katlediyor. Katlettikleri insanların kafalarını koparıp, bu kafalarla top oynuyor. Kendi adice kurallarını ortaya koyup, sözüm ona cihat ilan ediyor ve masum-savunmasız insanlara tecavüzün fetvasını veriyor.
İnsanlar susuyor…
Bütün dünya suskunluğuyla destek veriyor.
Peki kimdir bunlar, nereden gelmişlerdir, ne istiyorlar, ne zaman ortaya çıktılar?
Bu barbar terör örgütünün dününe ve bugününe bir bakalım.
Irak’ta Saddam devrildikten sonra batı güçleri (özellikle ABD ve İngiltere), orada karışıklığın devam etmesini istedi. Çünkü eğer her şey normale dönmüş olsaydı, onlara gerek kalmazdı. Bu yüzden kaos oluşturacak bir plan yaptılar.
Bu sırada Saddam yanlıları sokağa çıkmaya başlamıştı. Bunu fırsat bilen batı güçleri, kendi eliyle bir küçük örgüt kurdu. Örgütün adı “Tevhid ve Cihat.”
Bu küçük terör örgütü, bugünkü IŞİD’in ilk adıdır.
Tevhid ve Cihat Örgütü’ni ABD ve İngiltere besledi. Onlara her türlü yardımda ve destekte bulundu, onların tüm ihtiyaçlarını karşıladı. Ayrıca eylem yapmaları için saha açtı ve büyümelerini sağladı.
IŞİD terör örgütünün kurucusu Ebu Musa Zerkavi’dir. Bu adam Ürdün’ün Zerka bölgesinde doğmuştur. Afganistan’da yıllarca El Kaide saflarında askeri ve siyasi eğitim almıştır. Temel dayanağı Bedevilik’tir. Afganistan’da da “Tevhid Cemaati” adında bir örgüt kurmuştur. Tevhid ve Cihat terör örgütü kurulunca, bu adam en üst yetkili olarak bu örgütün başına getirildi.
ABD ve İngiltere’nin kendi elleriyle kurduğu bu örgüt, kendisinin de başına bela olmaya başladı. “Saddam Dönemi Subayları” ve “Baas Gönüllüleri” gibi değişik yapılanmalar adı altında eylemlerini arttırdılar.
Bilindiği gibi Saddam sistemi, 9 Nisan 2003 tarihinde sona erdi. Bu sistemin bitmesiyle, ABD başta olmak üzere, batılı sömürgeci güçler, Irak’ı yönetmeye başladılar. IŞİD’in kurulması, işte böyle bir döneme denk geliyor. Yani bir bakıma, sömürgeci güçlerin eliyle kurulmuş bir terör örgütüdür. Tıpkı Hizbullah, El Kaide gibi…
IŞİD, kurulduktan sonra El Kaide’ye katıldı. Ardından adını “Irak İslam Devleti” olarak değiştirdi. Suriye’de iç savaş başladıktan sonra, eylem alanını genişletti ve Filistin ile Ürdün’de de eylem yapmaya başladı. Sonra da adını IŞİD olarak değiştirdi.
Amacı, Ortadoğu’da bir şeriat devleti kurmaktır!
Batılı sömürgeci güçler, Arap Baharı döneminde bu örgütü direkt olarak destekledi. Özellikle Libya işgalinde, batı eliyle Libya’ya savaşçı taşıdı.
Arap Baharı ile devrilen Ortadoğu ülkelerinin tümünde, batılı güçler ile birlikte savaştı. Devrilen ülkelerdeki petroller için batılı güçlerle anlaşma yaptı. Şimdi bile Libya, Mısır, Ürdün gibi ülkelerin petrol gelirlerinin bir kısmı bu örgütündür.
Adını İslami bir temelde duyurduğu için, Türkiye tarafından destek gördü. Barınma, siyasi faaliyet, propaganda, batıyla iletişim konularında Türkiye örgüte hiçbir yaptırım uygulamadı.
Örgüt militanları, Kaddafi’nin devrilmesini, kendi başarıları olarak gösterdiler ve yüksek bir motivasyon kazandılar.
Suriye iç savaşında, Türkiye ve batı devletleri, örgütün bütün eylemlerine göz yumdu. Libya’daki silahlarını ve militanlarını Türkiye üzerinden Suriye’ye getirdi.
Türkiye ile ticari ilişkiler geliştirdiler.
Maddi olarak büyük kazançlar elde ettiler. Bu paralarla batıdan istedikleri silahları aldılar. Kendilerine katılanlara büyük paralar verdiler. Böylece örgüte katılımlar arttı.
Batılı güçlerin desteğiyle, Suriye’de işgal edilen yerlere IŞİD militanları yerleştirildi. Böylece örgüt büyümeye başladı.
Ancak Esad güçleri karşısında uzun süre tutunamadılar. Batı, onları Türkiye’ye sürdü. Rakka’yı ele geçirip oradan faaliyetlerini sürdürmeye çalıştılar. Buradan Rojava’ya saldırdılar.
Rojava’ya saldırınca, Türkiye örgüte desteğini arttırdı. Türkiye, örgütün her türlü silah, tıbbi malzeme temin etmesinde, örgütün destekçisi oldu. Örgüt Kilis, Antep, Ceylanpınar ve Hatay’da toplantılar düzenledi. Yaralılarını buralarda rahatlıkla tedavi ettirebildiler. Buradan istedikleri gibi barınabildiler. İrtibat büroları kurup, başka yerlerden Rojava’ya militanların geçişleri sağlandı.
Arap Baharı palavrasıyla rezil konumuna düşen Körfez Ülkeleri, bu örgütün militanlarını “kahraman” olarak görmeye başladılar.
Türkiye’den de bazı zavallılar, örneğin bazı köşe yazarları, örgütün militanlarına “devrimci” bile dedi.
İşte IŞİD terör örgütü kısaca bu.
Ne imanları, ne ahlakları, ne de insanlıkları var. Vahşice ve barbarca saldırıyorlar. Bebekler, çocuklar ve kadınlar dahil, kendilerinden olmayan herkesi katlediyorlar.
Üstelik bütün bunları, kardeşlik dini olan İslamiyet’in adını kullanarak yapıyorlar.
Bu barbar ve vahşi örgüt karşısında, herkesin sesini yükseltmesi gerekir.
Unutmayın, sesinizi hafif düzeyde yükselttiğinizde bile, bir insanın hayatını kurtarabilirsiniz.