2010’da planlamaya başladıkları projeye Nisan 2011’de izin çıkması üzerine Ankara-Sincan, İstanbul-Bakırköy, Denizli Bozkurt, Eskişehir Çifteler ve Adana-Karataş cezaevlerinde kadın mahkumlarla görüşmeye başlayan sanatçılara Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) de destek vermiş.
100’e yakın fotoğrafın sergilendiği çalışmada mahkum kadınların ve çocukların yüzlerinin gözükmemesine özellikle dikkat eden sanatçılar, cezaevi koşullarını olduğu gibi yansıtmak amacıyla siyah beyaz fotoğraf veya filtre de kullanmadan, cezaevi gerçeğini tüm renkleriyle yansıtmaya çalışmışlar.
Sanatçılar Gökmen, Tırman ve Borucu’ya projeye nasıl başladıklarını, kadınların ve çocukların cezaevlerinde yaşadıkları sorunları ve kişisel izlenimlerini sorduk…
Gökmen: Çıkan çocuklar annelerinin yanına dönmek istiyor
“Bizlerde kadınız ve en önemlisi anneyiz. Onları anlamamız bu anlamda hiç zor olmadı. Kendimizi onlara iyi anlattığımızı düşünüyorum. Onlarda kendilerini anlatırken hep rahat oldular.
“Cezaevi ortamında yaşamak zaten başlı başına çok zor. Anne olmak iki kat zor. İnsanların psikolojisinin düzgün olması çok beklenir bir durum değil, dolayısıyla bu da çocuklara olan davranışlarına yansıyor. Çocuğunun uyku saatinde odayı paylaştığı arkadaşı anlayış göstermeyip televizyon izleyebiliyor veya çocukların izlememesi gereken bir program açık olabiliyor.
“Kimi anneler, çocukları özgür olabilsin, dışarıdaki olanaklardan faydalanabilsin diye akrabası varsa yanına göndermeyi tercih ediyor. Kimi annelerin zaten gönderecekleri kimse olmayabiliyor; o zaman yanlarında olmasını tercih ediyorlar. Bir kısım anne de çocuğum yanımda olmazsa ben buraya hiç dayanamam diyor.
“Çocuklar anneleriyle aynı yatakta yatmak zorunda kalıyorlar, onlara özel yemek çıkmıyor, annelerine gelen yemekten yemek zorundalar. Kreş maalesef 3-6 yaş çocuklar için. Koğuşlarda oyuncak yok. Bunlar sıkıntılardan bir kaçı.
“Çocuklar sonrasında dışarıya adapte olmakta zorluk çekiyorlar. Öncelikle annelerinden ayrılıyor, buna alışmak çok zor. Oradaki hayatla dışarısı çok farklı. Bir çok anne çocuklarının yanlarına dönmek istediğini belirtiyor. Yaşları ilerledikçe toplum tarafından dışlanmaları da önemli bir sorun.
“Cezaevlerinde çalışan psikolog sayısı çok çok az. Bir kısmı bürokratik işlemlerle uğraşmaktan dolayı asıl yapması gerekeni yapamıyor bile. Bence bu çok ciddi bir sorun. Cezaevinde sayı olarak çok daha fazla psikologa ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.”
Tırman: Çocuklu kadınlar ayrı bölümlerde kalmalı
"12 Eylül döneminde üniversite öğrencisi olduğumdan hapishane gerçeğine yabancı değildim ve o dönemde yakın çevremde birçok siyasi tutuklu vardı. Toplumsal olaylara duyarlı yaklaşımımda olsa gerek bir belgesel proje gurubu oluşturduğumuzda bu fikri ortaya attım ve uzun bir çalışma sürecine girdik.
"Siyasi mahkum bir kadın arkadaşımın dışarıda annesi ile kalan küçük kızını ziyaret ederdim ara sıra ve o çok naif, içe dönük, mutsuz kız çocuğu beni çok etkilerdi.
Bir de içeride anneler ile hapsolmuş çocukların olduğunu düşündüm ve daha da travmatik yaşamlar olduğundan yola çıkarak çalışmaları yürüttük.
"0-3 yaş aralığı kapalı ortamda kalabalık koğuşlarda akransız ve oyuncaksız büyüyor. 3-6 yaş aralığı nispeten kurum bünyesindeki kreşlere gidebiliyor. Kreş her cezaevinde yok. Hapishane dilini kullanıyorlar ve fiziksel-ruhsal gelişimlerini destekleyici beslenme şeklinden uzaklar. Büyüdükçe nedenleri ve sorgulamaları artıyor.
"Anneler genelde eğitimsiz oldukları için cevaplamada zorlanıyorlar. Kimi cezaevinde rahat çalıştık, psikologların özellikle yardımları çok oldu. Anne-çocuk ilişkilerinin içeride rehabilite edilmesini hatta çıkınca da kesinlikle destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
"Çözümlerden en önemlisi cezaevlerinde çocuklu kadınların ayrı bölümlerde kalmaları ve çocuk psikologlarının olması gerekliliği. Toprağı, çimeni, uçurtmayı tanımadan geçen bir çocukluk döneminin erişkin yaştaki geri dönüşümler bu çocukları ileride potansiyel suçlu durumuna dönüştürecektir kuşkusuz."
Borucu: Çocuk psikologu yok
“İzin almamıza rağmen bazı hapishanelerde birçok engellerle karşılaştık. Hapishane yönetimleri kısıtlı alanlarda çalışmamıza müsaade ettiler, zaman zaman kadınlarla görüşmemizi engellediler, zaman zaman bizi yok saydılar.
“Bizler uzun bir dönem fotoğraf makinelerimiz olmaksızın kadınlarla ilişki kurup onların güvenini kazanmak üzere hareket ettik. Kendimizi anlattık, onları anlamaya çalıştık.
“Türkiye’de hapiste kadınsanız, hele de hapiste çocuklu kadınsanız hayat oldukça zor.
Bizim çalıştığımız grup genellikle sosyoekonomik ve kültür düzeyi bir hayli geride olan kesim. Okuma yazma oranı düşük. Genellikle aile içi ilişkileri sağlıklı olmayan kesim. Dolayısıyla çocuk yetiştirmek konusunda bilinçsiz kadınlar.
“Ancak her anne gibi içgüdüsel annelik sağduyusu var. Çocuğunu olabildiğince ‘en iyi’ yetiştirme çabası içindeler. Çocuklarına karşı duydukları suçluluk duygusu onları ilişkilerinde daha duygusal ve bir o kadar da hırçın yapıyor.
“Çocuklarını hapishane ortamının çirkin yüzünden korumaya çalışırken diğer mahkumlarla da mücadele vermek zorunda kalıyorlar. Diğer mahkumların çocuklara karşı olumsuz ve tahammülsüz tavırları anne çocuk ilişkisini çocuk aleyhine çok bozuyor. Anne diğer kadınlarla problemlerini genellikle çocuğunu hırpalayarak ya da tehdit ederek çıkarıyor.
“Çocukların en önemli gelişimlerinin 0-3 yaşında tamamlanması düşünülürse annenin yanında hapiste olmak ya da dışarıda annesiz kalmak… Her ikisi de çocuk açısından son derece travmatik bir durum.
“Çocuklar için hapishanelerde kreşler açılmış ancak kreş öğretmeni sıkıntısı yaşanıyor. Yazın hiç öğretmen olmuyor. 0-3 yaş çocuklar hiç kreşe gidemiyor ve bu yaş çocukları için hiçbir şey düşünülmemiş. 0-3 yaş çocukları oyuncaksız (koğuşlara oyuncak sokmak yasak) arkadaşsız büyüyorlar.
“Çocuklara çocuk menüsü çıkmıyor. Anneler kendi yemeklerinin yağını, tuzunu vs çocuklara uygun hale getirmeye çalışarak çocuklara yediriyor. Bunun gibi çok fazla sorun var ve cezaevleri idareleri çocuk konusunda çok duyarlı davranmıyor.
“Hapishanede doğmuş ya da altı yaşına kadar çocukluğunun bir bölümünü hapishanede geçirmiş, dünyayı hapishane ortamından ibaret sayan çocuk için dışarıya çıkmak, annesinden ayrılmak çok büyük travma. Çocuklar dışarıda çevreye ve okula uyum sağlayamıyor. Eğer durumu biliniyorsa, ki genellikle çevresi tarafından biliniyor, okulda veya mahallede diğer çocuklar tarafından dışlanıyor. Bu dönemde çocuğa psikolojik destek de verilmiyor. Sonuçta hayatı boyunca uyumsuz, kendine güvensiz, suça eğilimli çocuklar yetişiyor.
“Tabii anneler için de durum çok farklı değil. Annenin 6 yaşında çocuğundan ayrılması onda da travma yaratıyor. Bir taraftan kendini yalnız hissediyor, diğer taraftan çocuğunun dışarıdaki yaşantısından endişe ediyor. Bazı aileler çocukları anneleri ile görüştürmüyor; bu şekilde cezalandırılıyorlar. Yani anne çocuk yanındayken de çocuk dışarıdayken de suçluluk duygusundan kurtulamıyor.
“Cezaevlerinde psikolojik destek servisleri çok yetersiz. Birçoğunda kapasitesinin çok üstünde mahkum var ve psikolog sayısı az ya da bazen yok. Çocuk psikologu ise hiçbir yerde yok.” / Bianet
Güncelleme Tarihi: 24 Kasım 2013, 16:05