Yargıtay, Diyarbakır’da 17 yıl hapis cezasına çarptırılan 20 yaşındaki Musa Kaplan’a duruşmada Kürtçe, Biji Serok Apo’ (Yaşasın Başkan Apo) diye slogan attığı gerekçesiyle verilen 10 aylık hapis cezası kararını, sloganın atıldığı yer, koşul ve muhatapları dikkate alındığında propaganda suçunu oluşturmadığını belirterek bozdu.
Diyarbakır’da 17 yıl hapis cezasına çarptırılan 20 yaşındaki Musa Kaplan’a duruşmada Kürtçe, ‘Biji Serok Apo’ (Yaşasın Başkan Apo) diye slogan attığı gerekçesiyle verilen 10 aylık hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu.
Diyarbakır’da 2011 yılında yapılan eylemlere iddiasıyla tutuklanan Mustafa Kaplan’a Özel Yetkili 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 17 yıl hapis cezası verildi. Tutuklu yargılandığı davada hapis cezası aldığını duyan Kaplan mahkeme salonunda Kürtçe sloganı attı. Mahkeme heyeti bunun üzerine tutanakla suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu üzerine soruşturma başlatan Cumhuriyet savcılığı, 31 Ocak 2013 tarihinde Ramazan Kaplan hakkında ‘Terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 1-5 yıl hapis istemiyle iddianame hazırladı.
Özel yetkili 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Kaplan, verdiği ifadede, “Kürt ve Türk halkları yüzyıllardır kardeştir ve kardeşlik devam edecektir. Duruşmada slogan attım. Ancak haksız bir şekilde karar verilmişti. Bu nedenle slogan atmıştım” dedi.
Mahkeme, 24 Mayıs 2013 tarihinde açıkladığı kararında Kaplan’a 10 ay hapis cezasına çarptırarak bu cezayı 24 eşit taksitte ödemek üzere 6 bin lira para cezasına çevirdi.
Gerekçeli karar
Gerekçeli kararını açıklayan mahkeme, anayasa ve uluslararası sözleşmenin düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün güvence altına alındığını ancak bunun sınırsız olamayacağı belirtildi:
“Düşünce açıklayarak tüm ulusların lanetlediği terör övülemez ve terör örgütlerinin propagandası yapılamaz. Özgürlüğü ortadan kaldırma özgürlüğünün bulunmasının demokrasileri ortadan kaldırabileceği bir gerçektir. Ancak ifade özgürlüğünün sınırlarını demokratik bir toplum anlayışı içerisinde değerlendirerek yorumlamak gerekir. Sınırsız özgürlük anlayışının felsefi olarak ileri sürülmesi ve tartışılması mümkünse de bu düşüncenin örgütlü siyasal toplumlarda savunulamayacağı ortadadır.
“Bu nedenle demokratik rejimlerde çoğulculuk ilkesi göz ardı edilmeksizin ifade özgürlüğüne sınırlamalar getirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Terörle Mücadele Kanunu terör örgütü propagandası yapmayı suç saymış ve ifade özgürlüğünün koruma alanı dışında bırakmıştır.
“Nefret saçan, şiddete davet eden veya şiddet kullanmayı özendiren ifade ve davranışlar kamu düzeni için somut tehlike oluşturduğundan ifade özgürlüğü koruma alanı dışında kalır. Terör örgütü lehine atılan sloganların fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından ‘Terör örgütü propagandası’ suçu işleyenlerin cezalandırılması gerekir.”
Yargıtay Savcısı: Basmakalıp slogan
Gerekçeli kararın açıklanması ardından sanık Mustafa Kaplan’ın avukatı Keziban Yılmaz Yargıtay’a temyiz başvurusu yaptı.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Alpaslan Mamak, dosyaya ilişkin görünü açıklarken kararın bozulması gerektiğini belirterek, “Sanığın dile getirdiği ifadenin o yörede kullanılan basmakalıp sloganlardan olduğu, derhal önlem alınmaması halinde vuku bulacak ani ve yakın bir tehlikeye işaret etmediği anlaşıldığından, kanuni unsurları oluşmayan atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olduğundan hükmün bozulması talep olunur” dedi.
Dosyayı karara bağlayan Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, sanığın üyesi olduğu örgütün kurucusu lehine slogan atması eyleminin gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları dikkate alındığında propaganda suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesinin kanuna aykırılık oluşturduğunu, bu nedenle kararın bozulmasına hükmedildiğini belirtti.
Yargıtay kararından sonra Mustafa Kaplan’ın yeniden yargılaması 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Mahkeme davanın ilk duruşmasında suçun yasal unsurları oluşmadığı için Kaplan’ın beraatine karar verdi.
Güncelleme Tarihi: 28 Ekim 2015, 16:35