Platform, AKP'ye de "7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını doğru değerlendir, toplumun değişim isteğini gör" çağrısını yaptı.
Öcalan'a Özgürlük Platformu'nun "Öcalan'a uygulanan tecridin son bulması" için hazırladığı deklarasyona imza atan aydın, sanatçı ve siyasetçiler, İstanbul'da bir araya gelerek açıklama yaptı.
'BARIŞSEVERLERİN TECRİDİ'
Toplantıda ilk olarak Platform adına konuşan Zübeyde Teker, Öcalan'a uygulanan tecridin "bütün barışseverlerin tecridi" anlamına geldiğini belirtti.
Platform Sözcüsü Eren Keskin ise, Öcalan'ın Uluslararası Komplo'dan bu yana 16 yıldır uluslar arası sözleşme ve yasalara uymayan yaptırımla karşı karşıya kaldığını belirterek, "İlk günlerde cezaevinden kimin sorumlu olduğunu bile bilemezdik. O gün yaşanan kontra uygulamalar bugün de sürüyor" dedi.
Keskin şöyle konuştu: "Barışı savaşanlar yapar, masaya savaşan iki taraf oturur, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri de bu barışı destekler. Savaşan taraflardan birinin lideri, diğer tarafın elinde esirse barıştan söz edemeyiz. Bugün bırakın Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü, ailesi ve avukatları ile görüşmesi dahi engelleniyor. Öcalan'ın özgürlüğü, Kürt sorununun çözümü, Türkiye ve Kürdistan'a barış gelmesi için elzem bir konudur."
'AKILLI BİR DEVLET BU BARIŞ TALEBİNİ GÖRÜR'
Türkiye Barış Meclisi'nden Hakan Tahmaz, 2005 yılından bu yana Öcalan'a yapılan görüşmelerin devlet tarafından "araçsallaştırıldığını" ifade etti. HDP heyetinin görüştüğü süreçte de Öcalan'a tecridin sürdüğünün altını çizen Tahmaz, "Bu tecridin tamamen ortadan kaldırılması gerekir" diye konuştu. 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarına dikkat çeken Tahmaz, "Akıllı bir devlet, bu barış talebini görür. AKP'nin bu süreci tersine çevirme gücü yoktur" dedi.
Platformun kurucularından Ayşe Batumlu, Rojava Devrimi'ne değinerek, "Rojava'da Sayın Öcalan'ın yıllar önce orada ektiği tohumları yeşerdi. Devlet, Rojava'daki rüzgarın etkisini görerek de bu tecridin dozajını artırıyor. Halkların artık eşit ve özgür bir şekilde yaşamasının temelinin olduğu ortaya çıktı. Bu anlamda Sayın Öcalan'a yönelik tecride karşı mücadele etmemiz son derece önemli" diye konuştu.
MKM'den Rojda, toplumda algıların değiştiğini, seçimlerin sonuçlarının da bunu gösterdiğini söylerken, "Devlet de bu değişimi görmeli. Toplumun isteklerine yanıt olacak adımları atmalı" diye ekledi.
Evrensel gazetesi yazarlarından Ender İmrek, Kürt meselesinde gerçek anlamda adım atılacaksa, Öcalan'ın özgürlüğünün sağlanması gerektiğini söyledi. Seçim sonuçlarına dikkat çeken İmrek, "6 milyon oy, Kürt sorununun demokratik çözümü ve Öcalan'a özgürlük için verilmiş oylar olarak kabul edilebilir. Bu konu, seçimlere meze olmaktan çıkartılmalı, koalisyon tartışmalarında da araç haline getirilmeli. 21. yüzyılda Öcalan'ın bir adaya tutulması, Kürt halkının da tecrit edilmesidir" dedi.
TOHAV'dan Hakan Gürbüz, sağlıklı bir barışın sağlanabilmesi için Öcalan'ın özgürlüğünün şart olduğunu söyledi, "16 yıl boyunca, değişik biçimlerde derinleştirilen tecrit yaşatıldı. Mekan ve hukukdışıdır. Her türlü hukukun, uluslararası dışında. Bir yanıyla siyasal söylemlerin de dışında. Kürt halkı bu şekilde bir bütü olarak teslim alınmak istendi" diye konuştu. Gürbüz, özgürlük ve güvenlik hakkı ile toplumun tüm kesimleri ve kendi kadroları ile sürekli iletişim halinde olabileceği bir sistemin oluşturulması gerektiğini belirtti.
'HÜKÜMET GÖRÜŞME OLUP OLMADIĞINI AÇIKLAMALI'
Eski milletvekili Ufuk Uras, iki haftadır hükümete Öcalan'la Adalet Bakanlığı arasında bir görüşme olup olmadığını sorduğunu ancak hala bir yanıt verilmediğini söyledi. Uras, "Öcalan'la bakanlığın görüşmesinde bir sorun yok. Sorun, heyet ile görüştürülmemesidir" dedi. Uras, tecridin sürmesinin Ortadoğu'daki savaştaki ısrarın tescilliği anlamına geliyor" dedi. Uras, "Neyse bu İmralı trafiği açıkça kamuoyuna açıklanmalıdır" diye konuştu.
'5 NİSAN TECRİDİ ROJAVA'YA KARŞIDIR'
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Çiçek, Öcalan'ın Türkiye'ye getiriliş sürecini başlıkları ile hatırlatarak, "Sayın Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ideolojik bir hamleydi" dedi. Öcalan'ın "Ben Ortadoğu'da oyun bozan bir aktör olduğum için getirildim" sözünü hatırlatan Çiçek, "5 Nisan tecridi de Rojava devrimine yönelik ideolojik bir hamledir" diye konuştu. Çiçek, Kürt sorununun adil ve demokratik çözümü için Öcalan'ın kendi kadroları ile de doğrudan görüşmesinin koşullarının yaratılması gerektiğini belirtti.
Platformun aktivistlerinden Zülküf Kurt, Öcalan'ın tecride karşı dayanma gücünü barışa olan inancından aldığını söyledi, "Kürt özgürlük hareketi ve Sayın Öcalan, barış için gerekli tüm adımları attı. Adım atmayan hükümettir. Hükümetin, çözüm konusundaki samimiyetini göstermeye zorlamalıyız" dedi.
'AKP DOLUDİZGİN SAVAŞA GİDİYOR'
DBP'den Hüseyin Koçuk, AKP'nin Türkiye'yi dolu dizgin bir savaş içerisine soktuğunu belirtti, "3 yıl sonra ilk kez Türk savaş güçleri, HPG ve PKK güçlerinin bulunduğunu alanları bombaladı. Bu fedakarlık yapılarak devam ettirilen ateşin zorlanması anlamına geliyor" diye konuştu. Tecridin Kürt ve Ortadoğu halkları ile barış iradesine saldırı anlamına geldiğini belirten Koçuk, "Kürtler artık devletin Önder Apo ile bir diyalog geliştirmesini beklemiyor. Artık Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü bekliyor" dedi. Seçim sonuçlarına dikkat çeken Koçuk, "Türkiye tarafında da böyle bir beklenti oluşuyor" diye konuştu. Koçuk, "7 Haziran'da Türkiye'nin diktatörlüğe gidişini durdurduk. Artık gündemimizde Önder Apo'nun özgürlüğünün sağlanması var" dedi.
Mezopotamya Hukukçular Derneği'nden Ebru Günay, Öcalan'ın Suriye'den çıkartıldığı andan itibaren tecrit edildiğini hatırlattı, "İmralı sistemi, hukuk değiştiren bir sistem oldu. Bu değiştirme biçimi, hukuksuzluklar ve adaletsizliktir. Guantanamo'da uygulanan yasakların bir bölümü önce İmralı'da uygulandı" diye konuştu. Günay "Ailesi, avukatları ve heyet bugün Sayın Öcalan'da görüşse bile tecrit bitmez, ancak İmralı cezaevi lağvedilirse tecrit ortadan kalkar" dedi. Günay, avukatlar olarak, 5 yıldır uygulanan avukat görüş yasağına karşı 27 Temmuz'da Gemlik'te olacaklarını söyledi.
'DEVLET BARIŞ YAPACAK MI YAPMAYACAK MI; MESELE BU'
Platform Üyesi ve DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, son iki yıldır yürütülen çözüm sürecine ilişkin aşamaları anımsatırken, şöyle konuştu: "Dolmabahçe'de ilk kez devlet ile çözüm heyeti birlikte basının karşısına çıkarak açıklama yaptı. Bu 1993'ten bu yana olan görüşmelerdeki en farklı olandır. Bu deklarasyonun hemen ardından görüşmeler kesildi. Eğer Türkiye'de barış isteniyorsa, Öcalan özgür olmak zorundadır. Bir devlet, bir halkın yaşam ve varlık sorununu çocuk oyununa çeviremez. Nerede devlet ciddiyeti? Bir halkın kaderiyle oynuyor. Her gün ölüm. Bu ölümlerin altında devletin imzası vardır. Sorun, heyetin gidip gitmeyeceği meselesi değilir artık. Devlet barış yapacak mı? Yapmayacak mı? Mesele bu kadar net. Devlet bu sorumlulukla hareket etmeli. Kampanya kapsamında 10 milyon imza toplandı. Deklarasyonumuza imza atanların da sorumlulukla hareket etme zamanı." / Firatnews
Güncelleme Tarihi: 12 Temmuz 2015, 12:08